CANAN COŞKUN
@canancoskun
canancoskun@diken.com.tr
Gazeteci Tolga Şardan, tutuklanmadan önceki savcılık ifadesinde yargıdaki rüşvet iddialarıyla ilgili yeni bilgiler verdi. Şardan, İstanbul Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar’ın yargıdaki rüşvet iddialarıyla ilgili dilekçesinden sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) Anadolu’nun değişik köşelerinde görev yapan yargı mensupları tarafından ihbarlar yapıldığını söyledi.
HSK müfettişleri ihbarlarla ilgili üst düzey yargı mensupları dahil birçok kişinin ‘bilgi sahibi’ olarak ifadesini almış.
Gazeteci Tolga Şardan, bugün evine yapılan baskın ve aramadan sonra gözaltına alınıp Ankara adliyesine götürülmüştü. İstanbul başsavcılığından yapılan açıklamada Şardan hakkında ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçlamasıyla soruşturma yürütüldüğü, bu kapsamda gözaltı kararı verildiği duyurulmuştu. Şardan, Ankara adliyesinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla İstanbul’daki Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcısı Hakan Aksoy’a ifade verdi.
Şardan’ın ifadesi şöyle:
‘Suçlamayı kabul etmiyorum’
Mesleki kariyerimin tamamı güvenlik ve yargı konularından müteşekkildir. 35 yıldır yargı ve güvenlik bürokrasisini yakından takip eden bir gazeteci olarak hangi konuların suç teşkil edeceğini, hangi konuların suç teşkil etmeyeceğini bilecek tecrübeye sahibim. Atılı suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum. Hakkımda soruşturma başlatılan konu sizin ve kamuoyunun da bilgisi dahilinde güncel bir konudur. Hatta öyle ki bu konunun başlangıcı İstanbul Adliyesi başsavcısı sayın İsmail Uçar’In kamuoyuna yansıyan dilekçesidir. Sayın başsavcının iddiaları geniş yankı bulan, haber değeri taşıyan konulardır. Ben de meslek kariyerimde oluşturduğum ve Basın Kanunu uyarınca adını vermek istemediğim farklı kaynaklar üzerinden gelişmeleri yakından takip etmeye başladım.
‘Kulislerde edindiğim bilgileri kaleme aldım’
Gazeteciliğin temel kurallarından bir tanesi de fikri takiptir. Yani başlayan olayların devamının halka duyurulması çerçevesinde fikri takip prensibi doğrultusunda yaşanan yeni gelişmelerden halkın bilgilendirilmesi amacıyla yürütülen çalışmalardır. Ben de bu prensip çerçevesinde sayın başsavcı Uçar’ın yargı sisteminde büyük yankı uyandıran iddialarının sonuçlarının ne olduğu ya da olacağını araştırdım. Kulislerden elde ettiğim bilgileri soruşturmaya konu olan yazıda da kaleme aldım.
‘HSK müfettişleri ifade aldı’
Kulislerde benim yazdıklarımın çok daha fazla bilgiler mevcut. Şöyle ki, sayın Uçar’ın dilekçesinin ardından Hakimler ve Savcılar Kurulu’na yine Anadolu’nun değişik köşelerinde görev yapan yargı mensupları tarafından ihbarlar yapılmaktadır. HSK tarafından görevlendirilen müfettişler söz konusu iddialar çerçevesinde aralarında üst düzey yargı mensupları da olmak üzere birçok kişinin bilgi sahibi olarak ifadelerini almıştır.
‘Yalanlama yapılmadı’
Görüleceği üzere, devletin en saygın kurumlarından olan MİT Başkanlığı’da söz konusu iddialar çerçevesinde bilhassa sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan gelen talimat sonrasında adı geçen yargı mensupları üzerinde de detaylı araştırma yapmıştır. Dolayısıyla kulislerden elde ettiğim bilgileri söz konusu yazıda kaleme alırken tarafıma yönelttiğiniz ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçunun düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun 217/a maddesi hükümlerine aykırı herhangi bir girişimim olmamıştır. Kaldı ki söz konusu yazının T24 internet sitesinde yayınlanmasından ifademi aldığınız şu dakikaya kadar geçen sürede yazıda taraf olarak görülen Cumhurbaşkanlığı makamı ve MİT Başkanlığı tarafından herhangi bir yalanlama ve açıklama yapılmamıştır.
‘Yazılarım hiçbir dönem yalanlanmadı’
Meslek hayatım boyunca şahsımı yakından tanıyan devlet ve kamu görevlileri benim nasıl gazetecilik yaptığımı bilirler. Yanlış hatırlamıyorsam şu ana kadar 17 içişleri bakanı, 22 emniyet müdürüyle gazeteci-bürokrat veya gazeteci-siyasetçi çizgisi üzerinden birlikte çalışmışlığım vardır. Hiçbir dönemde yazdığım haberlere ve Büyüteç ismiyle kaleme aldığım yazılara yönelik resmi yalanlama, tekzip veya açıklama yapılmamıştır. Dolayısıyla bugün hakkında soruşturmaya neden olan söz konusu bilgileri içeren yazı da yalanlanmadığı gibi, içeriği itibariyle yargı camiasında özellikle yaşananlardan rahatsız olan yargı mensupları nezdinde devletin de bir bakıma itibar kazanmasına vesile olmuştur.
İstanbul adliyesiyle ilgili iddialar
Eğer ben TCK 217’inci madde hükmüne göre aykırı hareket etmiş olsaydım söz konusu yazı içinde ulaştığım ama teyidini alamadığım ham bilgileri de kullanabilirdim. Bu bilgiler içinde İstanbul başsavcısı Şaban Yılmaz’la ilgili de kimi iddialar bulunmaktadır. Ben art niyetli veya tecrübesiz bir gazeteci olsaydım bugün kamu görevlilerinin kişi hak ve özgürlüklerine yönelik de hareket ederdim. Edindiğim bilgiler arasında Çağlayan adliyesinin kantin ve yemekhanesini işlettiği belirtilen Fevzi Siverek isimli sivil kişinin de adliyede görev yapan kimi hakim, savcı ve kamu bürokrasisinde tepki çekebilecek ilişkileri de ortaya koyabilirdim.
Söz konusu yazıyla ilgili tarafıma atfedilen suçu kabul etmiyorum. Güncel bir konuyla ilgili halkı bilgilendirmek için gazetecilik yaptım. Devletin ilgili kurumlarının söz konusu yazıyla ilgili açıklama yapması beklenebilir, sonradan da tarafıma yönelik adli soruşturma başlatılması tercih edilebilirdi.
Şardan, savcıya verdiği bu ifadeden sonra tutuklanması talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Yine SEGBİS aracılığıyla İstanbul 1’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından sorgulandı.
Hakimliğin tutuklama gerekçesi
Hakim Murat Yıldız, Şardan’la ilgili ‘yakalama tutanağı’, Şardan’ın savunması, ‘diğer kolluk tutanakları’ ve ‘diğer belgeleri’ inceledi. Soruşturmaya konu yazıda ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunun unsurlarını oluşturacak sözlü beyanlar’ olduğunu aktaran Yıldız, ‘dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğunu’ belirtti.
Atılı suçun yasada öngörülen ceza miktarını göz önünde bulundurduğunu ifade eden Yıldız, Şardan’ın işlediği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olduğunu öne sürdü.
Şardan’ın alması muhtemel cezayı da değerlendiren hakim, kaçma şüphesi bulunduğunu savundu. Soruşturmanın henüz tamamlanmadığını aktaran hakim, Şardan’ın delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesi bulunduğunu öne sürdü.