BURCU KARAKAŞ
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) tarafından bu hafta açıklanan 2016 raporunda, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında Suriyeli mülteciler için üzerinde mutabık kalınan 3 milyar avroluk maddi destek anlaşması da konu oldu.
Raporda, “Anlaşma, insanların etkin korumaya erişimlerinin engellenmesine, Türkiye’de gözaltına alınmalarına veya Türkiye’ye girişlerinin engellenmesine yol açabileceğine dair kaygılara yol açtı” denildi.
Raporda dile getirilen kaygıları, henüz paranın nasıl harcanacağına dair bir eylem planı açıklanmadığı için Türkiye’de göç alanında çalışan uzmanlar da yaşıyor.
‘Hak ihlallerinin artmasına neden olabilir’
Uluslararası Af Örgütü Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendağ, Avrupa’dan gelecek maddi yardımın Suriyelilerin koşullarını iyileştirmek için kullanılması gerektiğini vurgulayarak, “Bizler kriz başladığı andan itibaren uluslararası camianın koşulların iyileştirilmesi için yardım yapması gerektiğini zaten söylüyorduk. Dolayısıyla yardımın artarak devam etmesinden yanayız ama bu AB ile Türkiye arasında geçen yılın sonuna doğru yapılan müzakere, daha çok göçü engelleme temelinde yürüdüğü için aslında yanlış bir durum olduğunu dile getiriyoruz. Bu anlamda anlaşma, mültecilerin güvenli topraklara erişimin zorlaşmasına, Türkiye’de mültecilere yönelik hak ihlallerinin artmasına neden olabilir” dedi.
“Para, mültecilerin haklarına erişimini kolaylaştırmak için mi verilecek yoksa AB Türkiye’nin bu göçü engellemesi için güvenlik harcamalarını desteklemeyi mi amaçlıyor?” diye soran Görendağ şöyle devam etti: “Biz ihtiyaçlara yönelik kullanılmasını öneriyoruz. Daha fazla duvar, daha fazla tel örgü mülteci hayatını kolaylaştırmayacak. Fakat Türkiye’nin bu parayı nasıl harcayacağı netleşmedi. AB’nin parayı nasıl, ne zaman, hangi bakanlığa ne için vereceği belli değil. Koşullar iyileştirilirse insanların gitmesini zorunlu kalacak koşullardan biri ya da birkaçı ortadan kaldırılmış olacak.”
‘Hadi duvar örelim’ demenin anlamı yok
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan ise paranın güvenlik harcamalarında kullanılmasının riskli olduğunu belirterek, “Bütçe öyle çok büyük bir bütçe de değil. Suriyeliler konusu artık kamptan çıktı, kentsel alanda yaşanan bir mesele haline geldi. Benim en uzak durduğum alan güvenlik. ‘Hadi duvar örelim’ demenin bir anlamı yok. Güvenlik önlemlerinin Türkiye için insanlık riskleri çok fazla. Paranın sosyal destek için harcanması lazım. Ancak eminim AB güvenlik için harcanmasını isteyecektir. Orada ciddi sorun var, dikkat etmek lazım. Paranın güvenlik harcamalarında kullanılmaması lazım ama bence AB bunun için bastıracaktır” diye konuştu.
‘Meslek eğitimleri verilmeli’
Doç. Dr. Erdoğan, AB’den gelecek maddi yardımın kayıt sistemi, dil eğitimi, meslek eğitimi, belediye harcamalarıyla kadın ve çocuklara yönelik programlar için harcanmasını gerektiğini dile getirerek, “Geçen hafta bir toplantıda bir araya geldiğimiz AB büyükelçileri de paranın nasıl harcanacağını soruyordu. Onların da kafasında bir netlik yok. Bence paranın bir kısmı yeniden kayıtlamaya harcanmalı. Schengen gibi, AB ile entegre bir sistem olması lazım. Ama bu işin küçük bir bölümü olacaktır” dedi.
İkinci olarak paranın eğitim sektörüne harcanması gerektiğini belirten Erdoğan, “Türkçe kursları bu anlamda değerlendirilerek öğrenciler Türkiye eğitim sistemine entegre edilmeli. Yeni öğretmene ihtiyaç var. AB, bunun maliyetini üstlenebilir. Üçüncü olarak da meslek eğitimi verilmeli. O konu, zor bir alan. Bu eğitimler Türk gençlerine de açık olmalı, onlar da isterse katılabilmeli. Dördüncü olarak, belediyeler. Asıl yükü çekenler, onlar. Belediyelere acil destek sağlanması lazım. Beşinci olarak da kadınlar ve çocuklar için özel programlar geliştirilebilir” ifadelerini kullandı.