SERTAÇ AKTAN
‘Çözüm süreci’ Erdoğan’ın öne doğru attığı en doğru ama geriye doğru attığı en yanlış adımdı.
Bu kutu bir kez açıldıktan ve sorunun adı bir kez doğru telaffuz edilip toplumda açıkça tartışılması tabu olmaktan çıkarıldıktan sonra askeri seçeneklere geri dönüş olmayacağının ve olsa bile eski meşruiyetini yitireceğinin bilinmesi gerekirdi.
PKK’yı ‘tek kötü’ olarak anlatamazsınız
Kürt sorununu bu kadar konuşmuş ve öğrenmişken ve üstüne de Gezi’yi yaşamışken artık 90’ların küflenmiş hikayeleriyle PKK’yı bu hikayedeki ‘tek kötü’ olarak anlatamazsınız. Hipnotize edilmeye çalışıldığının farkında olan ve tüm manipülasyon sürecinin nasıl işlediğini bilen birini uyutmak çok zordur.
Erdoğan’ın ‘çözüm süreci’ gibi memleket için hayati öneme haiz bir meseleyi kendi başkanlık ve tek adamlık arzularına indirgemiş olmasını hazmedemiyoruz. Ne var ki, bunu hazmeden bir kesim de var.
Hak verdiğimden değil ama bu kesimin neden Erdoğan’ın bu arzusuna ‘normal’ baktığını anlatmaya çalışacağım. Çünkü bunu anlamazsak bu dakikadan sonra olacak şeyleri de anlamlandırmak zor olacak.
İki ‘kahraman’
‘Çözüm süreci’ denilen şey Türkiye’nin en ciddi meselesi ve bunu çözen kişi veya kişiler daha önce ne gibi hatalar yapmış olurlarsa olsunlar tarih boyunca olumlu yad edilecekleri gibi, hayattayken de bir takım siyasi avantajlara, ek dokunulmazlıklara ve adı konmamış bir ‘genel affa’ sahip olacaklar. Daha önce yaptıkları şeylerin çoğu ya görmezden gelinecek ya da bir şekilde unutturulacak.
Peki orijinal planda kimler olacaktı bu ‘kahramanlar’? Elbette isyanı başlatan kişiyle bitirmek için adımı atan kişi. Yani Öcalan ve Erdoğan.
Biri binlerce kişinin ölüm emrini vermiş ve ömür boyu hapse mahkum bir terörist, diğeri ise hakkında nüfuzu kötüye kullanmaktan ihaleye fesat karıştırmaya, yolsuzluktan vatana ihanete onlarca suç algısı ve isnadı olan bir siyesetçi.
Erdoğan resimden çıkarılınca…
‘Çözüm süreci’ Erdoğan’ın kariyerine feda edildi çünkü Erdoğan dokunulamaz, dokunulması teklif dahi edilemez, yurtta sulhün garantisi bir tek adam rejiminin başı olmazsa geriye kalan tüm alternatif senaryolarda kendisinin başlattığı bu politik stratejide pazarlık ettiği taraftan daha kötü bir konumda son buluyor.
Öcalan’ın mı planıydı yoksa HDP kendi içinde basit bir seçim stratejisi mi uyguladı bilemem ama çözüm sürecinin Erdoğan olmadan da tamamına erdirilebileceğini, ermese bile devam edeceğini öngören Kürt hareketi “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek Erdoğan’ı resimden çıkardı. Binlerce kişinin hayatına kastetmiş Öcalan’ın Mandela gibi dışarı çıkma ihtimali orada dururken Erdoğan’ın kendisinin başkan olmadığı bir ülkede ve iktidarın da elden kayıp gittiği bir ortamda sonunda zararlı çıktığı bir durumu kabul etmesi imkansız.
‘O’ yararlanacak ki…
Erdoğan taraftarları başta riski alan o olduğu için bu işten oluşacak kazanımlardan da onun, dolayısıyla da kendilerinin yararlanması gerektiğini düşünüyorlar. Yani bu noktada Öcalan taraftarları ile Erdoğan taraftarlarının psikolojisindeki benzerliği rahatça görebilirsiniz: ‘Lider o, muhatab alınması gereken o, şartları iyileştirilmesi gereken ve hatta çözümle birlikte affedilmesi gereken o’ diyor her iki taraftar grubu da…
‘O’ yararlanacak ki onun kurduğu düzen devam edecek ve o düzenden de taraftarları yararlanmaya devam edecek.
Yarbayın isyanı
Son olarak bir yarbayın isyanı gündeme oturdu.
Önce bir şeyleri netleştirelim: Bir asker üzerinde üniformasıyla hangi şartlar altında olursa olsun, ne kadar haklı olursa olsun sivil siyaseti eleştirmemelidir. Elbette üzüntü ve acıyı anlıyorum, üstelik söylediklerine hak da veriyorum ama bilinmeli ki bunun sonu gelmez ve iş generallerin bundan alacakları cesaretle benzer konuşmalar yapmasına ve neticede askerin siyasete müdahalesine kadar gider.
Haklı bir acı ve keder içindeki bu şerefli askeri söyledikleri işlerine gelmedi diye paralel, PKK sempatizanı, hain veya DHKP-Cli ilan etmeye gayret edenleri de Allah ıslah etsin diyorum. Bu ve başka birçok cenazede samimi duygularla normal vatandaş tarafından verilen tepkileri böyle kara propagandaya örtmeye hangi maaş ve hangi kariyer değiyor bilmiyorum.
İki gerçek
Bununla birlikte şu yaşananlar çözüm süreci riskini aldığı için Erdoğan’ın dışarda bırakılmasını onaylamayan taraftarlarının iki gerçeği görmesini sağlamalı.
Bir, baldıran zehri içecek, yani kendini feda edecek cesareti, isteği ve fedakarlığı falan yok ve hiçbir zaman da olmadı. Meselenin çözümü kendine şahsi olarak lazım. Kendine yaramıyorsa sırf anaların gözyaşı için aksi bir adım atmaz.
Aynısı Öcalan için de geçerli. Kürtler de artık bunu görmeli.
İki, kendi askerimizi bile inandıramadığınız bir savaş bu.. Cenazelerde “Kahrolsun PKK”dan çok, “Cumhurbaşkanı bunu duysun” denilen bir ülke artık bu..
Bu şekilde nereye kadar Erdoğan’ın arkasında durabileceğinizi düşünüyorsunuz? Yarbay rütbesine gelmiş bir asker tüm kariyerini ve geleceğini ateşe atarak söylüyor o söylediklerini. Sizlerin kaybedeceği kömüre, makarnaya, yeşil karta, maaşa ya da ihaleye benzemez.
Toplumsal infial çok yakın
Bilin ki artık sesini yükseltecek olan herkes PKK sempatizanı veya DHKP-Cli denmesini veya paralel damgası yemeyi göze alarak haykırıyor. Yani bir kez daha korku duvarları aşılıyor.
Toplumsal infial çok yakın. Gezi’de tam olarak kimler vardı bilemem ama bu kez oluşacak bir direnişte durumu hazmeden ve artık azınlığa düşenler haricinde herkes olacak…