Aslında bunda şaşırtıcı bir yan yok. Suriye’nin şu andaki haritasına baktığımızda, Türkiye’nin Afrin’den Mahabat’a kadar uzanan bin kilometreyi aşkın sınırında, denetleyebildiği hat ancak 50 kilometre dolayındadır. Orada küçük bir koridor açana, Afrin’in Rojava ile birleşmesini engelleyene kadar iflahları gevredi. Nasıl uykuları kaçmasın? Mesele PKK ya da Barzani sorunu değil, Kürt sorunudur. Ve bu sorun Osmanlıdan devralınmıştır. Bu 1000 kilometrelik sınırın güneyindeki büyük bir alan şu anda ABD’nin dost olarak , Türkiye’nin ise tehdit olarak algıladığı güçlerin elindedir. Afrin’de ise Suriye devleti adına Rus askeri bulunmaktadır.
Bu bakımdan Ankara’nın Bağdat ile de masaya oturmasında, Tahran ile de masaya oturmasında şaşırtıcı bir yan yok. Hatta Esad’ın hemen aynı gün Putin’in ardında belirmesinde de şaşırtıcı bir şey yok. Kürtler ciddi biçimde mevzubahis olunca, Arap, Fars ve Arap milliyetçiliği aralarındaki ciddi çatışmalara karşın her zaman bir araya gelmişlerdir.
‘Talat Paşa Komitesi’ ruhu Ankara’ya yeniden döndü. Aslında hiçbir zaman terk etmedi ki. Kılıçdaroğlu da, Soçi buluşmasını alkışlarken, kendisiyle son derece tutarlı. Kürt mevzubahis olunca gerisi teferruat!