
NEVŞİN MENGÜ
@nevsinmengu
Sivas valiliğinde 30 Ağustos Zafer Bayramı için düzenlenen resepsiyon… Sivas Valisi Salih Ayhan, zahmet olmuş resepsiyon düzenlemiş… Resepsiyonda Vali Ayhan, Belediye Başkanı Hilmi Bilgin, ve eşleri yan yana dizilmişler hep bir ağızdan Zafer Bayramı şerefine Plevne Marşı’nı söylemişler. Enteresan bir seçim. Plevne bir zafer değil, Plevne Marşı da bir zafer marşı değil. Ama herhalde mevcut sistemin bürokrasisi için Osmanlı yenilgisi Atatürkçü bir zafere yeğ.
Plevne Savaşı, Gazi Osman Paşa’nın adını savaşlar tarihine yazdırdığı, Osmanlı’nın çöküşünün sinyallerinin de bir kez daha alındığı, dönüm noktası savaşlardan biri.
Hicri takvimle 1293 yılında yaşandığı için 93 harbi denen Rus-Osmanlı savaşının önemli cephesi Plevne Savaşı. Osmanlı ordusu içinde alaylı okullu çekişmesinin yaşandığı, Alman ekolünde eğitim gören subayların alaylıları küçümsediği, iki tarafın birbirini dinlemediği bir döneme girilmiş. İkinci Abdülhamit’i insan hakkı olan hürriyetlerin karşısında bir sorun olarak gören ekolün ordu içinde güç kazandığı yıllar. Birinci ve ikinci Plevne savaşları Osmanlı ordusundaki silahların teknolojik olarak Rus ordusundan üstün olması nedeniyle Osman Paşa kumandasında kazanılıyor. Üçüncü Plevne Savaşı ise Osman Paşa’ya gereken yardımın gelmemesi nedeniyle feci bir şekilde kaybediliyor. Osmanlı askerleri aç kalıyor, beklenen takviye kuvvetler gelmiyor. Onbinlerce Osmanlı askeri ölüyor. Osman Paşa Ruslara esir düşüyor. Esir düşmesine rağmen saygı görüyor, yıllar sonra da Osmanlı topraklarına dönüyor.
Plevne Savaşı, işlemez hale gelen Osmanlı sistemini, Osmanlı topraklarında yayılan moderniteye, beraberinde gelen hürriyet akımına karşın atıl kalan sistemin, olan biteni okuyamayan Osmanlı yöneticilerinin yol açtığı sonucu anlatır. İmparatorluk kaybetmektedir.
Plevne marşı “Osman Paşa çıkmam diyor” der. Osman Paşa çıkmam demiştir ama Plevne’den çıkmak zorunda kalmıştır. Teslim olmuştur. Yapacak bir şey yoktur. Zafer değil yenilgi savaşıdır.
Son dönemde ‘thrash coverı’nın da yapılmasıyla beraber Plevne Marşı’na bir tür ‘yeni Dombra’ muamelesi yapılıyor. Muhafazakar semtlerde arabalardan Plevne Marşı’nın ‘thrash coverı’nın tınıları yükselirken, sosyal medyada da paylaşıldığını görüyoruz.
İlber Ortaylı Hürriyet gazetesindeki köşesinde, Osman Paşa’nın 1875’te Sultan Abdülaziz’e yapılan darbeye karşı olduğunu ama İkinci Abdülhamid’in baskıcı siyasetine de açık şekilde karşı çıktığını yazmış. Ne var ki, İlber Ortaylı, İkinci Abdülhamid’in Osman Paşa’yı çok tuttuğunu, Alman eğitimi almış askerlere karşı, Osman Paşa’yı örnek gösterdiğini, “Asker dediğin Osman Paşa gibi olur” dediği ayrıntısını da vermiş. Muhtemelen muhafazakarların Osman Paşa’ya olan yakınlık hissi buraya dayanıyor. Osman Paşa, bir tarafıyla yeniye karşı eskiyi, okula karşı geleneği temsil ediyor.
Sivas valisi ve Sivas belediye başkanı 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda, örneğin Kurtuluş Savaşı’nda Türk ordusunun İzmir’e girişini anlatan, bir zafer marşı İzmir Marşı’nı değil, bir yenilgi marşını Plevne Marşı’nı söylemeyi tercih etmişler.
Türkiye’de iktidar kendisini bir Osmanlı fantezisi üzerine var ediyor. Yenilgiler ve başarısızlıklarla dolu bir geçmişi, eğip bükerek başka bir şeye dönüştürürken, kendi olmayan zaferlerini de geçmişin yaşanmayan zaferleri üzerinden hikayeleştiriyor.
Sonuç, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda hükümetin seçilmiş ve atanmış memurları kol kola bir yenilginin marşını seslendiriyor.