Esenyurt’ta hırsızlık şüphesiyle gözaltına aldığı lise öğrencisi Ömer Barış Topkara’yı elleri kelepçeliyken başından tabancayla vuran polis memurunun cezası istinaf mahkemesinde artırıldı.
Ayazağa Spor Kulübü’nün kalecisi, 16 yaşındaki lise 2’nci sınıf öğrencisi Ömer Barış Topkara’yı Esenyurt’taki AVM’de arkadaşıyla birlikte hırsızlık şüphesinden gözaltına alan polisler, iki genci birbirine kelepçeleyip hastaneye götürmüştü.
Hastane çıkışı kaçmaya çalışan gençler polisin havaya ateş açması sonucu durunca, yanlarına gelen sekiz aylık polis memuru 21 yaşındaki H.D.S. elindeki tabancayla Topkara’nın kafasına sertçe vurmuştu.
Bu sırada polisin elinin tetikte olduğu tabanca ateş almış, başından vurulan Topkara hayatını kaybetmişti. Müebbet istemiyle yargılanan polis, daha sonra tutuklanmıştı.
İkinci yargılama
Dava, Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Mahkemesi’nde yeniden görüldü. Duruşmada polis ve avukatlar hazır bulundu. Topkara’nın babası Seyfettin Topkara ve kardeşi Neslihan Aydın da duruşmaya ‘şikayetçi’ sıfatıyla katıldı.
Topkara ailesinin avukatı Fatih Köse, suçun sanığa devlet tarafından verilen silahla işlendiğini belirtilerek TCK’nın 266’ncı maddesinin uygulanması gerektiğini söyledi. Bu maddeye göre suç kamuya ait araç ve gereçlerle işlenirse, ceza üçte bir oranında artıyor.
Avukat, polis lehine haksız hareket olmadığını belirterek sanığın ‘kasten çocuğu öldürme’ suçundan cezalandırılmasını istediklerini kaydetti.
‘Tahrik’ göndermeli ceza artırımı talebi
Mütalaasını sunan Ahmet Çetin, şunları kaydetti: “Sanığın Polis Vaziyet Selahiyetleri Kanunu’na göre silah kullanma yetkisi bulunmakla birlikte maktulü yakalandığı anda bu yetkisinin bulunmadığı, elinde silah olduğu halde kaçmasına sinirlendiği maktulün omzuna vurarak, vurmanın etkisiyle silahın patlayacağını öngörmesine rağmen eyleme devam ettiğinden TCK’nın 21/2 maddesinde düzenlenen olası kastla hareket ettiği gözetilmesi gerekmektedir. Maktulün bir süre kaçıp durması, sanık lehine tahrik hükümlerini uygulamasını gerektiriyor ise de tahrikin oluştuğu boyut dikkate alındığında indirim oranının asgari düzeyde yapılması gerekmektedir.”
Savcı, Bakırköy 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen kararın kaldırılarak sanığın ‘haksız tahrik altında olası kasıtla çocuğu öldürme’ suçundan 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezalandırılmasını talep etti.
Avukatı polise tahliye istedi
Polisin avukatı Mustafa Yücel, ‘sanıkla mağdur arasında öldürmeyi gerektirecek bir husumet olmadığını’ belirterek şu savunmayı yaptı: “Maktul ile arkadaşının elleri kelepçeli olarak kaçtığı ve sanığın da vazifesi gereği kaçan suçluları yakalamak için takip ettiği, yorgunluk nedeniyle duraksama anında sanığın silahını havaya doğru yönlendirdiği ve bu sırada niteliksiz olduğu anlaşılan silahın sanığın eliyle müftülüne omuzuna vurduğu anda istem dışı patladığı anlaşılmakta olup herhangi bir şekilde silahla omuza vurulması söz konusu değildir. Maktulün omuzunda da herhangi bir yaralanma oluşmadığı Adli Tıp Kurumu raporuyla sabittir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında sanığın eylemi dikkatsizlik ve tedbirsizlik neticesi ölüme sebebiyet kapsamında kalmaktadır. Buna göre hüküm kurulması ve sanığın tahliyesini talep ederiz”
Tutuklu polis H.D.S. ise “Olayda kastım yoktur. Öldürmek için hareket etmedim. Görevimi yaptım. Olay tamamen kazadır. Bu olay nedeniyle çok üzgünüm” dedi.
Ağırlaştırılmış müebbete üç kez indirim
Mahkeme heyeti, ‘maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturan eylemin hafif tahrik kapsamında kaldığı ve cezadan asgari hadden indirim gerektiğini’ kaydetti. Ayrıca yerel mahkemenin indirimi de usul ve yasaya uygun bulunmadı.
Polisin kendisini savunamayacak bir kişiyi kasten öldürdüğünün sabit olduğunu ifade eden mahkeme, sanığa önce ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi.
Olası kast nedeniyle cezayı müebbete çeviren mahkeme, ‘haksız tahrikin ağırlığın göz önüne alarak’ cezayı 18 yıla indirdi. Polise bir de iyi hal indirimi yapıldı. Ceza 15 yıla indi. Polisin tutukluluk hali devam edecek.
’15 yaşındaki bir çocuğa mı gücün yetti?’
Baba Seyfettin Topkara kararı şu sözlerle değerlendirdi: “Gönlümüz şimdi biraz ferahladı, adalet yerini buluyor. Tabi bizim çocuğumuz geri gelmez. Onlar çocuklarını haftada bir görüyorlar, ona sarılıp kokluyorlar. Biz ne yapıyoruz? Toprağını sevip okşuyoruz. Beş-10 sene sonra çıkacak, evlenecek belki, çocukları olacak. Peki bizim hayalimiz nerede? Neden öfkeyle vurdun, neden silahla kafasına vurmaya çalıştın? Vicdanen uyuyabiliyor musun? 15 yaşındaki bir çocuğa mı gücün yetebildi, bunu sormak istiyorum.”