NEVŞİN MENGÜ
@nevsinmengu
Kaşları hep çatık, çok az konuşan, konuştuğunda da yarı Arapça yarı Farsça pek kimsenin anlamadığı şeyler söyleyen, hep sinirli görünen bir adamdı Ruhullah Humeyni. Yaygın kanının aksine, Humeyni’nin İran’a gidişini, Şah’ın tahttan ayrılmasını ve rejimin değişmesini Batı ülkeleri destekledi. Şah gidecek, demokrasi getireceğini söyleyen bu adam başa gelecek, İran’a istikrar gelecekti, hesap oydu. Evdeki hesap çarşıya uymadı.
İslam cumhuriyeti ilan edilir, kadınlar zorla çarşafa sokulurken, Batı’nın bu işte bir terslik olduğunu anlaması için Humeyni’nin İran’a gidişinden dokuz ay sonra ABD büyükelçiliğinin basılması ve personelin rehin alınması gerekecekti. Büyükelçiliği İslamcı öğrenciler bastı, baskının ardından Humeyni’nin yumuşatıcı bir açıklama yapması ve rehinelerin serbest bırakılması beklendi ama Humeyni tam tersini yapıp öğrencilere destek verdi. O dönem işgalci öğrencilerim sözcülüğünü yapan kara çarşaflı mükemmel İngilizce konuşan genç kız Masume Ebtekar, bugün de Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yardımcılarından birisi.
O günkü baskından gelelim bugünkü baskına…
ABD yılbaşı öncesi 29 Aralık’ta İran yanlısı Kataib Hizbullah’a ait beş noktayı vurdu. Üçü Irak’ta ikisi Suriye’de 25 milis öldü. Gerçi milis diyoruz ama bu grupları Irak ordusuna katma, Irak ordusu çatısı altında tutma planları var. Bunun bir amacı orduyu İran etkisinden kurtarmak ama tabii tam tersi olma ihtimali var. Irak ordusunun İran etkisi altına girmesinden çekiniliyor.
Haşdi Şabi (halk gücü) denilen bu milisler, Batı’da ‘Popular Mobilization Forces’ (Halk Seferberlik Güçleri) olarak biliniyor, İran Devrim Muhafızları altındaki Kudüs Gücü komutası/etkisi altındaki gruba bağlı. Bu grup Şii milislerden oluşuyor. IŞİD’e karşı savaşta adını duyurdu. Hatta Economist dergisi geçtiğimiz sayısını IŞİD’e karşı savaşta başı çektiği için İran’a adadı. Derginin bu editoryal kararı aynı zamanda sokakta takır takır gösterici öldüren İran’a destek anlamına da geldiği için çok tepki çekti. Ne var ki, İran’ı Economist’in kapağına taşıyan bu gruplardı. Ekonomist’e göre İran olmasa IŞİD’e karşı savaş kazanılamazdı, Sezar’ın hakkı Sezar’a idi.
IŞİD’e karşı savaştılar savaşmasına ama yöntemleri IŞİD’inkinden çok da farklı değildi. Öldürdükleri insanların kalplerini yerinden söken, yakaladıklarının kafasını uçuran Haşdi Şabi milislerinin videoları, o dönemde internette epey yayıldı.
Olağanüstü durumlar olağanüstü mücadele yöntemleri gerektirir diye kimse bu videoları umursamadı. Adı duyulan, popülaritesi artan Haşdi Şabi’yi İran rejimi kendi topraklarında da kullanmaya başladı.
İran’da 2019 martında yaşanan sel felaketinde devrim muhafızları yerine kimi köylere Haşdi Şabi birlikleri gitti. İranlılarda bu durum bir miktar travma da yarattı, 10 yıl Irak’la savaştıktan yüzbinlerce şehit verdikten sonra, üniformalı Iraklılar bu kez İran devletinin davetiyle İran topraklarındaydı. Komutan Kasım Süleymani, Suriye çöllerinde poz vermeyi biliyor ama, muhtemelen tepkiden çekindiği için, sel felaketine Iraklı milisleri gönderiyordu.
Dönelim 29 Kasım’a… Amerikan saldırısının ardından, ABD’nin Bağdat yeşil bölgedeki elçiliği önünde kalabalıklar toplanmaya başladı. Kalabalık sloganlar atıyor, bir yandan da elçilik binasına girmeye çalışıyordu. Bir koçbaşıyla elçiliğin kapısının kırılmaya çalışıldığı görüntüler bu protesto gösterilerinin sembolü oldu. Bu grupların yeşil bölgeye girmiş olması, Irak yönetiminin göz yumduğunu gösteriyor.
ABD dünya üzerindeki en büyük diplomatik misyonunu korumak için ek asker gönderme kararı aldı. Yeni askerler yola çıkarken, göstericiler elçiliğin içinden atılan göz yaşartıcı bombalarla durduruldu. Protesto gösterileri sona erdikten sonra da göstericileri beyaz kamyonetler gelip toplayıp götürdü.
Tüm bunlar olurken Twitter’da ABD Başkanı Donald Trump ve İran lideri Hamaney’in atışması vardı. Hamaney, Trump’a “Hiç bir şey yapamazsın” diye yazıp meydan okuyordu.
ABD’nin Kataib Hizbullah üslerine hava saldırısı, ABD’nin Kerkük’teki K1 askeri üssüne yapılan roket saldırısından sonra gelmişti. ABD saldırıyı geçiştirmek yerine kuvvetli bir yanıt vermeyi tercih etti. Verdiği yanıt, tam İran usülü bir yanıtla karşılık aldı. Tüm dünyanın göreceği şekilde Irak yönetiminin de desteğiyle İran bölgede ikinci bir Amerikan elçiliği baskınını canlandırdı. Bu baskın girişimini sembolik tarafıyla da okumak gerekiyor.
ABD güçleri artık Irak’ta istenmiyor. Irak askeri ve diplomatik varlığını Irak’ta azaltacak, öyle görünüyor. Ancak, Amerika gidince dertler bitmiyor, bitmeyecek. Açılan boşluğu başkaları hemen dolduruveriyor. Ve boşluğu dolduranlar her zaman iyi taraf olmuyor.