Kirli derken, tarım zehri yükünü kastediyorum. Çilekten sonraki en kirli sebze ise ıspanak. Daha sonra da sırasıyla lahana, şeftali, armut, nektarin, elma, üzüm, dolmalık biber, acı biber, kiraz, yaban mersini, taze fasulyenin, tarım zehirleri kalıntısını diğer meyve ve sebzelere oranla daha fazla içerdikleri anlaşılıyor.
“Kirli 12” olarak anılan bu listeyi, her yıl ABD merkezli Çevre Çalışma Grubu (EWG) kamuoyuna açıklıyor. Ülkemizde ise maalesef böyle bir kuruluş yok. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği pestisit analizlerinin sonuçları yıllardır erişime kapalı. Haliyle ülkemizdeki güncel durumu göremiyoruz. Akademik çalışmalar ve Avrupa’ya ihraç ettiğimiz sebze meyvelere yönelik analizlerin sonuçları bazı ipuçları içeriyor.
Çileğin bizim coğrafyada da tarım zehri yükü açısından riskli olduğunu söyleyebiliriz. Kullanımı izinli 10’dan fazla pestisitin uygulanabildiği çilekte, Türkiye’de yasaklanan klorprifos ve dichlorvosun saptandığını akademik çalışmalardan biliyoruz. Şeftali ve nektarin de Türkiye’de en yoğun pestisit kullanılan meyveler arasında. Bursa’da bir sezonda şeftaliye ortalama 10 kez kimyasal püskürtülüyor. Pazarda satılan şeftalinin yüzde 76’sında tarım zehri olduğunu Ege Bölgesi’nde yapılan bir araştırmadan biliyoruz. Nektarinde de durum farksız. AB’nin “coğrafi işaret”ine sahip “Bayramiç beyazı”nı dahi zehre bulamışız maalesef. Çanakkale pazarından toplanan örnekleri inceleyen bir akademik çalışma, Bayramiç beyazında yasaklı dimethoate kimyasalının tolere edilebilir limitten 9 kat fazla miktarda saptandığını gösteriyor.