HAYKO BAĞDAT
Bu mahallenin çocuklarıyız işte.
Ve çok uzun zamandır en büyük başarı hikayemiz yan komşumuza attığımız gol kadar. Her birimizin aidiyeti, kimliği ve kazanımları mahalledeki diğer sakinler için tehdit algısına yol açar olmuş. Ağzımızdan çıkan her cümle kendimize benzeyenlere moral verirken diğerlerinin kulaklarında küfür yemişler gibi tınlıyor.
Diğerinin canını en çok yaktığımız eylemimiz kendi kabilemizin şan ve şeref dolu galibiyeti olarak anılıyor.
Durmadan aynı şeyleri anlatıyoruz. Her yerde ve herkese anlatmaktan alıkoyamıyoruz kendimizi.
O kadar haklıyız ki! Galibiyete o kadar çok ihtiyacımız var ki!
Tuncay Özkan mesela.
Cumhuriyet Mitingleri’ndeki kalabalıkla övünmekten hiç vazgeçmiyor. O günden beri ‘Kaç kişiyiz ulan biz’ diye merak ettiği halde vatana millete sahip çıkan en büyük kalabalığı topladığını anlatıyor.
Oysa aynı mitingler sayesinde, üniversite kapısında başörtüsü çekiştirilen kadınların yaşadıkları acıları hatırlıyor mahallenin diğer yarısı.
“Genelkurmay Başkanı’nızı kulağından tutup içeri attık, hala akıllanmadınız” diyor bu defa yan komşular.
O anda Yarbay Ali Tatar’ın hatırası geliyor gözlerinin önüne insanların.
“Gezi Parkına kışla yaptırmadık işte” diyor memleketin bedel ödemiş pırıl pırıl gençleri. Bu iktidara karşı kazanılan en büyük zaferin övüncünü yaşıyorlar haklı olarak.
“3. köprüyü, 3. havaalanını nasıl da koyduk ama. Adı da Yavuz Sultan Selim oldu ki canınız daha çok yansın pis darbeciler” diyor karşılık olarak diğerleri.
“Hırsızları yakaladık biz. Dünya aleme rezil ettik bunları” diye böbürleniyor cemaat.
“İki polis bir savcıyla terörist yaptık ulan sizi. Gülen’in fotoğrafını Karayılan’ın yanına koyduk arananlar listesinde. Bir tane kurumunuz kalmadı işte” diye yediği golü çıkardığını düşünüyor memleketin yüzde ellisi.
Kürtler “Seni başkan yaptırmadık” diye seviniyor.
Muhafazakarlar, “Az kaldı, eş başkanlarınızı kodese yollayacağız” diye slogan atıyor.
“24 Nisan’da soykırımı Taksim’de anıyoruz işte” diyor Ermeniler.
Doğu Perinçek “Hayatımın en mutlu günlerini yaşıyorum” diye endişe sevk ediyor kelaynak gibi kalmış azınlık toplumlarına.
İçki içmek zorlaştı diye şükrederken muhafazakarlar, “Şerefine Tayyip” diye sokaklara dökülüyor sekülerler.
“İsrail’e van minüt dedi bizim liderimiz” diye sevinenlere “Adam olsaydınız Mavi Marmara’nın hesabını sorardınız” diye çıkışıyor bazıları.
Kimilerinin sevinci diğerlerinin üzüntü sebebi olmuş. Kimilerinin zaferi diğerlerinin ağır mağlubiyeti artık.
Durmadan aynı şeyleri anlatıyoruz. Her yerde ve herkese anlatmaktan alıkoyamıyoruz kendimizi.
Aynı fikradaki gibi her şey…
“Kilisenin kapısı hışımla açılır ve içeriye kan ter içinde bir adam dalar.
Endişeli gözlerle etrafa bakarken mihrabın önünde pederi görür. Hızlıca yanına doğru gider ve destursuz anlatmaya başlar.
– Peder, başıma çok ilginç bir şey geldi az önce. Hala kendime gelemedim. Hay Allah, ne garip bir meseleymiş, sabah evden çıkarken hiç aklıma…
– Sakin ol evladım. Dur soluklan biraz, geç otur şuraya. Sakin sakin anlat.
– Peder ben 74 yaşındayım. Ayıptır söylemesi çok da param var. Üstü açık son model bir araba kullanıyorum. Otobanda arabamla giderken iki genç kadın gördüm. Otostop yapıyorlardı. Hemen durdum önlerinde. Kız kardeşlermiş. Bakımlı, güzel kadınlardı. Biri öne, yanıma, diğeri arkaya oturdu. Nedendir bilmem müziğin sesini açtım önce. Sonra hızlandım. Güneş gözlüklerimi de taktım. Kadınlardan biri kulağıma hoş şeyler söyledi. Sonra diğeri de şey etti. Korka korka bir otele gitmeyi teklif ettim onlara. Peki dediler. Beş saat kadar otelde vakit geçirdik. Tekrar genç gibiydim yeminle. Olanlara inanama…
– Dur evladım, anlatma daha. Tanrı seni affetsin. Anlattıkların korkunç şeyler. Bu yaşta adamsın. Zinanın nasıl bir günah olduğunu biliyorsun elbet. Üstelik ibadete ağırlık vereceğin bir dönemde dünyevi olana meyletmişsin. Ama önemli olan buraya gelmen. Her katolik gibi kiliseye koşup bunları bana anlatıyor olman senin için hala bir şans olduğunu göste…
– İyi de Peder, ben katolik değilim ki?
– Nasıl yani? Nesin sen?
– Yahudiyim.
– E niye bana anlatıyorsun bunları?
– Neyi sana anlatıyorum be adam. Herkese anlatıyorum sabahtan beri bunu ben…”
Aynı bizim durum yani!