Bu durumda Erdoğan’ın işi zor, çünkü masumiyet karinesinin “Aksi ispat edilmedikçe hiç kimse masum değildir” şeklindeki yorumunu benimsemiş ‘tabii olmayan’ bir hâkimlikle karşı karşıya…
Halil İnalcık gibi büyük bir tarihçi (bile) niçin böyle konuşur?
Halil İnalcık tabii ki –bizim şahitliğimizin önemi olmasa da- çok önemli büyük bir Osmanlı tarihçisi. Ama insan -doğrusu- bu büyük birikimden bugüne, bize, hepimize dokunan sözler de bekliyor.
Ben bilmem eniştem bilir
Eğer -hadi sizin dediğiniz gibi olsun- ‘milli irade’ adı verilen o şey aklını başına toplayıp “Bu işte bir yanlışlık olsa gerek, Biz şikayet edecekken onlar bizden baskın çıktı” demez ise işimiz gerçekten zor.
Şükrü Hatun’un ‘unutulan’ uyarısı ve Biskot
“İşadamları refakatçisi” gazeteci patronun uçağında patrona sendikanın erdemleri anlattırırken, bir başka gazete üşenmeyip işçileri dinleyip olayın bize bambaşka bir cephesini hatırlatıyor.
‘Şehitlik’ ve ‘Mehmetcik’e dair
Biliyorsunuz, yazının başlığında geçen iki sözcük ülkede ‘hararetin’ artığı dönemlerde daha da bir öne çıkar. Nitekim ülkede bugün hâkim dalga da bu iki sözcüğü iki lafın arasında mutlaka dile getirmeden yapamıyor. Bu sözcükler özellikle de ‘üst akıl’ın ve onun izinden gidenlerin dilinden düşmüyor.
Sorunlu ve zararlı bir polemik
Ahh bu şehitler meselesi… ‘Medeni dünya’nın epeyce zamandır ağzına almadığı, unutmaya çalıştığı şehitler ve şehitlik meselesi…. Bu konu çok ama çok (Cumhuriyet’in tahmin edemeyeceği ölçüde) önemli bir mesele.
Kime ‘Yazıklar olsun’?
Demokrasilerde politika toplumun hafızasını kurcalamadan kaçınamıyor. Darısı bizim başımıza diyelim….
Aklımıza mukayyed ol Allahım….
MGK, ‘legal görünümlü illegal örgütler’ ifadesinin bile tek başına ‘illegal’ olduğunun farkında değil herhalde… ‘Legal görünüm’den kasıt –herkesin hemfikir olacağı gibi- yasal olarak kurulmuş ve çalışan kurumlar-kuruluşlar değil midir? ‘Legal’ ile ‘illegal’ arasında bu derece süratli bir geçişkenlikten söz edilebilir mi?
Zavallı memleket…
Bir ‘sıradan’ siyasi partinin kendisini ısrarla bir ‘hareket’ olarak sunması bize neyi hatırlatıyor? Hatırladınız tabii ki; tabii ki hiç mi hiç ‘iç açıcı’ şeyleri değil…
‘Milli irade’den kaçarken ‘ülkücü irade’ye yakalanmak!
Unutmayın, karşınızdaki şahsiyet bir ‘Asena’dır…