• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Türkiye'nin iklim değişikliğine karşı hedefi var, icraatı yok!

15/05/2024 09:28

MESUDE DEMİR

İklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden Türkiye’nin hedefi 2030’a kadar sera gazı emisyonunu yüzde 41 azaltmak, 2053’te  ‘sıfır karbon’ üretmek. Ancak bugüne kadar atılan adımlar, hedeflere götürmekten uzak görünüyor.

Fotoğraf: Canva

İklim değişikliğiyle mücadele çabalarına ivme kazandırmak ve daha istekli hedefler koymak için hazırlanan Paris Anlaşması, 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girdi. Anlaşmanın genel hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayileşme öncesi döneme göre 2 °C’nin altında tutmak ve mümkünse 1.5 °C ile sınırlamak.


Küresel ısınmanın 1.5 °C ile sınırlandırılması için sera gazı emisyonlarının 2030’da, 2019’a göre yüzde 45 oranında azaltılması, yüzyıl ortasında ise net sıfıra ulaşılması gerekiyor.

Türkiye de anlaşmayı 22 Nisan 2016’da, ‘gelişmekte olan ülke’ vurgusuyla imzaladı. Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 7 Ekim 2021’de yayınlandı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda kurulan İklim Değişikliği Başkanlığı da ülkenin iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çalışmaları kapsamında ulusal ve uluslararası düzeyde politika, strateji ve eylemleri belirlemek, müzakere süreçlerini yürütmek, kurum ve kuruluşlarla koordinasyonu sağlamakla sorumlu kılındı.

2030’a kadar emisyonu yüzde 41 azaltabilir miyiz?

Paris Anlaşması’nın uygulanabilmesi için ekonomik ve sosyal dönüşümlerin yapılması gerekiyor. Anlaşma, ülkeler tarafından yürütülen Ulusal Katkı Beyanı (NDC) olarak adlandırılan beş yıllık bir iklim eylemi döngüsü üzerinde çalışıyor. Anlaşmaya göre taraf ülkeler her beş yılda bir NDC’lerini Birleşmiş Milletler’in ilgili birimine sunuyor. Birbirini izleyen her NDC’nin, bir öncekine göre daha yüksek bir azim derecesini yansıtması amaçlanıyor. Ülkeler NDC’lerinde, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak amacıyla sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak üzere atacakları adımları ve ilgili hedeflerini bildiriyor.

Türkiye, Güncellenmiş Birinci Ulusal Katkı Beyanı’nı 13 Nisan 2023’de sundu.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da geçen ay, İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı (2024-2030) ile İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı’nı (2024-2030) açıkladı. Belgeler, iklim değişikliğiyle mücadelede 2030’a kadar bir yol haritası sunmayı amaçlıyor. Strateji ve eylem planı, enerji, sanayi, binalar, ulaştırma, atık, tarımla arazi kullanımı, arazi kullanım değişikliği ve ormancılık (AKAKDO) sektörleriyle karbon fiyatlandırma mekanizmaları ve adil geçiş konularında sera gazı azaltım politikalarını kapsayan 49 strateji ve 260 eylemi içeriyor.

Sera gazı emisyonları azalacağına artıyor

Gelelim pratiğe…

Planlarda, termik santrallerin kapatılma takvimi ve fosil yakıtlara bağlı emisyonların azaltımından yeterince söz edilmiyor bile. Oysa sera gazı emisyonlarını en çok yükselten faktör, fosil yakıtlar, yani petrol, kömür, doğalgaz…

Türkiye’nin sera gazı emisyonları 2021’de 1990’a göre yüzde 157 artarak, 564 milyon tona yükseldi. 2023’te yayınlanan sera gazı envanterine göre Türkiye’nin karbondioksit (CO2) emisyonlarıysa 1990 seviyesinin yaklaşık iki katına çıkarak 452 milyon tona ulaştı.

Bu hızlı artışla Türkiye fosil yakıtlardan ve endüstriden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarında 2021’de dünyada 195 ülke arasında 13’üncü sıraya yükseldi. Türkiye 5,4 ton olan kişi başı CO2 emisyonlarıyla da dünya ortalamasının üzerinde ve kişi başı CO2 emisyonu sıralamasında 64’üncü sırada. Türkiye tarihsel sorumluluk açısından önemli olan kümülatif emisyonlar sıralamasında ise 26’ıncı sırada.

Sera gazı emisyonlarının yüzde 80’i CO2 olduğu için mevcut güncellenmiş NDC’de 2030 için öngörülen CO2 emisyonlarının 555 milyon tona çıkması beklenebilir. Bu durumda Türkiye’nin kişi başı CO2 emisyonları 6 tona çıkacak ve 2030’da (şu anda 6,2 ton olsa da yüzde 55 azaltım hedefini başarması halinde düşecek olan) Avrupa Birliği (AB) ortalamasını geçecek.

‘Türkiye bu fırsatı kaçırmamalı’

Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi iktisatçı Prof. Dr. Alp Erinç Yeldan, AB’de kişi başına emisyon ortalaması düşerken veya en azından istikrar eğilimi varken Türkiye’de 2005 sonrasında çok hızlı bir artış yaşandığını belirterek, “Bu artış temposu devam ederse, Türkiye’nin karbon iklim diplomasisi anlamında yalnızlaşması ve itibarsızlaşması kaçınılmaz olacak” dedi.

Yeldan, yeşil dönüşümün hep maliyetler üzerinden anlatıldığını, bedelin gelişmekte olan ülkelere ödetildiğini düşünenler bulunduğunu hatırlattı: “İklim değişikliğiyle mücadelede yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı dönüşüm yepyeni fırsatlar içeriyor. Dolayısıyla bunu yepyeni bir sanayileşmenin öncüleri olarak değerlendirebileceğimiz bir konjonktürdeyiz. Hatta şunu savunuyorum: Osmanlı, Sanayi Devrimi’ni uzaktan seyretti. Türkiye, İkinci Dünya Savaşından sonraki montaj hattına dayalı yeni sanayi, kimyasallar ve bilgisayar destekli üretimi de geç kavradı. Fakat artık yeni sanayi devrimi yenilenebilir enerji üzerinden kurgulanacak. Türkiye yenilenebilir ekonomi, yeşil dönüşüm fırsatları sunan dijitalizasyon, otomasyon, robotik sanayilerle birleşecek olan bu yeni sanayi türünü artık kaçırmamalı. Bu fırsatı yakalayabilecek hem doğal kaynaklarımız hem de insan, eğitimli işgücü birikimimiz var.”

‘Tek eksiğimiz siyasi irade’

Türkiye enerji ithalatı bağımlısı bir ülke. Doğalgaz, petrol, kömür ithal ediliyor.

Yeldan, Türkiye’nin güneş, rüzgar ve başka yeni enerji türlerini devreye sokarak yenilenebilir enerji kaynaklarının bir üssü haline gelebileceğini söyledi. Yeldan, Türkiye’nin şişe cam sanayinde Avrupa’daki önder ülkelerden olduğunu hatırlatarak şu örneği verdi: “Bu teknolojimizi, üstünlüğümüzü güneş enerjisi panelleri üretimine yönlendirebiliriz. Türkiye’yi pekala bir güneş enerjisi panel üretim üssü haline getirebiliriz. Bunun için hem teknolojiye hem de doğal kaynaklara sahibiz. Tek eksikliğimiz siyasi irade.”

Sanayi devrimlerinin hiçbir zaman KOBİ’lerin, küçük aile şirketlerinin risk almasıyla olmadığını vurgulayan Yeldan şöyle devam etti: “Bu tür sanayiler, büyük sabit sermaye yatırımları, büyük riskler hep devletin hatta ordunun savaş sanayinin bir parçası olarak gelişti. Riskli, yüksek sabit maliyetli ve dolayısıyla devletin çok önemli işlevi, rolü olacağı sanayiler. Enerji dönüşümü, fosil yakıtlardan çıkarak, net sıfır emisyonlu bir coğrafya hedefi sadece maliyetler değil, önemli fırsatlar da sunuyor. Yeşil bir dönüşüm, hem cari işlem, hem dış ticaret dengemizde hem istihdamda hem de finansmanında çok önemli olanaklar sunuyor. Bunlar göz ardı ediliyor veya dile getirilmiyor.”

Fosil endüstrisinin lobisi Türkiye’de de çalışıyor

Peki neden?

Yeldan bu soruyu, “Nedeni çok basit. Fosil endüstrisinin küresel lobisi var” diyerek yanıtladı.

Bunun Türkiye içinde de uzantıları var. Yeldan şunları söyledi: “Hele AKP’nin doğrudan doğruya madencilik ve imar rantlarına dayalı, saman alevi gibi büyüme hamleleriyle Türkiye’yi idare etmek, deyim yerindeyse durumu idare edip, yepyeni bir yandaş rantiyel gruplar yaratma stratejisine tam denk düşüyor. Türkiye iklim değişikliğiyle mücadelede öyle bir kalıcı, yaratıcı bir söylem geliştirmiyor. Siyasi iradesini de eski tip sanayilerden yana kullanıyor. Burada da argüman çok basit. ‘Enerji güvenliğine ihtiyacımız var. Türkiye enerji açığı olan bir ülke. Kaybedecek vaktimiz yok’ deniyor. ‘Dünya kirleticilik haritasında da küçük bir sorumluluğa sahibiz’ söylemlerine sığınılıyor. “

Malum her seçim öncesi, doğal gaz, petrol buluyoruz, toryum zenginiyiz. Türkiye Yüzyılı’nın doğal kaynaklarımız sayesinde olacağı söyleniyor. Yeldan’a göre bunlar son derece kolaycı, göz boyayıcı: “Aslı, astarı olmayan bir söylem tutturarak aslında Türkiye’nin enerji konusundaki fırsatları göz ardı ediliyor. Fosil yakıtlardan çıkmak, bir an önce yenilenebilir enerjiye dönüştürmek gerekiyor.”

Kapitalist ABD’de bile yeşil dönüşümü kamu destekliyor

Şeffaf, denetlenebilir,  liyakata dayalı yeni bir devlet girişimciliği modeli sanayi hamleleri yapıyor. Japonya, Kore, Çin, Güney Afrika, Meksika, hatta kapitalizmin hegemon gücü ABD’de olduğu gibi. 2022’de ABD’de Biden yönetimi gerek Çin gerekse AB ile rekabet edebilmek için enflasyonu düşürme yasası tasarısını devreye soktu. Bu ABD’nin önümüzdeki 30 senede kendi yeşil sanayini, enerji kaynaklarını nasıl dönüştüreceği, enerji maliyetlerini ucuzlatarak enflasyonla mücadelenin yapısal kaynaklarını yaratma stratejisi. Özetle, kamu yeşil dönüşüm için 350 milyar dolar para ayırdı.

Yeldan devletin gelişen teknolojiler, bilim dalları, sanayi sektörlerine öncülük etmesinin doğal olduğunu söyledi: “Elbette ki üretim, planlama, istihdam aşamasında devletinde rekabetçi, liyakat prensibine dayalı istihdam, üretim, yatırım stratejilerinin olması gerekir. Elimizde Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) deneyimi var. ‘Devlet her şeyi israf eder, özel sektör de her şeyi verimli, planlı, optimal yapar’ düşüncesi tamamiyle gerçek dışı. IMF’nin kendi hazırladığı küresel ekonomiye ilişkin çok çarpıcı uyarılar var. Özel sektör giderek hiper tekelleşen, oligopolleşen, dünya ticaretinin üçte ikisini yönlendiren, muazzam kaynak israfına yol açan, doğanın tahribatına acımasızca sürdüren bir yapı.”

‘Kömürden çıkılması hedefi yok!’

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Kıdemli Uzmanı Dr. Ümit Şahin ise Türkiye’nin ikinci NDC’de mutlak emisyon azaltım hedefi belirlemesi gerektiğini söyledi.

2053’te sıfır karbona geçmek için fosil yakıtların terk edilerek, yenilenebilir enerjiye geçilmesi (özellikle enerji ve sanayide) gerekiyor.

Açıklanan eylem planının kapsamlı hazırlansa da çok temel bir sorunu olduğunu söyleyen Şahin şöyle devam etti: “Maalesef zayıflık ve açık var. Temel sorunu, 2053’de net sıfır karbon hedefiyle uyumlu olmaması. 260 eylem sıralanmış ama kısa ve uzun vadede (2030, 2035, 2040’da) hangi düzeyde bir azaltımın hedeflendiğine dair ciddi bir sayısal hedef yok. Birkaç yer hariç rakamlar verilerek, ölçülebilir somut eylemlere bağlanmamış. Mevcut durum tarif ediliyor, çıkmak için eylemler sıralanıyor ama hangi tarihte, ne ölçüde olacağına dair netlik yok. 2030’a dair emisyon azaltımı hedeflenmiyor. En önemlisi de kömür kullanımının sonlandırılmasına dair hedef yok. Kömürden çıkış olmayınca da diğerleri çok zayıf kalıyor. “

Şahin’in verdiği bilgiye göre kömürün 2035’e kadar terk edilmesi, yenilenebilir enerjinin yeterli oranlara artırılması kaydıyla, ulaşımda elektrikli araçların kullanılması, raylı taşımanın artırılması gibi yollarla aslında emisyonların 2030’a kadar yüzde 32, 2050’ye kadar yüzde 70 azaltılması mümkün.

‘En pahalı enerji kaynağı nükleer ve termik santraller’

Bu yolda alınacak önlemlerin ‘fedakarlık’ olarak düşünülmemesi gerektiğini vurgulayan Şahin şunları söyledi: “Dönüşümün ülkenin zararına olduğu, ekonomiyi çökerteceği sanılıyor. Tersine dönüşüm istihdam sağlayacak, ekonomiyi ve sağlığı geliştirecek. Yeşil dönüşüm fedakarlık değil, ülke yararına. Türkiye’yi yöneten bürokrasinin büyük bir kısmı bunu kavrayamadı. Fosil yakıta dayalı ekonomi, eski zihniyet sürüyor. Örneğin termik santralde kapasite artışı yapılmamalı. Ancak Elbistan için kapasite artışı kararı verildi.”

Eskiden ucuz olan kömür santralleri artık rüzgar ve güneşle rekabet edebilecek maliyete sahip değil, aksine çok pahalı. Şu anda en pahalı enerji kaynağı nükleer santraller, onu kömür santralleri (termik) izliyor. Rüzgar ve güneş en ucuz kaynak. Sadece yatırım maliyetiyle dönüyor. Giderek de ucuzluyor.

Güneş enerji santrallerinin son 20 yılda yüzde 90’a varan oranda ucuzladığını belirten Şahin şöyle konuştu: “Artık kömürün diğer kaynaklarla rekabeti mümkün değil. Ama politik nedenler ve zihniyet nedeniyle, enerji bürokrasi hala inanmadığı, yenilenebilir enerjinin enerji güvenliğine hala güvenmedikleri için fosil yakıtları önlemeye devam ediyorlar.”

Türkiye bedel ödemeye başladı bile

İçinde yer aldığımız Akdeniz Havzası’nda iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden biri Türkiye. Nitekim bedel ödemeye başladık bile. Planlardan derlediğimiz bilgiye göre 2010-2021 yıllarında 8 bin 274 meteorolojik afet yaşandı. İlgili dönemde en çok meydana gelen üç meteorolojik afet, fırtınalar (yüzde 32), şiddetli yağışlar/seller (yüzde 30) ve dolu (yüzde 17) oldu. Buna ek olarak, son yıllarda sıklıkla aşırı sıcaklık olayları görülüyor.

AFAD Doğa Kaynaklı Olay İstatistiklerine göre 2022’de 450 adet sel/su baskını, 18 çığ, 859 heyelan yaşandı ve 13 obruk oluştu. Bu afetler, etkilendikleri alanlar ve görülme sıklıkları itibarıyla geniş bir alana yayıldı. Bununla birlikte yıllık ortalamaların çok üzerinde orman yangını ile karşı karşıya kalınan 2021’de ülke genelinde 2 bin 793 adet orman yangını meydana geldi, 139 bin 503 hektar orman zarar gördü. 1970- 2021 arasında Türkiye’de meydana gelen seller 2.8 milyar ABD doları zarara neden oldu, 758 kişi hayatını kaybetti. Ayrıca kuraklık nedeniyle ortaya çıkan zarar GSYH’nın yüzde 1.2’si olarak hesaplandı.

İklim değişikliği kaynaklı afetler için yıllık ortalama kayıp GSYH’nin yüzde 2.2’sini oluşturuyor. Planlarda, “Bu nedenle ülkemizi iklim değişikliği kaynaklı afetlerin etkilerinden korumak için dirençliliğimizi artırmak ve uyum eylemlerinin tüm düzeylerde tasarlanıp uygulanması adına mücadelemizi kararlılıkla sürdürmek önem arz etmektedir” deniyor.

Kategori:Diken özel, Sürdürülebilirlik, Vitrin-mobil

SON HABERLER

NBA Batı Konferansı finali: Thunder, Timberwolves karşısında 1-0 öne geçti

Amerikan Basketbol Ligi (NBA) Batı Konferansı finalinde Minnesota Timberwolves’u 114-88 yenen Oklahoma City Thunder, seride 1-0 öne geçti.

Borsa güne nasıl başladı? – 21 Mayıs 2025

Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, güne yüzde 0,21 düşüşle 9.494,13 puandan başladı.

Sedat Peker: Süleyman Soylu'yla barışmayacağım

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, eski içişleri bakanı Süleyman Soylu’yla barışmayacağını duyurdu.

Ankara'da 12 yıl sonra başlatılan Gezi Parkı eylemleri soruşturmasına takipsizlik

Ankara’da Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları ileri sürülen 777 kişi, eyleme katılan siyasi partiler ve kurumlar hakkında 12 yıl sonra Ankara başsavcılığı tarafından açılan ek soruşturmada takipsizlik kararı verildi.

Bakan, ABD'lilerin tahminini 'müthiş' buldu: Diyarbakır'da 6 milyar varil petrol rezervi

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’li Continental Resources şirketinin Diyarbakır’da 6,1 milyar varil petrol rezervi tahmininde bulunduğunu belirterek “Müthiş bir şey” dedi.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Türkiye'nin büyüme tahminini düşürdü
Gram altın güne nasıl başladı? – 15 Mayıs 2024

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 759 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Çiğdem Toker: Türkiye'nin, Zambia, Gambia ve Lesoto'dan daha geride olduğu bir saha var desem tahminde bulunabilir misiniz?

Koray R. Yılmaz: Doların küresel rezerv para olması bu açığı 'sürdürülebilir' hale getirdi

Arif Kızılyalın: Anayasa değişikliği ardında Erdoğan'ın seçilme hedefi yatıyor

Emin Çölaşan: Türkiye köşeyi dönmek üzere idi!

Nuray Babacan: Başta CHP'liler olmak üzere yapılan siyasi operasyonların durması gerekiyor

Fatih Yaşlı: Meclis'in yeniden açılmasıyla birlikte iktidar yeni anayasayı gündeme getirecektir

Alaattin Aktaş: Enflasyon tahminini sabit tutmak, politika faizinin aşağı çekilebileceğinin bir işareti

Taha Akyol: Cumhurbaşkanına, performansını beğenmiyorum diyerek istediği an atama yetkisi verildi

Eren Keskin: Silahların susuyor olması ifade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin de kaldırılması anlamına gelmeli

Abbas Güçlü: LGS ve YKS benzeri sınavlar sadece bilgiyi ölçen sınavlar değil

Abdulkadir Selvi: Küçük partilerden AK Parti ve CHP'ye geçişlerin artması bekleniyor

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×