• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Şükrü Hatun’un ‘unutulan’ uyarısı ve Biskot

03/07/2016 22:39


 

 

kursat bumin kelleKÜRŞAT BUMİN

[email protected]

Bakkala girdiğimde yakındaki bir okulun öğrencilerinden çok sayıda çocukla karşılaştım. Birbirlerinin önüne geçmeye çalışarak önlerindeki tezgahta sıralanan ‘abur-cubur’ları satın alıyorlardı.


Bu izdihamın nedeni hakkında biraz daha bilgi sahibi olabilmek maksadıyla bakkala çocukların hücum ettiği bu yeni nesil yiyeceklerin fiyatlarını sordum. İlk işaret ettiğim “1 lira” imiş. İkincisi de “1 lira”. Üçüncünün fiyatı daha da ehvendi: “75 kuruş”…

“Ne güzel” diye söylendim kendi kendime, gelişen ülkemizde çocuklarımız  artık bir iki lira ödeyerek bol enerjili tatlı ‘şeyler’den canlarının istediği kadar tüketebiliyorlar..…

Ülkemizin müteşebbisleri sağ olsunlar, eksik olmasınlar; sayelerinde bu ülkenin çocuklarının da ağızları –hem de istedikleri kadar- tatlanmış bulunuyor. Koy cebine günlük harçlık olarak “5 lira”, ye yiyebildiğin kadar…

Bakkaldan bu ve benzer düşünce ve izlenimlerle çıktıktan sonra tezgahta sergilenen türlü çeşit ‘abur cubur’lara ilişkin yakın zamanlarda okuduğum bir yazı düştü aklıma.

Hatırladım gecikmeden; evet Prof. Şükrü Hatun (hem de çocuk doktoru) T24’de konuya ilişkin bir yazı yayımlamıştı.

Şunu da hemen hatırladım: Prof. Hatun’un yazısı gerçekten “ağzımızın tadını kaçıracak” cinstendi. Hatta bu yazı daha da ileri giderek, çocuklarımızı bu “abur cubur” olarak anılan sahte cennetten uzak tutmamızı –hem de ısrarla- tavsiye ediyordu.

Söz konusu yazıyı tekrar önüme koydum: Prof. Şükrü Hatun (dikkat ederseniz yazarın titrini tekrarlıyorum, çünkü sonuç olarak bir bilirkişinin değerlendirmesini okuyoruz) yazısının başında kendisine kontrole gelen bir çocuğu anlatıyor: “Esme, 10 yaşında; ailesine göre son 2-3 yılda hızlı kilo almış ve annesi doyma hissinin giderek kaybolduğunu, şekerli şeyler yemediği zaman başının ağrıdığını, bunun için nörologlara gittiğini anlattı uzun uzun. (…) Son yıllarda gördüğüm yüzlerce obez çocuğun ailesine sorduğum soruyu onlara da sordum: Ne oldu da Esme bu kadar hızlı kilo aldı? Annesi ‘Bizim marketimiz var ve Esme ‘abur cubur’ bağımlısı’ dedi.”

Şimdi de gelelim konunun bir başka yönüne: Söylediğim gibi Prof. Hatun’un yazısı T24’de yayımlandı. Siteye biraz geç girenler yazının hemen altında bir “tekzip metni” yer aldığını gördüler. Söz konusu metnin sitede yazının çıktığı alanda aynen yayınlanması talep ediliyordu.

Tekzip metni Murat Ülker’in sahibi olduğu ÜLKER’in ne kadar başarılı bir kuruluş olduğunu –rakamlarla tabii ki- belirttikten sonra ‘obezite’nin nasıl pek çok faktörün işe karışmasıyla oluştuğunu hatırlatmaya çabalıyordu.

“Çabalıyordu” diyorum çünkü metnin bu faslında Prof. Hatun’un altını çizdiği hususlarla ilgisi olmayan bölümler vardı: “Bu sebeple, yazıda iddia edildiği gibi şeker, yağ ve tuz gibi gıda maddelerinden oluşan ve yazıda “abur-cubur’ olarak belirtilen ürünlerin tüketilmesinin obezitenin yegane nedeninin olduğu iddiası (…) . Ayrıca ‘abur-cubur’ tabiri de bahse konu ürüne hasredilebilecek bir ifade olamaz ve değildir.”(!)

Görüyorsunuz, (!) koydum, çünkü Prof. Hatun, giderek son dönemin pek revaçta olan ‘algı operasyonu’ suçlamasını hatırlatan bu cümlelerde ileri sürüldüğü gibi ‘abur-cubur’un obezitenin ‘yegane nedeni’ olduğunu söylemiyordu ki…. Ayrıca ‘abur-cubur‘a niçin  ‘abur-cubur’ denmemesi gerektiğinin hatırlatılması da hiç mi hiç anlaşılmıyor!

Ne yani parasını (artık 50 kuruş-1 lira her ne ise) verip afiyetle yediğimiz bir ‘abur-cubur’a ‘abur-cubur’ demek de mi yasak!

Prof. Hatun’un bu önemli uyarı yazısı, içinde Murat Ülker adı geçtiği için ülke medyasında hiç mi hiç yer almadı. İşin ilginç yanı (anlaşılıyor tabi ki!) Ülker’in “Tekzip yazısı” da haber olmadı!

Neden dersiniz?

Tabii ki ‘abur-cubur’ sektörünün yazılı ve görsel medyadaki reklam pastasının çok önemli bir bölümünü satın almasından… Ayrıca  dikkat ettiyseniz, hemen her gün sayfalarca-saatlerce ‘beslenme’ programları sunan medyamızda ‘abur-cubur’ tayfasının marifetleriyle ilgili büyük bir sessizlik de hakim değil mi? Ne diyelim, “Paranın gözü kör olsun” demiş ecdadımız!

Şimdi de geçelim ÜLKER (Yıldız Holding) hakkında bence ilgiyi fazlasıyla hak eden bir başka gelişmeye.

Gözden geçireceğimiz “haber” ile merkez medyanın merkezine yerleşmiş gazetede karşılaştım.

Gazetenin “işadamları refakatçisi” sıfatını fazlasıyla hak eden gazetecisi -bu kez de Yıldız Holding’in Konya-Karaman’daki bir ‘abur cubur’ tesisini yerinde izlemek amacıyla patronun özel uçağıyla yola koyuluyor.

Patron, üst yöneticiler, bir iki gazeteci Biskot’un işçileri birlikte iftar edecekler. İftara davet edilenler arasında iki de sendikacı var: HAK-İş’e bağlı Öz Gıda-İş’in iki yöneticisi de orada. Öz Gıda-İş bu işyerinde yeni örgütlenmiş ve 2.500 işçiyi kapsayan sözleşmeyi imzalamış.

Pekiyi, acaba Karaman’daki ‘abur cubur’ üretilen bu tesise sendikayı sokmanın amacı nedir? (Bu soruyu ben değil, “işadamları refakatçisi” gazeteci doğrudan Murat Ülker’e soruyor.)

Ülker’in soruya cevabı gerçekten alkışlanacak cinsten: “Bir iş yerinde sendika yoksa, insanların hakkı geçiyor.” 

Ne güzel, demek ki nihayet Karaman’da da çalışanların hakları yenmeyecek….

Ancak burada biraz durup, işyerinde sözleşme imzalayan sendika başkanı Şahin’in  şu sözlerini de atlamayalım: “Buradaki tesislerde çalışma süresi 12 saatti. Biskot, normal çalışma düzeniyle diğer tesislere örnek olduk.” Demek ki (öyle anlaşılıyor)  Öz Gıda-İş, Biscot’u şereflendirmeden önce işçiler bu işyerinde de 12 saat çalışıyordu. Neyse, “Biraz geç olmuş ama temiz olmuş” diyebiliriz herhalde…

Şimdi de bu haberden uzaklaşıp Biskot’daki gelişmeleri bambaşka açıdan haberleştiren Evrensel’in verdiği bilgilere göz atalım.

Evrensel gazetesi -biliyorsunuzdur muhakkak- farklı bir gazete. Önümdeki sayısında öyle haberlere yer vermiş ki, ‘merkez’i ‘havuz’u fark etmez, hemen hiçbir yerde karşılaşmadığınız bilgilerle dolu.

Mesela elimdeki sayısında işçilerin tuvaletlerine ‘kart okuyucu’ yerleştirip içeride kalma süresini beş dakika ile sınırlandıran (aksi halde ücretten kesinti var!) işyerinde çalışanların olayı değerlendirmelerini öyle güzel aktarmış ki, okuyanın “Bunu da mı görecektik?” diye mırıldanmaması imkansız.

Mesela “Koç Holding mahkemeyi tanımıyor” başlıklı haber: Koç Holding’e bağlı Divan Turizm çalışanlarından 73’ünün DİSK- Gıda İş sendikasına üye oldukları için işten çıkarılmaları, mahkemenin işçiler lehinde karar almasına rağmen işe iade ve tazminat sorununun bir türlü çözülmemesi…

Biskot’a sendika getirmesi meselesi de etraflıca işlenmiş. Biskot işçilerine kulak veren gazete Öz Gıda-İş ile alelacele sözleşme imzalanmasının sadece “sendika aşkı” ile açıklanamayan bir gelişme olup işin içinde başka “aşklar”ın da olduğunu söylüyor.

Biskot’daki işçiler gazeteye yaptıkları açıklamalarda bu gelişmede asıl nedenin kendilerinin bir başka sendika, DİSK’e bağlı Gıda-İş çatısı altında örgütlenme istemeleri olduğunu belirtiyor.

Bu açılamalardan birisi şöyle: “Şimdi patron anlatıyor…Hak kaybı olmasın, işçinin hakkı geçmesin diye sendikayı biz getirdik diyor. Ama asıl biz istediğimiz sendikaya üye olmayalım diye bu sendikayı getirdiler.”

Bir işyerine sendikanın girmesiyle ilgili alın size iki haber iki yorum…

“İşadamları refakatçisi” gazeteci patronun uçağında patrona sendikanın erdemleri anlattırırken, bir başka gazete üşenmeyip işçileri dinleyip olayın bize bambaşka bir cephesini hatırlatıyor.

“Yeter ki hür haber eksilmesin penceremizden!” diyerek noktalayalım.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Kürşat Bumin

SON HABERLER

Uzmanlar TÜİK’i ‘suçüstü’ yakaladı: Haziran verileri hatalı mı?

İktisatçılar, haziranda aylık enflasyon artışını yüzde 4,95 olarak … Devamı...

Boğaziçi davası: Özel kalem müdürü, ‘abluka’ suçlamasını boşa düşürdü

Boğaziçi Üniversitesi’ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör atanmasıyla … Devamı...

‘Milletin sofrasındaki ekmeği çaldınız’ sözü TÜİK’e ağır geldi: CHP’li Altay’a dava açtı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), açıkladığı veriler nedeniyle eleştiriler … Devamı...

İtalyan Alplerinde buzul kütlesi koptu: Altı ölü, dokuz yaralı

İtalyan Alplerinde, dün gece buzul kütlesinin kopması sonucunda en az altı … Devamı...

Binali Yıldırım sahnede Murat Dalkılıç’ın boşluğunu doldurdu, ‘kulakların pasını sildi’

AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, Erzincan'daki festivalde Murat … Devamı...

Ankara’nın seğmen kıyafeti tescillendi

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Türk Patent ve Marka Kurumu'na başvurarak … Devamı...

Yapay zeka suçun işleneceği yeri önceden tahmin edebildi

ABD'de suç oranlarını ve yerini tahmin edebilen yapay zeka modeli … Devamı...

Türkiye, Haiti devlet başkanı suikastının zanlısını iade etmedi

Türkiye, Haiti Devlet Başkanı Jovenel Moise suikastına karıştığı iddiasıyla … Devamı...

Özdağ’ın ‘iç savaş’ çıkışı İçişleri’ni kızdırdı: Suç duyurusunda bulunacağız

İçişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Çataklı, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit … Devamı...

170 yıldır göz önündeydi; yeni keşfedildi

Britanya'daki Kraliyet Botanik Bahçesi Kew'da, 170 yıldır 'göz önünde' olan … Devamı...

Liseli isyanları volüm 2: Anne babalara tavsiyeler
Yerli ve milli güçler ayrılığı ilkesi: Yaşatma, yürüt, yargıla…

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1706 gündür hapiste

YAZARLAR

Oyun büyük yeğen

Bahadır Kaynak

Neden bu kadar öfkeliyiz?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sedat Peker meselesi ve içine düştüğümüz sefalet

Levent Gültekin

Türkiye demokrasisinde siyasetçilerin halktan uzaklaşmaması mümkün mü?

Murat Sevinç

AKP neden oy kaybediyor?

İhsan Dağı

Cüneyt Arkın’ın ardından: Baş ucundaki ekmeğe bakarak uyumak

Azime Acar

Başka bir Cüneyt Arkın: Oğlum, İkinci Yenicilerle düştük kalktık biz gençliğimizde

Mustafa Dağıstanlı

GÜNÜN 11’İ

Arif Kızılyalın: Görünen o ki altılı masa artık tüm konularda anlaştı

Hasan Basri Yalçın: NATO’nun içi boşalacak gibi duruyor

Mustafa Karaalioğlu: Son anda bir mutabakatsızlık enerjiyi alıp götürebilir

Can Ataklı: Cumhurbaşkanlığı helikopteri AKP’li yöneticiler için dolmuş görevi yapıyor

Rahmi Turan: İktidar, hala ‘Durumu bizden başka kimse düzeltemez’ havasında

Murat Muratoğlu: Neden sendikalar var?

Şeref Oğuz: Asgari ücret enflasyonu azdırır

Aziz Çelik: Asgari ücretin 1970’lerdeki düzeyi korunsaydı

Remzi Özdemir: Politikacılar ortaya çıkıp enflasyon bütün dünyanın sorunu diyecekler

İbrahim Kahveci: Asgari ücrete zam yapılmasının tek nedeni var

Alaattin Aktaş: Bir iktisat teorisini daha alt üst etmeyi başardık!

Elliot Page paylaştı: Pasaport fotoğrafımı seveceğim hiç aklıma gelmezdi

Mandalar günün dört saatini nehirde geçiriyor: Amaç süt verimini artırmak

Yeni Zelanda tartışıyor: Nereye s*çacaklar?

Yanlışlıkla hesabına maaşının 330 katı yatan işçi kayıplara karıştı

Kırşehir’in ‘koku vadisi’ ziyaretçilerini bekliyor

Ödünç aldığı oklarla beş madalya kazandı

Hakemden hakeme yeşil sahada evlenme teklifi

Ölmeden önceki son dileği gerçek oldu: Atıyla, kaldığı merkezin bahçesinde buluştu

Beş kez ikiz babası oldu: Çocuklarını yalnız büyütüyor

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi