RIFAT DOĞAN
Diyarbakır’ın tarihi ilçelerinden biri olan Sur için Bakanlar Kurulu tarafından alınan ‘acele kamulaştırma’ kararı yargıya taşındı. Sur’da bulunan sivil toplum örgütleri tarafından Danıştay’a taşınan kararın yürütmesinin durdurulması ve iptali talep edildi.
Sokağa çıkma yasağının uzun süre devam ettiği Sur’da yaşanan ‘abluka’ ve çatışmalar nedeniyle büyük yıkım olmuş, tarihi kentte tahribatlar oluşmuştu.

Fotoğraflar: Reuters
Kentsel SİT alanı olan ve UNESCO tarafından ‘Dünya Mirası’ olarak kabul edilen Diyarbakır Surlarını da barındıran ve bunun yanında birçok anıtsal ve tescilli yapıya sahip Sur için Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırma kararı alınmış, karar 21 Mart tarihinde resmi gazetede yayımlanmıştı.
Danıştay’a sunulan dava dilekçesinde Suriçi Bölgesi’nde 140 hektar alanın acele kamulaştırılmasına karar verildiği, toplam yedi bin 714 adet parselin altı bin 292 adedine, yani yüzde 82’sine el konulduğu kaydedildi.
‘Acele kamulaştırma kararı mülkiyet hakkının ihlali anlamına geliyor’
Acele kamulaştırma kararının hak ihlali anlamına geldiğine dikkat çekilen dilekçede “2015 yılı nüfus verilerin göre bölgede 50 bin kişi yaşıyor.Binlerce insanın yaşam alanından koparılması sonucunu doğuracak olan kararın sosyal ve kültürel yıkıma yol açacak sonuçları olacağı kuşkusuzdur. Daha da önemlisi bölgede yaşayan yurttaşların mülkiyet haklarının ihlali anlamına gelmektedir” dendi.
Acele kamulaştırma kararının dayanağı olan ‘riskli alan’ kararı için jeolojik yapıya yönelik analiz ve tespit bulunmadığını belirten avukatlar, “Bunun yanı sıra, kanunun tanımladığı biçimde riskli yapıların tespitine dair bir çalışma da yapılmamıştır” dedi.
Sur’da riskli yapı sayısı 464, oranı ise yüzde altı
Sur’un, ‘riskli alan’ olarak ilan edilecek nitelikte can ve mal kaybına neden olacak bir yapılaşma içermediğinin altını çizen hukukçular, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Suriçi Afet Riskli Alan Master Planı’nda deprem riski yüksek yapıların sayısının 464, oranın ise yüzde 6.04 olarak belirlendiğini, ancak buna rağmen bölgenin tamamının riskli alan ilan edilmesinin teknik olarak hiçbir somut veriye dayanmadığını kaydetti.
‘Bazı parsellerin kamulaştırma dışı bırakılmış olması şüphe yaratıyor’
Bakanlar Kurulu kararının yerel yönetim özerkliğine müdahale olduğunu belirten avukatlar “Anayasa uyarınca korunan 2’inci Maddedeki hukuk devleti ilkesine ve 125’inci Maddedeki idarenin kanuniliği ilkesine ve nihayet 127’inci Maddede özel olarak korunan yerinden yönetim ilkesine aykırıdır” diye dilekçe verdi.
Dilekçede bazı parseller için acele kamulaştırma kararı alınmadığına dikkat çekilerek “İdare işlem tesis ederken bazı parselleri işlem dışı bırakmıştır. Bu parsellerin ne amaçla acil kamulaştırma dışında bırakıldığını açıklamamıştır. Tesis edilen işlemde eşit davranılmadığı kanısındayız. Bu durum gerek diğer vatandaşlarda gerekse de müvekkilde ciddi şüpheler uyandırmaktadır” dendi.
Acele kamulaştırma kararının SİT alanları ile ilgili daha önce koruma kurulu ve koruma amaçlı nazım imar planı tarafından alınan kararları yok saydığına işaret eden davacılar, dava dilekçesinde söz konusu idari işlemleri yok sayarak tesis edilmiş Bakanlar Kurulu kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu ifade etti.
Avukatlar, açıklanan nedenlerle Bakanlar Kurulu tarafından alınan acele kamulaştırma kararının Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek yürütmenin durdurulmasını ve iptalini talep etti.
GOP’ta 4 milyon metrekare alan acele kamulaştırıldı
2013 yılında 12 mahallesi afet yasası kapsamında riskli alan edilen İstanbul Gaziosmanpaşa (GOP) ilçesi için 10 Nisan’da acele kamulaştırma kararı alınmıştı.
İlçede yaşayan 150 bin civarında insanın mülkiyet hakkını elinden alan karar dokuz mahallede, yaklaşık beş bin parselde ve dört milyon 300 bin metrekarelik alanı kapsıyor.
GOP sakinlerinin başvurusu üzerine Gaziosmanpaşalı Hukukçular Grubu, Sosyal Haklar Derneği ve Gaziosmanpaşa Barınma Hakkı Meclisi avukatları Danıştay’a başvurarak acele kamulaştırmaya ilişkin hiçbir haklı ve hukuka uygun sebep bulunmadığını dile getirdi.
Bakanlar Kurulu kararı yargıya taşındı
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin önünde basın açıklaması yapan mahalleli ve beraberindeki hukukçular daha sonra dilekçeleri mahkemeye sundu. Avukatlar dava gerekçesinde “Böyle büyük bir alanın parsel bazlı zemin etütleri yapılmadan, mevcut binaların depreme karşı güvenli olup olmadığı incelenmeden her nasılsa ‘riskli alan’ ilan edilmiş olması; Yüksek Mahkeme’nin yerleşik içtihatları çerçevesinde acele kamulaştırma yapılmasının gerekçesi olamaz ve olmamalıdır” dedi.
Dilekçelerinde “Kamulaştırma Kanunu’nun 27’inci madde yürütmesi tarafından, anayasal mülkiyet hakkına (Madde 35), konut ve barınma hakkına (Madde 57), Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına (Madde 56), tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması hakkına (Madde 63) sürekli ve orantısız bir müdahale ve hatta ihlallere neden olmaktadır” ifadelerine yer veren avukatlar kararın iptali edilmesi gerektiğini belirtti.