SANEM GÜVEN
@sanemguvensg

Kendimi bildim bileli fare, yılan, yarasa dahil tüm hayvanları sevdim, hiçbirini çirkin bulmadım, öldürülmemeleri için uğraştım.
Küvetimdeki örümceği dışarı atamadığım için banyo yapmaya kızkardeşime gittiğim, dolmuşun iç camındaki bal arısını dışarı atmak yerine elindeki defterle aniden öldürdüğü için bir kadınla yol boyunca çatapat tartıştığım, zehirlenmiş can çekişen sokak köpeklerini gördüğüm bir sabah işe gider gitmez -işe güce bakmadan- belediyeye dilekçe yazıp sonrasında Belediye Başkanı ile görüştüğüm, iş yerimin sokağından toplanmaya başlayan köpekler öldürülmesin diye “Ben haftasonları bunları yakalayıp küpe taktırırım” diye belediyeye söz verdiğim (sonraki üç ay bir veterinerden yardım alarak haftasonlarımı köpek yakalayarak geçirmiştim) zamanlar oldu ve ben bunları yaparken ne mahcup oldum ne de utandım.

20 yıl önce ‘hayvan sevmek’ daha zordu
Ama on beş yirmi yıl öncesinde çok daha zordu. Kimse bir hayvanın canı için bu denli üzülmemi anlayamıyor, “Kızım çok var bunlardan” gibi cümlelerle beni teselli etmeye çalışanlar oluyordu. En
çaresiz kaldığım tepkiler “İnsanlar zor durumda, insanlar ölüyor, insanlar dururken..” gibi cümlelerle başlayanlardı.
Kimi zaman, bugün veganların maruz kaldığına benzer akla ziyan sorularla uğraşıyor, kimi zaman uzun uzun ne hissettiğimi aktarırken, bazen de “Siz insanlara yardım edin, ben de hayvanlara yardım edeyim, olur mu” deyip geçiyordum.
Bütün bu süre boyunca inandığım şey çok basitti aslında. İnsan hayatının hayvanların hayatından daha değerli olduğunu kabul etmiyordum. Bana göre biz en üstün canlı değildik, biz sadece bazı açılardan daha
yetenekli hayvanlardık ve dünyayı dönüştürüp biçimlendirme gücünü ‘şimdilik‘ elimizde tutuyorduk. Şu gerçekleri kabul etmemiz şarttı: Dünyayı paylaştığımız tüm canlıların kendini gerçekleştirme, mutlu yaşama hakkı vardı.

Geçmiş yıllardan bugünlere köprünün altından çok sular aktı. Bilim ve teknolojide büyük gelişmeler yaşandı. 1960’lı yıllardan sonra insan, dünyanın bir sonu olduğunu öğrendi, her şeyin bir anda yok olabileceğini anladı.
Yaptıklarının dünya kaynaklarını hızla tükettiğinin, baş sorumlusu olduğu iklim krizinin farkına vardı. Yapay zekanın bir gün insanı köleleştirebileceği korkusuna kapıldı. İşte o zaman “Biz bu dünyanın hakimi değiliz” düşüncesi yavaş yavaş dillendirilmeye başlandı. Başka canlılarla empati kuruldu, doğayla barış yapalım dendi, hayvanların da acı çektiği, bizim hissettiğimize benzer şekilde duyguları olduğu daha büyük bir çoğunluk tarafından kabul görmeye başladı.
Önce kediler ve köpekler

Çok büyük bir felaketi yaşadığımız şu günlerde, görüyorum ki deprem bölgesinde sadece insanlar için değil, hayvanlar için de büyük bir çaba sarfediliyor. Enkaz altından “Kedi bizi sıcak tuttu, yoksa donmuştuk” diye çıkanlar, 55 saat sonra avuçları içinde koruduğu muhabbet kuşu ile kurtarılanlar, önce kedisinin kurtarılmasını isteyenler, binadan çıkarken kedisini/köpeğini yanına alamadığı için ‘kurtarın lütfen’ diye sosyal medyada fotoğrafını paylaşanlar, kayıp hayvanı için ilan açanlar o kadar
çok ki…
Ortak vicdan
İnsanlar yardım kolileri hazırlarken kedi köpek maması, kuş yemini unutmuyor, kurtarma ekipleri enkaz altında canlı bir hayvan tespit ettiklerinde seferber oluyor, içine girilmeyen evlerde mahsur kalmış
hayvanlara ulaşılmaya çalışılıyor, bir muhabbet kuşu, bir sülün kurtarılıyor ve kimse de kalkıp “kardeşim insanlar dururken..” demiyor. Diyorsa da o sesler çok daha az çıkıyor.
Ne güzel, ne umut verici bir gelişme!

Artık, beş kişinin enkaz altından çıkarılmasına vesile olmuş, patileri enkazlardaki cam kırıklarından dolayı yaralandığı halde tedavisinden sonra çalışmaya devam eden kurtarma köpeği Boncuk’ un, “sesimi duyan var mı” çağrısına havlayarak yanıt veren ve sahibini de kurtaran köpek Venüs’ün, kurtarma ekiplerini yönlendirerek enkaz altındaki sahibine ulaştırmaya çalışan kedinin, yesin diye verilen ekmeği yemeyip sahibine götürmek için yıkıntıların arasında dolaşan köpeğin hikayelerini duyuyoruz.
Biz onlarla birlikte yaşıyoruz. Bugün geçmişte siyahi insanların köleleştirilmesinden nasıl utanıyorsak, gelecekte de diğer canlılara yaptığımız zulümler için utanacağız. Dilerim tanık olduğumuz güzel gelişmeler artarak devam eder ve biz gerçekten içinde yaşamaktan keyif alacağımız, tüm canlıların daha iyi yaşadığı, daha güzel bir dünya yaratabiliriz.