MİNEZ BAYÜLGEN
Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi yaklaşırken, Saadet Partisi, hem AKP’nin hem de tüm muhalefet partilerinin yakın markajında.
Saadet Partisi’nin AKP ile neden orta yol bulamadığını, seçimdeki beklentilerini, yüzde 10 barajına rağmen nasıl siyaset yapacaklarını SP Genel Başkan Yardımdısı Atik Ağdağ ile konuştuk.
Seçim ittifakı yasası meclisten apar topar geçti. Bu hamle, cumhurbaşkanlığı seçiminin de bir an evvel yapılacağı anlamına mı geliyor?
Bu bir erken seçim işareti olarak okunabilir. Seçim ittifakını hızlıca yasalaştırarak birbirlerine teminat da vermiş oldular. Zira AKP ile MHP birbirine güvenmiyor, ‘ya diğeri ittifaktan vazgeçerse’ düşüncesi hakimdi.
Güvensizliğin sebebi neydi?
Düşünün, Ak Parti’den önce MHP, Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı adayı olarak ilan etti. Araştırmalar gösteriyor ki, bu ittifaktan 50+1 bile çıkmıyor. Bu şartlarda Ak Parti’nin farklı arayışlara yönelmesi mümkündü.
‘MHP ittifak yasasıyla Ak Parti’nin Kürtlere yönelmesini engelledi’
Ne tür farklı arayışlar bunlar?
Ak Parti, farklı taban ve kitlelere mesaj vererek oyunu artırmaya çalışacaktı. Örneğin Kürt seçmene yönelik adımlar atabilirdi. Sayın Bahçeli de Ak Parti’nin tüm bu arayışlarına engel olmak üzere seçim ittifakı yasasını öne aldı. Ne de olsa Türkiye’de şu an MHP iktidarda gibi.
Seçim ittifakının Meclis’ten geçmesiyle Bahçeli’nin isteğinin hayata geçtiğini mi söylüyorsunuz? Peki, şimdi ne olacak?
Eğer Ak Parti iktidarı farklı arayışlar içine girerse, Bahçeli de “Bak biz sözümüzün arkasında durduk ve seni adayımız ilan ettik. Ama sen sözüne sadık kalmadın” diyecek. Bana göre zaten bunu diyebilmek için ittifak yasası hamlesini kullandı.
‘Ekonomik kriz konuşulmasın diye topluma mehter veriyorlar’
AKP, işsizlik, enflasyon, cari açık ve dış borç gibi göstergelerle kriz işareti veren Türkiye ekonomisi ile seçime gitmeyi göze alır mı?
Seçim sürecinde meseleyi milli ve yerli bir vurgu üzerinden götürüyorlar. Toplumu, “Ülkenin ekonomisi kötü gidebilir ama beka sorunumuz var” gibi bir havaya sokarak, manipülasyon yaparak oy almaya çalışıyorlar. Yasal olarak da Türkiye seçime gidiyor zaten. Zaman ilerledikçe ekonomik göstergeler daha da kötüleşecek.
2001’de koalisyon hükümetininin sonunu hazırlayan ekonomik krizde işsizlik yüzde 10,6’ydı. Şimdiyse 10,4. Bu rakamlar seçmenin oyunu etkiler mi?
Ak Parti iktidarı sürekli rakamlarla oynuyor, ekonomik verileri yüksek gösteriyor. Açıkçası işsizlik rakamlarının yüzde 10’lardan çok çok daha yukarıda olduğuna inanıyorum. Ve tabii Ak Parti, toplum ekonomi konuşmasın diye ‘ver mehteri’ şeklindeki gündemlerle süreci götürüyor. Ahmet Necdet Sezer, dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e Anayasa kitapçığını fırlattığında dolar ne kadar yükselmişti? Bugünkü kadar… Aradaki tek fark, “Ekonomik kriz var” diyen bir medyanın olmaması.
‘Biz meclisi değil, başkanlığı almak istiyoruz’
AKP Sözcüsü Mahir Ünal barajı aşamayacağınızı, bu nedenle de kilit parti olmadığınızı söyledi. Siz barajı aşabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Bizim meselemiz barajın çok çok ötesinde. Bu seçime, Saadet Partisi’nin barajı aşması olarak bakmıyoruz. Biz başkanlığı almak istiyoruz.
Yüzde 10 barajı önemli değil mi sizin için?
Baraj, insanların iradesine doğrudan müdahaledir. Diğer partilerle yaptığımız görüşmelerde barajın kaldırılması gerektiğini hep tekrarlıyoruz. Meclise girmek gibi bir hesabımız yok. Saadet Partisi kilit bir parti değilse, yüzde 50’nin oyunu almış bir partinin başkanı neden bizim peşimizde? Saadet’in yüzde 10 üzerinde bir oy alması önemli değil. Fakat bugün Saadet, bütün siyasi kitlelerin nezdinde meşruiyet zemini olarak görülüyor. Bu nedenle de herkes Saadet’i istiyor.
‘Bugünkü siyasi tablo 2002 seçimlerine benziyor’
Partiniz son seçimlerde yüzde 0,7 oy aldı. Anketlere göre şu anki oy oranı nedir?
Oylarımızda yükselme var. Ama ondan daha önemlisi şu anki seçim havasını 3 Kasım 2002’dekine benzetiyorum.
Neden?
İnsan hakları ihlalleri, OHAL, Ak Parti döneminde çıkarılan yasalar… Bunlar, kendi seçmenlerinin bile vicdanlarına aykırı uygulamalar. İçinde bulunduğumuz ciddi ekonomik krizden bahsetmiyorum bile. Bu nedenle tablo, 2002’deki seçimlere çok benziyor.
‘Hukuk dışı iş yapılıyorsa müslüman olsa ne yazar’
Hükümet, Temel Karamollaoğlu’nun AKP ile ittifak kurma gayretine hiç girmediğini hatta niyet bile ortaya koymadığını ifade etti. Aynı tabandan gelen partilersiniz. AKP ile birlikte olmayı niçin istemiyorsunuz?
Tabanlar aynı ama zihniyetler farklı. Biz partizanca hareket etmeyiz mesela. Hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız ama bugün kamu kurumlarında sadece Ak Partililer işe alınıyor. Farklı koalisyonlarla dört defa iktidara geldik, Türkiye nüfusunun yüzde 65’inin yaşadığı yerlerde belediyeleri aldık. Bu esnada da ne yolsuzluk yapıldı, ne de israf… Belediyeleri borca da sokmadık. Bu şartlar altında, böylesine zihniyet farkıyla biz Ak Parti ile nasıl ittifak kuracağız? Bakın, bir belediye başkanı DBP’liyse görevden alınıp içeri atılır. CHP’liyse içeri atılmaz ama görevden alınır. Ancak Ak Partiliyse istifaya zorlanır, hiçbir şey yapılmaz. Neden istifa ettirildiğine dair tek bir cevap bile yok. Bu yaklaşımlardan dolayı Ak Parti ile ayrıyız. E, onlar da namaz kılıyor, biz de… Ölçümüz bu değil ki. Bizim ölçümüz, hak ve adalet. Hak ve hukuk dışı bir şey yapılıyorsa Müslüman olsa ne yazar, babamızın oğlu olsa ne yazar.
‘Beyaz Türkler ‘Ak Parti kontrol edilsin’ diye HDP’ye oy verdi’
‘AKP ile tabanımız aynı ama zihniyetimiz farklı’ diyorsunuz. Peki, size kim oy veriyor?
Kitlelerin oy verme refleksleri farklıdır. Saadet Partisi’ne oy vermek isteyen seçmenin karşısına yüzde 10 barajı konuyorsa, ne yapacak? Gidip oyunu Ak Parti’ye veriyor mecburen. Ayrıca seçmenin oy verme yaklaşımını yalnızca partiler üzerinden okumak da doğru değil.
Nasıl yani?
Örneğin 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin, İstanbul’un en gözde semtlerinde yaşayan beyaz Türklerden oy aldığı söylendi. Bunlar PKK destekçisi miydi? Değildi. Bu kitle, Ak Parti iktidarının daha da kontrolsüz olmaması için HDP’nin mutlaka meclise girmesi gerektiğini düşündü. Yani HDP ve HDP’nin siyasi anlayaşına değil, Ak Parti’nin kontrol edilmesine oy verdiler.
HDP’nin 7 Haziran’da durduğu yerde şimdi siz mi duruyorsunuz?
Bize karşı bir ilgi olursa -ki oldukça ilgi gösteriliyor-, ilk olarak tabanımız bize gelecek. İkincisi, Saadet Partisi ile aynı dünya görüşünü paylaşmayan ancak ‘Ak Partiyi ancak Saadet Partisi engelleyebilir’ düşüncesiyle hareket ederek bize oy verecek bir kesim de olabilir. Bu gerçekleşirse başkanlığı da alabiliriz.
’28 Şubat’da biz Atatürk’e, Kemalizm’e karşı değildik’
Ak Parti ısrarla ‘Saadet Partisi yönetimi bize karşı ama tabanı bize oy veriyor’ diyor…
Tabanımızın tümü Ak Parti’ye oy verse ne olur, zaten 350 bin oyumuz var. Ak Parti’nin derdi bizim tabanımız değil, onlarda emanetçi duran seçmenimizin oyu bize gelmesin diye böyle söylüyorlar. Ak Parti hem seçmeninin hem de ona toleransla bakan diğer kitlelerin nezdinde meşruiyet zeminini yitirdi.
28 Şubat’ta, bugün AKP’de olanlarla aynı hukuksuzluklara maruz kaldınız, aynı itirazlarda bulundunuz. AKP’yi neden bu kadar eleştiriyorsunuz?
Bakın bizim 28 Şubat’taki itirazımız Atatürk ve Kemalizm’e değildi. Bu kavramlar üzerinden dindarlara uygulanan baskılardı. Biz bir yaşam tarzının bize dikte edilmesine karşıydık. Bugün de dindar ya da dindar değil, toplumu kutuplaştırmadan yaşamak istiyoruz. ‘Geçmiştekiler, tahakküm kurmak için bunu yaptı. Şimdi sıra bizde’ anlayışımız yok. Belki de bu yüzden insanlar bize, “Siz samimi dindarlarsınız” diyor.
AKP de, siz de Erbakan’ın öğrencileri olduğunuzu söylüyorsunuz. Aranızdaki fark ne?
Erbakan Hoca yaşasaydı bugün yaptıklarımızı yapardı. Hatta Erbakan, Temel Bey’in söylediklerinin üç kat ağırını söylerdi. Biz hiç değişmedik. Dönün Refah Partisi döneminde Erbakan Hoca’nın, Fazilet Partisi döneminde Recai Kutan’ın söylemlerine bakın. Dönün geçmişte Saadet Partisi’nin genel başkanı olan şimdi Ak Parti’deki Numan Kurtulmuş’un söylediklerine… Burada dururken herkesin söylemi aynıydı. Lakin Ak Parti’ye gidince işin rengi değişiyor. Geçmişti Saadet Partisi ile arasında mesafe olan kitleler bile bugün bize ilgi gösteriyor çünkü “Bunlar Ak Parti ile üç beş milletvekili pazarlığı yapıp işi götürmek varken, ilke ve prensip peşindeler” diyorlar. Saadet Partisi’nde bulunan insanlar aptal değil ki! Her birimiz Ak Parti’ye gitsek bir şey olurduk. Ama biz burada ilkelerimiz ve prensiplerimizle duruyoruz.
‘Temel Bey toplumdaki korku eşiğini parçalıyor’
Kulislere göre AKP’nin içi kaynıyor, Erdoğan’ın politikalarını onaylamayanların sayısı artıyor. AKP’nin oylarını bölecek tek parti siz misiniz?
Kimseyi bölmek, böldürmek derdinde değiliz. Biz ülkeyi toparlamak, normalleştirmek ve makul zemine çekmek istiyoruz. Önümüzdeki seçimin favorisi Saadet Partisi olacaktır. Temel Bey’in bir farkı var… Toplumdaki korku eşiğini parçalıyor. Bu da herkesi cesaretlendiriyor.
İleride Temel Karamollaoğlu da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi AKP ve MHP’nin acımasız eleştirilerine maruz kalır mı?
Ne diyecekler… “Sen FETÖ’cü müsün” diyecekler ya da “Gayri millisin”, “Din düşmanısın” mı diyecekler? Söyleseler bile bu ithamlar toplumda karşılık bulmaz.
Partiniz sık sık Türkiye’deki kutuplaşmaya vurgu yapıyor. AKP-MHP ittifakıyla yükselen milliyetçi söylem, bu kutuplaştırmayı daha da artırmıyor mu?
Artırıyor ve bunu da doğru bulmuyoruz.
İslam, milliyetçiliği onaylıyor mu?
Milliyetçilik, İslam’ın yasakladığı bir şeydir. Hatta Tayyip Bey’in de geçmiş dönemde “Bütün milliyetçilikler ayağımızın altındadır” sözü vardır.
‘Allah beni affetsin ama sade vatandaşı affetmesin’ diyemezsin
Siyasette pazarlık da vardır. Cazip bir teklifle Saadet Partisi’ni AKP ve MHP ittifakının yanında görebilir miyiz?
Ak Parti’nin siyaset yapma tarzı ve devleti idare etme yaklaşımı en temel farklılıklarımızken, hangi cazip tekliften bahsediyorsunuz? Bu şartlarda ittifak yapma zemini oluşmaz. Biz bu süreçte kendi yaklaşımımızı dile getirme taraftarıyız. Ayrıca daha yerel seçimler var. Ben seninle ittifak yapacaksam bugün niye konuşayım ki? Belki yerel seçimlerden yüzde 30-40 oy alacağım…
Saraydaki Erdoğan-Karamollaoğlu görüşmesinde partinize ittifak teklif edildi mi?
Bir teklif yapıldı ama bu ittifak şeklinde değildi. Teklifleri, ‘bizim listemize gelin, aday olun, partiyi kapatın ve bize katılın’dı. Tayyip Bey orada ayaküstü “Biz birliktelik arzusundayız” dedi. Ve bu da bizim asla kabul edeceğimiz bir şey değil. Biz ittifak görüşmesi yapmadık zaten. Sayın Erdoğan’dan davet de almadık. Meclise gelecek uyum yasalarıyla ilgili bir kitapçık hazırlamıştık ve onu verdik, sonra da ayrıldık.
AKP ile ayrıştığınız konular hangileri?
Kutuplaşma, yolsuzluk, olağan hale dönüşmüş OHAL, özgürlükler, hak ve adalet, FETÖ soruşturmalarından doğan ve bir türlü telafi edilmeyen mağduriyetler. “Allah beni affetsin” diyerek kendini kurtaracaksın ama sade vatandaşa bu hakkı vermeyeceksin. Ülke adeta ikiye bölünmüş durumda. “Ülkede beka sorunu var” diyen bir yöneticinin, bölünmeyi değil, tansiyonu düşürmesi ve toplumdaki gerginliği dindirmesi gerekir. Ayrıca, işin içine şiddet girmesin istiyoruz. Bir siyasi yapı şiddeti teşvik edici tavırda olmamalı.
Seçim güvenliğini CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP ile görüşeceğiz
Peki, muhalefet partileriyle görüşmeye devam edecek misiniz?
Biz Ak Parti de dahil bütün partilerle görüşmeye devam etmek istiyoruz. Ak Parti bizimle görüşmeyebilir tabii, onların kararıdır. Ancak ülkenin normalleşmesi adına bu görüşmeleri hayati görüyoruz. Şimdi önümüzde uyum yasaları ve seçim güvenliği konuları var. CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP ile görüşeceğiz.
CHP’den bazı vekiller boykot fikrini ortaya attı. Genel Başkan Kılıçdaroğlu ise ‘Kazanacağımız seçimi neden boykot edelim’ dedi. Siz boykot önerisini nasıl değerlendiriyorusunuz?
Hayır, boykot yaklaşımlarını doğru bulmuyoruz.
Sizce boykot muhalefete mi yoksa AKP-MHP’ye mi yarar?
Ak Parti’ye yarar. Seçime tek başına girer ve alır. Boykotun tek etkisi, uluslararası camiada Erdoğan ve Ak Parti’yi zora düşürmek olur. Peki, Erdoğan buna kıymet verir mi? İşte bunu düşünmek lazım.
‘Fatih Erbakan’ın AK Parti’ye katılmasının etkisi olmaz’
AKP, Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’a teklif götürebilir mi?
Muhtemeldir. Tayyip Bey belki bir hava oluşturmak için Fatih Erbakan’a bir teklif götürebilir.
Fatih Erbakan’ın AKP’deki varlığı seçmen üzerinde nasıl bir etki yaratır?
Hiçbir etkisi olmaz. Hocanın evladının Saadet Partisi’nde olmasını arzu ederdik. Ancak biz kimsenin soy ismine kutsiyet atfetmeyiz. İsme takılsaydık, kendisini genel başkan yapardık. Taş yerinde ağırdır. Onun adına üzülüyoruz.