AKP’nin sonunu Suriye politikası getirecek, deniyordu. Ancak son yayınlanan ortam dinlemeleriyle sadece AKP değil Türkiye devleti, mevcut yönetim biçimiyle tüm kurumlarının -asker, istihbarat, bürokrasi- iflas bayrağını çektiğini cümle aleme ilan etmiş oldu.
Ne Gezi, ne Cemaat kapışması, ne ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, ne görülmemiş boyuttaki yolsuzluk, ne de çocukların sokaklarda öldürülmesi… Hayır efendim. Bizi bugüne canla başla savunulan, her eleştirenin ‘Esadçı, vatan haini’ ilan edildiği Suriye politikası getirdi!
Son kayıtlar içeriden
17 Aralık’tan itibaren yolsuzluk kasetlerinin ortalığa dökülmesiyle başta Tayyip bey olmak üzere, herkesin dikkati cemaate yöneldi (veya yöneltildi). Emniyetten yargıya, müthiş bir tasfiye yapıldı, yapılıyor da… Seçim arefesindeki ‘tapeler’ yağmurunda sıranın Başbakan’ın özel hayatına geldiği sanılıyordu.
Ama Baykal’ın kaset mühendisliğini Erdoğan’ın yaptığı iddiası dahil olmak üzere, son kayıtların gayet ‘içeriden’ geldiği ve dinlemenin Cemaat’le sınırlı olamayacağı da artık ortada.
Başbakan’ın düşmanları
Belli ki Başbakan’ın sadece Pennsylvania’da değil, birçok düşmanı var. Kendisi ve gemisinde kalan son bir avuç adamı ve kendini tam da bu noktadan savunmaya çalışacak: Milletimize, devletimize, irademize kumpas kuruyorlar!
Son çırpınışlar, algıyı değiştirmiyor: Erdoğan hükümetinin derin bir yolsuzluk ağı kurarak ülkeyi yönettiği, seçimde üç-beş puan kazanmak uğruna masa başında beceriksizce savaş tezgahı yaptırdığı, düşmanlarını zayıflatmak uğruna insanların yatak odalarına girdiği…
Erdoğan’ın hep yaptığı gibi, hukuku ve demokrasiyi hiçe sayacağını, çareyi daha fazla otoriterlikte, ayrımcılık ve savaşı körüklemekte bulacağını biliyoruz. Acaba çaresizlikten mi, yoksa Türk Tabipler Birliği’nin uyardığı gibi, akli melekelerini kaybetme emareleri gösterdiğinden mi?
Hükümet istifa etmeli
Sebep ne olursa olsun, AKP’de üç beş aklı başında insan kaldıysa, korkularını bir kenara koyup kendini feda etme pahasına artık harekete geçmeli. AKP seçmeni dahil hepimize daha fazla zarar vermeden bu hükümet istifa etmeli.
Neden?
1- Asker-istihbarat-bürokrasi arasında geçen en mahrem konuşmalar, kahve muhabbeti gibi dinlenebiliyor… En kirli sırlar ortalığa saçılmış vaziyette. Bundan sonra bu kurumlara güven nasıl tesis edilecek? Çocuğunu askere yollayan vatandaş ne hissedecek?
2- AKP yönetiminde toplum, itinayla kutuplaştırıldı, birbirine düşmanlaştırıldı. Yaşam alanları daraltıldı, haklar törpülendi ve medyanın kara propagandasıyla bunlar ‘normalmiş’ gibi topluma zerk edildi. Üstelik, popülist dini söylemlerle birlikte AKP tabanında kemikleştirildi.
3- O kadar zavallı bir durumdayız ki Twitter ve YouTube’dan sonra interneti bile toptan kapatabileceklerini düşünebiliyoruz. Hukukun içi boşaltılmış, medya paralize olmuş vaziyette… Diyelim ki özgürlükler, zamanla geri kazanıldı. Bu çarpık yönetimin sadece siyasi değil, sosyo-ekonomik bedelini, daha uzun yıllar çekeceğiz.
Bu ortamda sandık
Şimdiye kadar ortaya dökülen iddiaların-dinlemelerin üzerinin örtülmesi, yeterince yüz kızartıcıydı. Normal şartlarda bir hükümeti şimdiye dek belki 20 kez düşürecek ciddiyetteydi. Şakası kalmadı: Suriye’deki tehlikeli ortama çomak sokma ve kafa kesen İslamcı grupları illegal destekleme iddialarının ortalığa saçılması, hepimizin hayatı ve geleceği için risktir. Şimdi gerçekten bir saldırı yapılsa buna kim inanacak? Yöneten kadronun savaş kurgulama hevesi en hafifinden mide bulandırıcı değil mi?
Yerel seçim, zaten referandum havasında (AKP ve karşıtları) yapılacak. Ancak Başbakan gibi, hiç kimse artık normal davranamaz oldu. Bu ortamda seçime gitmek ne kadar doğru? Ne kadar sağlıklı?
Diyelim ki üç gün daha bu gerilime dayandık. Sandığa gidildi. Sonuçlar ne olursa olsun, ‘işte demokrasi’ diyebilecek miyiz? Sevineceksek, neye sevineceğiz?