FREDERIKE GEERDINK
Birçok insan aynı soruyu soruyor bana: HDP yüzde 10 barajını geçecek mi? Sanki elimde bir kristal küre varmış gibi bakıyorlar yüzüme…
Herkes gibi ben de nerden bilebilirim…. Barajı geçemeyip meclise giremezlerse ne olacağını da öngöremiyorum. Gazeteciler ne ne olup bittiğini irdeleyebilir ama falcı değiller sonuçta.
HDP’nin yüzde 10 barajını geçip geçemeyeceğine dair tüm tahminler, spekülasyondan ibaret. Ama aralarından biri beni ürkütüyor: Ya HDP barajı geçemez ve insanlar seçimlerin adil bir biçimde yapılmadığına inanırsa…
Ağrı örneği

Fotoğraf: DHA
Geçen yıl bu tür kuşkuların ne gibi sonuçlara yol açtığını Ağrı’da gördük. AKP yerel seçimleri kazanmış ama usulsüzlük iddiaları ortaya atılmış, seçim yinelenene kadar şiddet hakim olmuş, bir sürü insan yaralanmıştı.
Seçimler yinelendiğinde Ağrı’daydım. BDP kazanmıştı bu kez. Sokaklardaki duygu patlaması çarpıcıydı. BDP seçmenleri halay çekiyordu; öylesini görmemiştim hiç. Yer yarılacaktı sanki. Öyle mutluydular ki… O derece ki konuştuğum bazı AKP’liler bile kaybettiklerine memnundu. Çünkü Ağrı çok daha feci şiddet olaylarına savrulabilirdi. Haklıydılar sanırım. Eğer o duygu patlaması tersten yaşansaydı… Düşüncesi bile kötü.
HDP yüzde 9.8 ya da 9.9’da kalırsa…
Ola ki HDP yüzde 9.8 ya da 9.9’da kalırsa insanların seçim sonuçlarını kabullenmesini sağlamak için ne yapılabilir? Belki tam olarak mümkün değil bu. Bazı HDP seçmenleri bana hile hurda işlerinin çoktan başladığını söylüyor şimdiden. AKP oy satın alarak ya da bazı kıyaklarla HDP seçmenine kanca atmış bile…
Bu doğru mu bilmiyorum. Bu tür iddiaları doğrulatmak kolay değildir. Ama bildiğim şu ki insanlar böyle şeylerin döndüğüne inanıyorsa, bir başka deyişle daha yapılmadan seçimin sonuçlarına kuşkuyla bakıyorsa sistemde ve demokraside ciddi zaaf var demektir.
Peki ya seçim günü? Yine Ağrı’yla bağlantılı düşünelim. Oy sayımı yapılan bir okula gitmiştim. Keyifliydi izlemek sayımı. Oy pusulaları tek tek açılıp havaya kaldırılıyor, böylece her parti gözlemcisi oyun ne olduğunu görebiliyordu. Kuşkulu oylar ayrılıyor, ayrıca inceleniyordu. BDP gözlemcileri açık ara çoğunluktaydı. Buna karşılık AKP gözlemcileri de pür dikkat tetikteydi. Süreç nispi bir uyum içinde sorunsuz yürüdü. Sonuçlar açıklandığında AKP seçmenlerinin kafasında bir soru işareti yoktu.
Küçük bir şehir başka koca ülke başka
HDP bu seçimde de tek bir oylarının boşa gitmediğini, oy sayımının adil biçimde yapıldığını güvenceye almak için yeterli sayıda gözlemci görevlendirebilecek mi? Ağrı’da sonuna kadar asılmışlardı, bütün oylarına sahip çıktılar. Ama küçük bir şehir başka, koca ülke başka….
Acı bir hatıra
Diyarbakır’da bir arkadaşımla konuştum bu konuyu. 1991 seçimlerinde gözlemciymiş. Türkiye’nin batısındaymış. HDP’nin öncüllerinden HEP için gözlemcilik yapmış. Barajı geçebilmek için adayları SHP listesinden seçime katılmış. Sayıları çok azmış, dönemin büyük partileri DYP ve ANAP gözlemcilerinin yanında. Görevli oldukları okul da epey büyükmüş, bir sürü oy sandığı varmış.
Şöyle dedi: “Sınıftan sınıfa koşturuyorduk. Tüm sandıklara yetişmeye çalışıyorduk ama imkansızdı tabii. Diğerleri gözlemcilerini gün boyu gayet iyi besledi, bize bir şey getirense yoktu. Biz de dışarı adım atamıyorduk sandık başını boş bırakmamak için.” Acı acı güldü sonra…
Komik tabii insanların görevlerini ihmal etmemek uğruna oy peşinde bir oraya bir buraya koşturduğunu gözünüzü önüne getirdiğinizde… Bir yanıyla da üzücü elbette. Arkadaşımın hiçbir kuşkusu yoktu o gün o okulda bazı ‘hatalar’ yapıldığından…
HDP’nin gözlemci ekipleri hazır mı? Ülkenin dört bir köşesindeki seçimlerin mümkün mertebe adil geçtiğinden emin olabilecekler mi? Pek de kuvvetli olmadıkları şehirlerde yeterince görevlileri var mı? Aksi takdirde -ki muhtemelen böyle olacak- üç aydan da kısa bir süre kala HDP’nin ne kadar oy alacağını nasıl öngörebiliriz?