NUR BANU KOCAASLAN
Sincan Özerk Bölgesi’ndeki Türklerin etnik ve dini ayrımcılığa uğradığı, bilhassa Ramazan ayında ibadet etmelerinin yasaklandığı gerekçesiyle başlayan eylemler, ilk olarak bir grubun Taksim’deki bir Çin lokantasının önüne gitmesiyle gündeme geldi.
Bunu Tophane’de başka bir Çin lokantasının tahrip edilmesi, Çinli sanılan Koreli turistlere saldırı ve ırkçı pankartlar izledi. Zonguldak’taki eylemde ise Çinli işçilerin sınır dışı edilmesi istendi. Son hedef İstanbul’daki Çin Konsolosluğu’ydu; bu kez saldırı olmadı, bina önünde nöbet tutulup iftar düzenlendi.
Peki kim var bu eylemlerin arkasında ve amaç ne?
Turancı Hareket Platformu (THB) Başkanı Hasan Kocabey’e sorduk.
Mekanları Atsız Kültür Evi’nde sorularımızı yanıtlayan Kocabey, hedef olarak Çin lokantasını seçerken bir farkındalık yaratmak istediklerini, zaten Çin lokantalarının da Çin istihbarat ağına hizmet ettiğini belirtiyor. Meseleyi ‘Türklük’ üzerinden gördüklerini, Uygur Türklerine yönelik ‘uygulamalar’ artarsa, eylem biçimlerini de ‘demokratik çerçevede’ değiştirecekleri uyarısında bulunuyor.
Yeri geldiğinde ‘Irkçıyız biz’ demekten çekinmeyen Kocabey, bu söylemini de ‘Türkçülük‘le açıklıyor.
‘Çin lokantaları Çin istihbarat ağına hizmet ediyor’
Taksim’deki Çin lokantası eyleminde şöyle bir ifadeniz var: “İstedik ki bir farkındalık yaratalım. En azından Çin kültürünün Türkiye’de kök salmasını sağlayacak Çin kültür merkezilerinin daha fazla rahat hareket etmelerini engellemek adına böyle bir eylem hazırladık.” Ne demek istiyorsunuz ‘Çin kültür merkezleri ve hareketlerini engellemek’ derken?
Belki de Çin devletini düzgün tanımadığınız için böyle bir algı oluşuyor ama biz yaptığımız araştırmalarla Çin devletinin en sağlam istihbarat ağına sahip olduğunu biliyoruz. Çin lokantaları da buna hizmet ediyor.
İşletmecisi Türk olabilir, çalışanı Türk olabilir hatta Uygur Türkü de olabilir. Buradaki maksat nasıl ki Avrupa’daki dönerciler Türk kültürünü temsil ediyorsa Çin lokantaları da tam manasıyla Çin kültürünün kök salmasına fayda sağlıyor.
Bu Çin kültürü derken, ‘Tamamen Çinlilere düşmanlık güdüyoruz, burada yaşamasınlar, tatile gelmesinler’ demek değil. Ama Çin devleti milletiyle özdeşleşmiş, eski Türk geleneğindeki devlet-millet anlayışına sahip bir olgu.
Katliama uğrayan Uygurların Müslüman olduğuna dair bir algı var. Ama Müslüman Çinlilere herhangi bir yaptırım uygulanmıyor. Demek ki bizim rahatsızlığımız, konu Müslümanlık olunca ses çıkarmayan Çin devletinin kendi milletine milliyetçilik duygusuyla sahip çıkması.
Bizce bir farkındalık eylemi yapılması gerekiyordu ve orası da bunun yapılacağı en güzel yer. Biz THB kurulduğundan beri Çin restoranının önünde oluyorduk.
‘PKK hareketini destekleyen bir Çin devlet anlayışından bahsediyoruz’

Doğu Türkistan İçin’in Facebook hesabından alınmıştır.
İstihbarat ağı derken, Çin lokantalarının böyle bir faaliyeti mi olduğunu düşünüyorsunuz?
Kesinlikle. Var olan gazeteleri, siyasi partileri destekleyen bir Çin devletinden bahsediyoruz. Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesi desteklenmesin diye PKK hareketini destekleyen bir Çin devlet anlayışından bahsediyoruz. Haliyle bu küçük yapıtaşlarını da kullanıyorlar.
Sizce Çin Türkiye’nin bu iç meseleleriyle bu kadar ilgili midir ki böyle bir strateji yürütsün?
Türkiye’de her ne kadar bir elin parmağını geçmeyecek kadar bir arkadaş grubuysa da ki parti olamadılar, Perinçek’in Maocu geçmişi incelendiği zaman var mı yok mu içişlerine etkisi belli olur. Gerektiği zaman Apocu yapıp gerektiği zaman milliyetçi kisvesine büründüren bir Çin devletinden bahsediyoruz. Ya da biz böyle okuyoruz diyeyim, belki yanlıştır ama bizim okumamız böyle.
Peki ne oldu o gün eylemde?
Çok garip bir şey söyleyeyim, garsonlardan eline sağlık diyenler oldu mesela.
Öyle mi, neden sizce?
Çünkü oradan ekmek bile yeseler, yaptıkları işin sonuçlarını bilmeseler bile, Doğu Türkistan’daki mezalimden rahatsızlık duyuyorlar, bu bir insanlık durumudur öncelikle. Bu iş Türk milletinin işi olduğu kadar, dünyadaki mazlum milletlere sahip çıkanların da ilgilenmesi gereken bir durum.
Hatta biz kapıdan içeri girerken, işletmecisi olduğunu düşündüğümüz kişi, “Bırakın eylemlerini yapsınlar” dedi. İtiş kakış olabilecek bir durum yoktu oradaki haberlerde Uygur Türkü’nü dövdüler diye bir ifade vardı, içeride Uygur Türkü olsa zaten biz onu tanırız.
İkincisi, birisini dövmeden önce, ne dersin işte, “Ulan Çinli burada ne arıyorsun” gibi bir ifade kullanırsın – bizim üslubumuz olmasa bile… O da der ki “Ben Çinliyim, Uygur’um” der ve kavga başlamadan biter. Bu haberi ortaya atanın niyeti Doğu Türkistan mücadelesini yanlış aktarmak, kara propaganda yapmaktır. Uygur’u dövdüler de dövülen Uygur nerede?
Bir sonraki Çin lokantası baskınında bu iddialar dile getirildi. Ajanslarsa böyle bir ifadeden bahsetmedi. Ajanslar, lokantaya saldırı sonucu camlarının kırıldığını yazdı.
Siz iletişimci misiniz? Bilirsiniz, böyle bir durumda kamu davası açılması lazım. Haneye tecavüz var. Emniyet mensuplarına duyuru yapıyorum, madem mal sahibi şikayetçi olmadı, kamu davası açsınlar.
‘Türk milliyetçiliğine zarar vermek isteyen onlarca gazeteci var’

Fotoğraflar: DHA
Tophane’deki lokanta baskınıyla sizin bir ilginiz var mı?
Hayır. Bunu yapanların Türk milliyetçiliğiyle bir ilgisi olamaz, çünkü Doğu Türkistan davasına zarar vereceğini bilir.
Ama ilk kez bir Çin lokantasının önüne giden sizdiniz. Sizin eyleminizden sonra ileride saldırılara sebep olabileceğinizi mi düşünmediniz mi?
Her Türk milliyetçisine kefil olabilirim. Bunu yapanın bir tanesi bile Türk milliyetçisi değildir. Tophane’de her yeri izleyen kameralar var, bulsunlar ortaya çıksın hangi gruptan, nereden besleniyorlar.
Eylemimizin ilk yapıldığında “Uygur Türkü dövüldü, cam çerçeve indirildi” dediler. Bunun üzerinden üç gün geçmeden yazılanın aynısı gerçekleşti. Bu haberi ilk yapan bu konunun suçlusudur. Bu saldırıyı yapanın Türk milliyetçisi olmadığını biliyoruz, çünkü Türk milliyetçiliği hareketi bu ülkede ‘en suçlu fikir hareketidir’. Öyle olsaydı kesinlikle bulunup ortaya çıkarılırlardı.
Beyazıt’ta ülkü ocaklarının düzenlediği bir eylem vardı. Koreli dövüldü diye haber var. Nerede bu Koreli?
Turist kafilesi vardı saldırıya uğrayan, görülüyordu bu.
Dövülen var mı peki? Oradaki olayda şöyle bir şey var. PKK sempatizanlarıyla Ülkü Ocakları arasında bir sürtüşme çıkıyor. Basın bunu ülkü ocakları Korelilere saldırdı diye veriyor. Ekranda bir Koreli var, “Ben Çinli değilim, Koreliyim” diyor gülerek. Burada da bir art niyet yok mu sizce?
Bir Koreli hastanelik olduysa Türk milliyetçiliğine zarar vermek isteyen onlarca gazeteci var. Gider hastaneye fotoğrafını çeker, “Al bunu dövdünüz” der. Şimdi ben bunu dedim ya, yarın biri gider, Koreli döver, fotoğrafını da servis eder.
Ama bunun olmasını sağlayan bir gerçek var, o da gördüğü çekik gözlü bir gruba Uygur Türklerini koruma gerekçesiyle saldıran bir kitlenin olması…
Yok öyle bir şey. PKK sempatizanlarıyla Ülkü Ocakları arasındaki gerginlik. Zaten Kore’den gelen turist kafilesi sigortalı olduğu için bir dosya açılır. Muhakkak kamu davası açılır. Böyle bir şey yok.
‘Çin devletine sesleniyorum, işçilerini geri çeksin’
Peki, başka bir konuya daha geçelim. Dün de Zonguldak’ta termik santralde çalışan Çinli işçilerin sınır dışı edilmesi için yürüyüş yapıldı. Ezilen bir halkın yanında olmak için neyi hedef gösterdiğinize dikkat etmeniz gerekmez mi?
Zonguldak’taki eylemden haberim yok ama o Çinliler bireysel olarak mı gelmişler yoksa Çinli bir firmayla mı gelmişler?
Çinli de olabilir Türk de olabilir.
Çinli firmanın çalışanı olarak gelmişler. Bizim yaptığımız araştırmalarda Türk firmaların öyle bir girişimi olmadığını biliyoruz. Çinli firmaların devletleştiğini de biliyoruz. Buradaki Çinli işçinin Çin devletine fayda sağladığı su götürmez bir gerçek. Burada çalışan Çinli firmaları Doğu Türkistan’daki katliama kaynak aktarıyor. Mesela Doğu Türkistan’da Çin hükümetinin aldığı kararla çalıştırılması yasaklanan Uygurlar var.
Doğu Türkistan’daki ev ziyaretlerine bunların getirilmesi yasaklandı. O zaman olayı buradan ele alalım, kendi evine bile çağıracağı insanın kontrol edildiği bir rejim var. Kültür devrimi diyorlar buna. Sadece Türklere değil, Tibetlilere de baskı uyguluyor. Bunlara da ses çıkarmak lazım.
Ama ben sorumun cevabını alamadım. Oradaki bir Çinlilere yönelik linç girişimi olursa, siz ne düşünürsünüz?
Çin devletine sesleniyorum buradan, işçilerini geri çeksin. Vatandaşının can güvenliğini sağlamak için geri çeksin. Bizim orada bir teşkilatlanmamız yok, zaten sizden duydum eylemi. Ama sizin duyduğunuz rahatsızlığı onlar da duysun. Evet ben de istemem böyle bir problemin yaşanmasını ama buradan Çin devleti yetkililerine sesleniyorum, geri çeksin işçilerini, nasıl ki turistlerini uyarıyorsa.
Çünkü konudan artık problem çıkmaya başlayacak, artık insanlarda tepki oluşmaya başladı. Bizi takip ediyorlar, buradan da tekrarlayayım, kendi vatandaşlarının can güvenliğini düşünüyorlarsa tüm yatırımlarını durdursunlar.
‘Sorumluluk duymayız, sorumlu Çin hükümeti olur’

Turancı Haraket Platformu Facebook sayfasından alınmıştır.
Farklı noktaya gidiyor dediniz, bir süre sonra bir Çinli’nin başına bir şey gelirse, dövülür ya da öldürülürse sizin örgütünüzle ilgisi olsun olmasın, sorumluluk duyar mısınız?
Ben Doğu Türkistan’dakilerin çektikleriyle ilgili yeterince sorumluluk duyuyorum. Soydaşlarıma sahip çıkamamanın ezikliğini yaşıyorum. Türkiye’de Çinli’ye yapılacak bir yaptırımdan mutluluk duymam ama Çin hükümetinin tasvip etmediğimiz bir problemin olmaması için vatandaşlarını geri çekmesi lazım. Mutluluk duymayız ama sorumluluk da hissetmeyiz. Bunun sebebi Doğu Türkistan’da katliam uygulayan Çin hükümetidir. Bizim eylemlerimiz demokratik, hukuk sınırları içinde eylemlerdir.
‘Bir sonraki yer ya kalabalık ya da kuytu köşede olur’
Yine lokanta önündeki eylemde şunu diyorsunuz: “Bundan sonra slogandan daha da ileri gideceğiz. Bağımsız Doğu Türkistan hedefimiz gerçekleşene kadar bugün buraya demokratik bir şekilde geldiğiniz gibi yarın Doğu Türkistan’da katliamlar devam ederse çok daha farklı şekillerde, çok daha farklı yaptırımlar uygulamak üzere geleceğiz.” Ne demek bu? Ne yaparsınız?
Orası bizde kalsın ama o lokantalara olmaz. Ambargo uygularız.
Ne tür bir ambargo bu?
Bizde kalsın, belki mallarını almayız, belki konsolosluğa gideriz. Demokratik tepkimizi oluşturuyoruz.
Ama burada bir ‘tehdit’ var.
Tehdit olarak algılıyorlarsa öyle kalsın. Doğu Türkistan’da kan akmaya devam ederse Çin lokantasına gitmeyiz, marketine gideriz, konsolosluğa gideriz.
Zaten gitmişsiniz, aynı şey olmaz mı? Gittiğinizde farklı ne yaparsınız?
Oradaki mazlum Uygur, Kazak halkına yapılanlar devam ederse, farklı yaptırımlar uygularız. Nedir, o gün kalkarız yataktan, depresif bir ruh halinde oluruz. Gideriz arabesk şarkılar dinletiriz mesela. Rahatsız ederiz onları. Çin lokantasının önünde olmaz ama bu, daha merkezi ya da daha kuytu köşe noktalarda yaparız. Tamamı sembolik şeyler.
‘‘Demokrasinin arkasına sığınacağız’
Sembolik noktasında kalır mı bu?
Doğu Türkistan’da uygulunacak katliama bağlı. Biz şöyle görüyoruz bakın… Türk milletinin tamamını bir aile olarak görüyoruz, burada bir meşru müdafaa var. Kardeşlerimiz haksızlığa uğruyor. Ve bu meşru müdafaanın nasıl yapılacağını sadece o günün şartları belirler. Demokratik sınırlar içerisinde kalmak konusunda elimizden geldiğince gayretli olmak zorundayız.
Demokratik eylemlerle neyi kastettiğinizi açalım o zaman.
PKK’nın demokratik eylemleri gibi diyelim.
Ne demek bu? Silahlanır mısınız yani?
PKK’nın silahlanması demokratik bir eylem midir?
PKK örneğini veren sizdiniz. Bu yüzden sordum.
PKK’nın yaptığı demokratik eylemler dedim, PKK’nın yaptığı demokratik eylemler içinde silahlı mücadele varsa bunu konuşmaya gerek yok. PKK nasıl demokratik eylemler yapıyorlarsa, biz hak savunmaya gideriz.
Yani gerekirse silahlanırız mı? Ben hala anlamadım.
Yok, biz demokratik eylem yapacağız. ‘Demokrasinin arkasına sığınacağız’ diye yaz.
‘Fotoğrafları biz yaymadık’
Uygur Türklerine dönelim. Niye bu kadar bilgi kirliliği var bu konuda? Yalan yanlış fotoğraflar servis edildi şu zamana kadar. Size göre bu durum yeterince haklı değil mi ki yanlış bilgiler servis ediliyor?
Biz oradan haberleri tamamen Doğu Türkistanlı dernek ya da vakıflardan alıyoruz. Kardeşiz biz, Zeytinburnu’nda onlarca dernek var. Bir şeyi bitirmenin en kolay yolu yalan haber sürmektir. Bu fotoğrafların hiçbiri Türkçü camia ya da Doğu Türkistanlı derneklerden yayılmıyor. Biz resim paylaşmıyoruz.
Neden bu sırada gündeme geldi olay peki?
Ramazan’da Doğu Türkistanlıları rahatsız edebilmek için din üzerinden bir politika uyguluyor Çin devleti. Ramazan ayında bunu daha fazla yapıyor. En son gelen haberlere göre 35 kişilik Uygur ve Kazak bir ailenin öldürüldüğünü öğrendik. Doğruluğunu tartışacak bir durum yok çünkü buradaki aileler, akrabaları söylüyor bunu.
Geçen sene de bazı uygulamalar vardı ama.
Geçen sene de konsolosluk önündeydik zaten.
Uygur Türklerinin içinde radikal İslamcı örgütlere yönelen ve silahlananların olduğunu biliyoruz, IŞİD ve El Kaide gibi. IŞİD lideri El Bağdadi, ‘dünya üzerinde zulüm gören Müslümanlar’dan bahsettiği konuşmasında Uygur Türklerini de saydı. Siz bu radikalleşmeyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
O bölgedeki silahlı dediğiniz hareketin haklı bir gerekçesi var. O bölge için söylüyorum, 1949’da bağımsız olan bir devlet ve özgürlük peşindeler. Selefi tarzda örgütlerse bizim için terör örgütüdür. Katılanları kesinlikle tasvip etmiyoruz. Ama Türk dünyasının bıraktığı boşluğu radikal İslamcı örgütler doldurmuş olabilir. Tabiat boşluk kabul etmiyor. Bu problem bizim için bir Türklük problemidir.
‘Türkler hakim olursa herkes rahata kavuşur’

Atsız Kültür Evi
Neden sadece Türklük üzerinden tanımlıyorsunuz bu problemi?
Türkçülüğün tanımının yapılmasıyla ilgili bir şey bu. Bizim Türkçülük tanımımızda Türk milletinin dünyaya hakim olmasıyla beraber dünyadaki bütün ezilen milletlerin rahata kavuşacağına inanıyoruz. Türkler yaşayacak, diğer milletler köle olacak anlamında değil ama bütün ezilen milletlerin refahı için Türk’ün dünyada söz sahibi olması gerekiyor.
Niye?
Tarihte de böyledir, bu böyledir. Türk ne zaman dünyaya hakim olduysa, o zaman dünyada barış ve adalet egemen olmuştur.
Türkiye’de de bunun örneğini görebiliyor muyuz yani?
1938’den bu yana Türkiye’de Türkler iktidar olmadı. Mustafa Kemal’in ölmesiyle beraber Türkiye’de Türkçülük hakim olmadı. Bu sorunun cevabı Türkçülüğün Nazizm’le ya da İtalyan faşizmiyle aynı anlamda görülmesinden kaynaklı. Türkçülük nazizm değildir çünkü Türk merhametli olmak zorundadır, töresinde bu vardır.
Türk töresinde atlı askerin atsız askerle savaşması bile yasaktır. Türk olduğumuz için Türkçü olduğumuz kadar, dünya için adalet istediğimizden de Türkçü’yüz. Amerika’nın Çin’in Rusya’nın olmadığı kanıtlandı. Osmanlılar zamanında Cezayir’den getirilen Yahudileri buna örnek verebiliriz.
‘O zaman dünyada Türklerle Eskimolar dışında kimse kalmaz’
‘Türk merhamet sahibidir’ diyorsunuz ve ‘Türkçülük egemen olursa merhametin de geleceğini’ söylüyorsunuz, bu merhamet Türkiye’deki Kürtlere de gelir mi mesela?
Kesinlikle. Bu devletin ve milletin bekasına, kanına, namusuna el uzatmayan herkes bu devletin içinde yaşama hakkına sahiptir. Türkçü iktidar olduğu zaman Kürtler buradan gitsin, Çerkezleri göndereceğiz gibi saçma, hayalperest şeylerimiz yok.
Türkçülük kalıplarına göre mi yaşasınlar peki? Mesela Kürtçe konuşsunlar mı?
Nerede, devlet erkanında mı, sokakta mı?
Her ikisinde de.
Devletin tek bir dili olur. Sokakta, kendi aralarında konuşabilirler, o konuya bir yaptırım uygulayamazsınız. Zaten şu zamana kadar yasaklansaydı Kürtçe diye bir dil olmazdı. Anadil dediğimiz şey ev dili değil midir? Devlet içinde tek bir dil istiyorsak bu dili herkes öğrenmek zorunda kalır. Ama Türkçülük gelince geri kalan herkesi asacağız, keseceğiz diye bir şey yok. O zaman dünyada Türklerle Eskimolar dışında kimse kalmaz.
Öyle şey olur mu? Bizim Türk’e duyduğumuz aşkın sebebi, diğer milletlerden nefret etmemiz değil, biz bu milleti seviyoruz. Ama şu var, sizin can sağlığınızla ilgili bir hareketin içerisine girersem haliyle meşru müdafaa hakkınızı kullanırsınız değil mi? Biz bugün Türkiye’de meşru müdafaaya çekilmiş durumdayız. Çünkü varlığımıza, canımıza, devletimize kasteden bir grup var soru buysa. Bunun dışındakilerle bir sorunumuz yok. Bölge hükümet tarafından PKK’nın kontrolüne bırakıldı.
‘Devletin bütünlüğüne el uzatılırsa…’
Çözüm süreci ilerler ve nihai bir noktaya varırsa, siz ne düşünürsünüz?
Nihai nokta derken?
Taraflar yeniden masada buluşur ve mesela anadilde eğitimi kabul ederse, yönetim yapısında özerklikler verilirse?
Devletin bütünlüğüne el uzatılırsa yani, buradan onu anlayabilir misiniz?
Benim ne yorum yaptığım değil burada konu.
Soruyu yeniden alabilir miyim. Federasyon mu diyorsunuz yani?
Peki anadilde eğitimle başlayalım kolaylaştırmak için.
Karşı çıkarız. Devletlerin tek dili olur ve Türkiye üniter bir devlettir. Ama buradan sokakta konuşmasınlar anlamı çıkmaz. Bu devletin kurucu unsuru Türk milliyetidir ve Anayasa’da da vardır. Bu değişirse devletin yapısı da değişir ve biz buna karşı çıkarız.
‘Gezi’de biz de vardık’

Fotoğraf: DHA
Anda derginizin tanıtım yazısında gençleri hedeflediğinizden bahsediyorsunuz. Ama son dönemde, Gezi Parkı eylemleri, 7 Haziran seçimlerine bakınca, gençlerin daha farklı şeyler aradığını görüyoruz. Sizce siz onlara yeni bir şey sunabilir misiniz?
Bir şeyin yeni olması doğru olduğu anlamına gelmiyor. Doğru söylediklerimiz kabul görür ya da görmez bunu umursamayız. Biz doğruluğumuzdan taviz vermeyiz. Dış mihrakların Türkiye ya da Türk dünyası üzerinden oyunlarına alet olanlar yeni diye bunu yapıyorsa biz buna bir şey yapamayız.
Türkçülük bir moda değildir, yenilenmesi gereken bir kavram değildir. Zamana ayak uydurması gerekmez zaten yaşayan bir kavramdır. Ekonomik sistemi değişir ama Türkçülük esastır.
– Gezi Parkı eylemleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bizim arkadaşlarımız oradaydı. Giden arkadaşlarımız vardı, ben iki üç kere gittim. Orada yatıp kalkan, Atatürk büstüne asılan marjinal sol grupların pankartlarını indiren bizim arkadaşlarımızdı, Türkçü gençlerdi. AKP’nin diktasına karşı gelen Türkçü gençlerdi. Zaten (HDP lideri Selahattin) Demirtaş, Kürtlerin olmadığını söyledi defalarca, Gezi bir Türk ayaklanmasıydı.
‘Evet ırkçıyız biz’
Twitter’da ‘Irkçıyız biz. Ne olacak?’ diye bir tweet’iniz var. Hangi bağlamda yazdınız bunu?
Evet. Irkçıyız biz. Şunu da söyleyeyim. ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ tanımı Türkçülük tanımımızda yoktur. Türk olabilmek için Türk anne-babadan doğmak ve Türk gibi düşünmek gerekir. ‘Ne mutlu Türk’üm’ demesin kimse. Türklük bir ırk meselesidir. Asimile ederek de Türk yapamazsınız bir kimseyi.
Kanda mı mevcuttur?
Evet. Türklük bir ırk meselesidir.
Nasıl emin olabilirsiniz ki? Hele bu coğrafyada…
Osmanlı kaynaklarına indiğiniz zaman her bölgedeki grupların etnisitesi yazıyor.
Siz biliyor musunuz peki?
Ben biliyorum. Siz bilmiyor musunuz?
Burada soruları ben soruyorum ama. Mülakatta olan ben değilim.
Biraz önce bahsettiğimiz doneleri taşıyorsanız Türk’sünüz zaten. Türk olan bizim gibi düşünecek diye bir kaygımız da yok. Biz ne sağcıyız, ne solcuyuz, Türkçü’yüz. Türk sağı sağ gözümüz, Türk solu sol gözümüz. Türkler her ikisinden de beslenecek.
Irk temelinde bakınca insan noktası zayıf kalmıyor mu?
Bu ırk da bir insan değil mi? Tarihte bir üstünlük kavramı vardır. Biz de diyoruz ki bu üstünlüğün tamamı Türklerde var. Biz üstünüz. Tarihin verdiği bir misyon var.
Tarih böyle misyonlar verir mi halklara?
Adaleti yeryüzüne sağlayan bir millet elbette ki diğerlerinden üstün olacak. Köpekler bile cinslere ayrılmıştır. Kanişle bulldog kavga edebilir mi? Kaniş buldogu dövebilir mi? İnsanların da cins cins olmaları çok doğal. Her milletin bazı özellikleri vardır. Çinliler kolektiftir, Almanlar soğukkanlıdır.
Türkler?
Savaşçıdırlar, medeniyet yönleri vardır. Dünyanın ilk medeniyetini yaratmıştır mesela. Türk’ün üstün olması için diğerlerinin alçak olması gerekmiyor. Türk dünyaya hizmet etmek zorunda, adalet getirmek zorunda. Emperyalizmin karşısındaki güçler ille de emperyalist olmak zorunda değil.
‘Hrant çiçek değildi ama diasporaya da karşı çıkardı’
Ama bahsettiğiniz tür milliyetçiliğe Türkiye’de baktığımız zaman şiddetle yan yana geldiğini görüyoruz, bilhassa azınlıklara yönelik olarak. Hrant Dink’in Türklük için vurulması bir örnek. Döne dolaşa geleceği yer kendinden olmayanın yok olması değil mi?
Hayır bizim açımızdan gelmiyor. Türkçülüğün de solculuk gibi fraksiyonları var.
Hrant olayına geldiğimiz zaman, Hrant elinde çiçeklerle dolaşan birisi değildi. ‘Türk’ün zehirli damarından boşalacak kanın yerine Türkiye Ermenilerinin Ermenistan Ermenilerinin kuracağı bağdaki asil kan’ gibi bir ifade vardı.
Yazının tamamını okumuş muydunuz?
Evet. Kesinlikle Hrant’ın öldürülmesini tasvip etmiyoruz. Çünkü Ermeni diasporasına karşı söylemleri de vardı. Ama bu tür menfur saldırıları da Türkçülüğü karalamak için uygun görmüyoruz. Hrant bir çiçek değildi, Ermeni milliyetçisiydi. Öldürülmesinin taraftarı değiliz.
Biz kendimizi o gruplarla bir tutmuyoruz. Alakamız yok. Biz Türkçü’yüz, Türkçü’yüz, Türkçü’yüz. Bizim tepkimiz, öldürülmesinin ardından ‘Hepimiz Ermeniyiz’ yürüyüşüne tepkilerimiz vardı, pankart hazırladık ‘Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz bir şeysiniz’ diye. Ben cezasını yattım o işin.
Yazıdaki ifadenin her iki toplumun da birbirine bakarken gördüğü algılardan bahsettiğini düşünmüyor musunuz?
Ben cahil bir adamım ama anlayamıyorum bunu. Hrant diyor ki, akacak Türk kanının yerine Ermeni’yle, Anadolu Ermenisi’nin kuracaklarından bahsediyor. İlişkilerden bahsetmiyor orada. Sizce bu ırkçı değil mi? Bir milletin ırkına kirli demek.
Yazının tamamını okudunuz mu diye o yüzden sordum.
Biz ırkçıyız o yüzden öyle görüyoruz belki. Ama nihayetinde bir ırkın kanının temiz, diğerininkinin kirli denilmesi söz konusu. Ama bir kez daha söylüyorum ölümünü tasvip etmiyoruz, Türkçülükle ilgisi olduğunu da düşünmüyoruz. Karanlık ilişkilerin sorumlu olduğunu düşünüyoruz burada.
‘Tayyip Erdoğan’a yazamayacağınız şekilde bakıyoruz’
Son olarak, kendi siyasi görüşünüzle hükümete bakışınızı özetler misiniz?
Türklük karşıtı bir yapı, HDP’nin de ortağı. HDP’yi yüzde 3’lerden 13’lere taşıyan güçtür. Büyük Ortadoğu Projesi’nin başkanıdır. Türklüğü ayaklar altına bir güçtür AKP.
Tayyip Erdoğan dini ve milli konuları istismar ederek nemalanmayı başaran bir siyasetçidir. Burada söyleyemeyeceğim, sizin de yazamayacağınız şekilde bakıyoruz Tayyip Erdoğan’a.