MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Resmi Gazetede bugün yayınlanan cumhurbaşkanı kararıyla Sağlık Bakanlığı’na 17 bin 266 yeni asistan kadrosu verilmesi, asistan hekimlerin yüzünü güldürmedi. Sorunların yine asistan hekimler üzerinden çözülmeye çalışıldığını belirten Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi asistan hekim Meltem Günbeyi, “Asistan hekim sayısı artarsa iş yükünün azaltılacağı sanılıyor. Eğitici başına düşen asistan hekim sayısının artması, eğitimin kalitesini düşürür” dedi.

Ekim 2021’de nöbet sonrası evine giderken trafik kazasında ölen Dr. Rümeysa Şen’den sonra, asistan hekimlerin yıllardır süren sorunları daha da görünür oldu. Asistan hekimler eylemler ve toplantılarda, 36 saati bulan sık nöbetler, uzun çalışma süreleri, iş yükü, kliniklerde yaşadıkları mobbing, hasta ve yakınlarından gördükleri şiddeti anlatmaya, seslerini duyurmaya çalıştı. Zorlu sınavlar sonrası kazandıkları eğitimleri yarım bırakanları, yurt dışında gelecek arayanları fark ettik.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca protestolardan sonra hastane yöneticilerinden asistan hekimlerin nöbet ertesi çalıştırılmaması için yazı yazdı. Bu uygulanmadığı gibi, sorunu çözecek başka adımlar da atılmadı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’sa geçen hafta, “Varsın giderlerse gitsinler. Biz de yeni yetişen hekimlerle, asistanlarla götürürüz” dedi ve bugün resmi düzenleme geldi.
Boş sağlık personeli kadrolarını asistanlarla değiştirdi
Sağlık Bakanlığı elindeki boş kadroları (çoğu hemşire, ebe, sağlık memuru vs.) büyük ölçüde asistan hekim kadrosuna çevirdi. 17 bin 266 asistan hekimin yanısıra, 309 uzman hekim, 2 bin 467 hekim kadrosu açtı. Öte yandan Tıpta Uzmanlık Sınavı’na girenlerin sayısının yaklaşık 18 bin olduğu göz önüne alınınca, hemen hemen bütün asistan hekimleri bakanlık mı alacak sorusu gündeme geldi. Sağlık Bakanlığı’nın 2019 istatistiklerine (en günceli bu) göre, Türkiye’de toplam 160 bin 810 hekim var. Asistan sayısı ise 28 bin 768.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Bu kadar asistan kadrosu almak yetmiyor tabii ki. Nitelikli eğitimin sürdürülebilmesi önemli” dedi.
Asistan hekim sayısının artırılmasıyla iş yüklerinin azaltılacağı düşüncesinin gerçekçi olmadığını söyleyen Fincancı, şunları dedi: “Kliniklerin nitelikli eğitim vermeye uygun şekilde yapılanması gerekiyor. Tabii ki yeterli sayıda ve nitelikte öğretim üyesi bulunmalı. Asistan hekimlerin kendi başlarına öğrenmelerini bekleyemeyiz. Bunun için öğretim üyesi başına, üç asistan hekim düşmesi hesabı yapılır. Bir öğretim üyesine 15 asistan hekim düştüğünde, eğitimin bir anlamı olmaz.”
‘Amaç asistanların değil, hastanelerin yükünü azaltmak‘
Dr. Meltem Günbeyi, daha önce bu kadar yüksek sayıda asistan hekim alınmadığını söyledi. Asistan hekim gruplarında bu konunun gün boyunca tartışıldığını belirten Günbeyi, “Asistan sayısının artırılmasını kimse bir çözüm olarak görmüyor” dedi.
Hastanelerin iş yükünü asistan hekimlerin sırtladığını belirten Günbeyi, şunları söyledi: “Burada işin mantığında sorun var. Asistan hekim için değil, hastanenin yükünü azaltmak için atılmış bir adım. Biz tam tersini söylüyoruz. Tıpta uzmanlık öğrencisiyiz ve eğitim almak izin kliniklerdeyiz. Zaten iş yoğunluğundan, tam da bakanlığın ve YÖK’ün (Yükseköğretim Kurulu) bu bakış açısından kaynaklı eğitim alamıyoruz. Görüyoruz ki sorunu yine benzer bir şekilde, aynı yaklaşımla çözmeye çalışıyorlar.”
‘İyi eğitim vermeyen klinikler boş kalır!’
Asistan hekimlerin eğitimle ilgili kaygılarını dile getiren Günbeyi, şunları dedi: “Evet sayı artarsa iş yükü azalır, eğitim artar diye düşünenler var. Ama kliniklerin, eğiticilerin sayısına göre asistan alımı yapması gerekiyor. Bir klinikte iki hoca varsa, 20 asistana eğitim verebilir mi? Eğitimi kötü kliniğe asistan gitmez. Sorunlarımız toptancı istahdam mantığıyla çözülemez. Kaldı ki eğiticilere sorulur, ihtiyaç neyse ona göre asistan hekim kontenjanı açılır. Yani doğrusu budur.”
Bazı kliniklerde açılan kontenjanların boş kaldığını hatırlatan Günbeyi, şöyle devam etti:
“Bakanlığın izlediği stratejiye göre ‘biz sayıyı artırırız, işler azalır, daha sonra asistanlar tercih eder’. Ancak şartlar düzeltilmediği sürece yine kimse tercih etmez. Uzman hekimlerin yetiştirildiği üçüncü basamağın (araştırma ve eğitim ile tıp fakülte hastaneleri) yükü azaltılmadığı, birinci (aile hekimlikleri), ikinci basamak (devlet hastaneleri) kurumu gibi yaklaşıldığı, sağlık hizmetleri basamaklandırılmadığı sürece açılan kontenjanlar boş kalır. Kaldı ki kaliteli ve nitelikli eğitim verilmediğinde, sayıları ne kadar artırırsak artıralım sonunda niteliksiz bir sağlık hizmeti üretilecek. Sorunlar devam edecek.”
“Yeni açılan kadrolar, genç hekimlerin yurt dışına gidişlerini frenler mi?” sorumuza karşılık Günbeyi, “Kesinlikle frenlemez. Genç hekimlerin sorunu, TUS’u kazanamamak ya da uzman olamamak değil ki. Yurtdışında çalışabilmek için TUS’tan daha zor sınavlara giriyorlar. Uzman olduktan sonra bırakan çok sayıda hekim var. Bu yeni adımı çözüm görmüyoruz.”
‘Aile sağlığı merkezleri boşalacak’
Dr. Ozan Toroman ise açılan kadroların birinci basamak olan aile sağlığı merkezlerindeki (ASM) kadroların önemli bir kısmını boşaltacağını söyledi: “ASM’lerde hekim bulmak daha da güçleşecek. İkinci basamak olarak tanımlanan devlet hastanesi altyapısına bakılmaksızın üçüncü basamağa çekilecek, adı ‘eğitim-araştırma’ olacak. Uzmanlık eğitiminde zaten asistan yetiştirecek, gerekli donanım ve deneyime sahip eğitmen sıkıntısı çekiliyorken bu kadrolar niteliğe bakılmaksızın yapılacak atamalarla şişecek. Atamalarda öncelik yandaşlık olacağından kliniklerde uzmanlar arası gerilim artacak.”
Toroman, sağlığın bir ekip işi olduğunu hatırlattı: “Ülkemizde hekim, hemşire, teknisyen, tıbbi sekreter sayıları orantısız. Hemşire-doktor oranı zaten düşükken bu plansız, bilimsellikten uzak adımlarla oran daha da düşecek. Görev tanımı dışı iş-angarya sürecek.”