AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı alması üzerine “Yazık, çok yazık” dedi. Eski adalet bakanı Abdulhamit Gül ise bir ‘çatışma’dan bahsetti.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Gezi Parkı davasında 18 yıl hapse mahkum edildikten sonra Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili seçilen Can Atalay’ın tahliye edilmesi yönünde karar almıştı. Yerel mahkeme, Atalay’la ilgili karar için topu Yargıtay’a atmıştı. Yargıtay’sa bir ilke imza atarak karara uyulmamasına, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ve Atalay’ın tahliyesi yönünde oy veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel başta olmak üzere birçok muhalif siyasi, kararı yerden yere vurdu. Birçoklarına göre bir ‘darbe’ söz konusu.
Dolaylı da olsa bir eleştiri de AKP’den geldi. AKP Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Yargıtay’ı doğrudan hedef almadan şunları belirtti:
“Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez.”
Gül: Endişe verici
Bir dolaylı eleştiri de eski adalet bakanı Abdulhamit Gül’den geldi. Aynı zamanda AKP grup başkan vekili Gül, karara dair şunları dedi:
“Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir. Yargı hakemdir, sorunları çözer. Yargı hakem olma vasfını yitirirse, çözümün değil sorun ve çatışmanın kaynağı haline gelir. Her kurumun kaynağını milletten alan yetki ve fonksiyonunu hukuk çerçevesinde kullanması esastır. Yargı organlarının da ihtilafları derinleştirmeden, anayasal sınırlar içinde kalarak sorun çözmesi milletimizin en tabii beklentisidir.”
Gül’ün paylaşımının altına yapılan yorumlarda bir ‘çatışma’ değil ‘yargı darbesi’yle karşı karşıya bulunduğumuz vurgulandı.
Yine eski bakanlardan AKP Artvin Milletvekili Faruk Çelik de benzer bir eleştiri dile getirdi:
“Maalesef Yargıda, Çatı ile Çatı katı arasında bir çekişme var. Çatının kararlarını beğenmeyebiliriz, karşı çıkar hatta kendi içimizde isyan da edebiliriz. Tıpkı geçmişteki 367 kararında olduğu gibi. Ancak, sorunları hukuk içinde çözme makamlarını çözümün değil de anlamsız kavgaların adresi yaparsanız, şu soruya muhatap olursunuz: Meşru çözümlerin adresi neresi olacak? Devlet düzen ister, düzen de hukuk.”
Ne olmuştu?
25 Ekim’de AYM Gezi Parkı davasından 18 yıl hapse mahkûm edilen avukat Can Atalay Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçildi. Yargı ve yasama adım atmayınca Atalay, AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. AYM de Atalay’ın ‘seçilme ve siyasi faaliyette bulunma’ ve ‘kişi hürriyeti ve güvenliği’ hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Yüksek mahkeme ayrıca ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına, yargılamada durma kararı verilmesine ve hükmün infazının durdurularak Atalay’ın tahliye edilmesine karar verdi.
AYM kararı, 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne 27 Ekim’de ulaştı, kararı uygulaması beklenen mahkeme topu Yargıtay’a attı. İhlalin Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin kararından kaynaklandığı savunuldu, gereğini aynı dairenin yapması gerektiği belirtildi.
Yargıtay başsavcılığı Atalay’ın ‘yasama dokunulmazlığı’ndan yararlanamayacağını savunmuş, gerekçe olarak Atalay hakkındaki soruşturma ve yargılamanın milletvekili seçilmesinden önce başlamasını gösterdi.
Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi tahliye talebinin reddine, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için kararın TBMM’ye gönderilmesine, dahası ‘anayasa hükümlerini ihlal ettiği’ gerekçesiyle tahliye yönünde oy kullanan AYM üyeleri hakkında Yargıtay başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.