MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Nijerya’da Boko Haram terör örgütünün doğduğu Maiduguri’de ameliyatlar yapan Uluslararası Kızılhaç (ICRC) ekibinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Prof. Dr. Ercan Türeci de bulunuyor. 17 yıldır farklı uluslararası kuruluşlarda görev alan Türeci, bir bayramı daha sevdiklerinden binlerce kilometre uzakta, gönüllü sağlık hizmeti vererek geçiriyor.
Türeci ilk kez bir misyona 2005’de katıldı. Pakistan’da binlerce insanın öldüğü büyük depremden sonra Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü (MSF, Medecins Sans Frontieres) ile cerrahi ekibin anestezisti olarak depremin merkez üssü Mansehra’ya gitti. Hemen peşinden ICRC’nin yanısıra, Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Operation Rainbow (OR) ve Operation Smile (OS) ile Afganistan-Pakistan, Afrika, Orta ve Güney Amerika, Ortadoğu ülkelerindeki (toplam 14 ülke) toplam 31 misyona katıldı. Türeci, çatışmaların, felaketin, yoksulluğun, huzursuzluğun eksik olmadığı, her çeşit dezavantajın yaşandığı bu bölgelerde haftalarca kalıyor.
Halen bulunduğu Maiduguri’de hastanede Türeci’nin de aldığı mobil cerrahi ekip toplam sekiz kişiden oluşuyor. Bunların ikisi yönetici, ikisi cerrah, ikisi anestezist ve ikisi hemşire.
Türeci sorularımızı şöyle yanıtladı:
Misyonlara katılma fikri nasıl gelişti?
‘Üç sakallı’ya (Marx, Engels, Lenin) selam olsun… Hayata ve insana karşı durduğun ‘yer’, paylaşma ve dayanışma bazında olunca, böyle oldu haliyle. Murat Uyurkulak’ın deyişiyle, “Bir ihtimal ama güzel bir ihtimal” olamayınca; devamla hayatın ve zamanın akışı içerisinde ilkeleri mesleki bağlamda hayata aktarma çabasının getirdiği yer, benim 17 yıldır sürdürdüğüm. Tıp öğrenciliği ve hekimliğim boyunca aklımda yeri hep vardı. Akademik unvan, düşündüğüm ve arzu ettiğim bir şey olmasa da gereklilikten öte zorunluluk da arz edince 2005’de o süreci hallettim. Böylelikle su akıp, çatlağına ulaşabildi.
Türkiye’de de benzer çalışmalar yapan, bazı gönüllü kurumlar var. Onlarla gitmeyi hiç düşündünüz mü? Bizimkilerin misyonlarıyla, diğerleri arasındaki farklar ne?
Yeryüzü Doktorları’nın en üst düzey yöneticisi konumunda üç ayrı meslektaşımla farklı zaman periyotlarındaki görüşmelerde katılabileceğimi dile getirmiştim, geri dönüş olmadı.
Bugünlerde, “bizimkiler – diğerleri” şeklinde bir ayrım da durumu tam anlatmıyor. Zira uzunca bir süredir, “diğerleri” denilen yabancı sivil toplum örgütlenmelerinde (STÖ) de din bazlı yapılanmalar yaygınlaştı. Ama paramedikal olarak temelde şöyle bir farklılık var: Batılı STÖ, bağımsız, tarafsız/yansız ve nötral olma ilkelerinde daha tutarlı ve kararlılar. Bu ilkelerin üçünü birden ve bir arada vurgulayıp, uygulamaya çalışıyorlar. “Bizimkiler” ile devlet ve/veya kamu kurum ve kuruluşları ile olan bağlantı/bağlantısızlıkta sınır ve koşullar değişken ve muğlak. Öncelikle yapılan her tür yardımın önemli ve anlamlı olduğunun altını çizeyim. Medikal anlamda farklılığı ise şöylesi ifade edilebilirim; “diğerleri” daha ileri örgütlenme ve çalışma yapıyor. Yoğun çatışma ve savaş ortamlarında travma cerrahisi ile yoğun bakım gibi…
Birlikte hareket ettiğiniz kuruluşlarda gönüllü olmanın kriterleri ne? İstekli olmak yeterli mi?
Temel koşulları var. Gönüllü olmak, gönüllü gidilecek alanda gerek ve yeter şartları karşılamak, belgelenmiş eğitim ve tecrübe temel koşullar. Ardından kısıtlı ve zor koşullarda insan ilişkileri, yaşama ve tahammül bağlamlarında tavırların değerlendirildiği bir mülakat geliyor. Üç aşama da olumluysa misyona katılmak mümkün. Ancak her misyon sonrası bizim de taraf olarak katıldığınız değerlendirmeler yapılıyor. Bu değerlendirmenin olumlu olması halinde bağlantı devam edebiliyor. Aksi takdirde yollar kibarca ayrılıyor.
‘İdealistlerin sayısı azalıyor’
Misyonlarda yaklaşık 20 yıldır görev alıyorsunuz. Arada geçen zamanda fark gözlüyor musunuz?
Diyalektik, “Değişmeyen tek şey değişim yasasıdır!” der. Elbet değişiklikler oluyor ve farklılıklar var. Yine o ilkenin devamla dediği gibi değişimler hep olumluya yönelik değil, olumsuz anlamda da fark(lılık)lar söz konusu. Örgütlenmeler giderek daha büyük ve gelişkin, işleyişler daha kurumsal, çalışmalar daha organize. Bir yandan işler böylesi iyileşirken; diğer yandan da bürokrasi, hantallık ve ağır işleyiş, memur kafası çalışma gibi olumsuz durumlar da var. Çalışma ve yaşam koşulları daha sofistike ve gelişkin. Teknik olarak daha rahat ve iyiye gidiş söz konusu. Öte yandan alandaki kadrolarda idealistlerin sayısı giderek azalırken; olaya bir iş, fırsat olarak bakanların sayısı artıyor. Bu da hem medikal hem de para-medikal olarak somut sorunlara yol açıyor.
Gittiğiniz yerlerde yerel halk sizi dört gözle bekliyor ama Afganistan gibi bazı bölgelerde yabancı sağlık çalışanlarına düşmanlık yapılıyor. Güvenliğiniz nasıl sağlanıyor?
Sadece Afganistan’da değil, bulunulan her ülkede saldırılar söz konusu. Ama saldırılar yalnızca yerel unsurlardan değil, resmi-paramiliter unsurlardan da gelebiliyor. Özellikle sağlık çalışanlarına yönelik bir düşmanlık söz konusu değil. Bazen salt yabancı olmak bile yeterli. Saldırılar, onların “criminal” dediği, bizde adi suçlu denen vatandaşların, STÖ mensuplarını kaçırarak fidye almayı iyi ve kolay para kazanma yolu olarak keşfettiklerinden bu yana var.
Son dönemde (Pakistan ve Afganistan’daki gibi) “opposition” (muhalif) olarak adlandırılanların karargahlarını STÖ sağlık merkezi yakını veya bitişiğine konuşlandırması, iktidar ve/veya arkasındakilerin ise sözde nokta operasyonu yaparken “yanlışlıkla” sağlık merkezi ve çalışanlarını da öldürmesi çok sık görülüyor.
Peki güvenliğimiz nasıl sağlanıyor? Salt pasif güvenlik mevzubahis! Sorunun tarafı olanlara tarafsızlığımız ve derdimizin arada ezilenler olduğunu anlatıp, her ikisinden söz ve güvence aldıktan sonra alana giriyoruz. Somut tehlike olasılığında ve/veya başımıza bir şey gelirse alan boşaltılıp kalanlar geri çekiliyor.
Nihayetinde “paket” bu! Seçme şansımız yok. Alıyorsanız hepsini alacaksınız! İşin fıtratında var can güven(siz)liği sorunu.
Savaş, iç çatışmalar, deprem, yoksulluk insanın başına gelebilecek en büyük felaketlerin yaşandığı yerlerdesiniz. Sizi en çok etkileyen neresiydi?
İnsanın insana kıyıcılığının derecesi ve sonunun olmadığını gösteren Afganistan, anlatması zor bir yoksulluk ve yoksunluk ile Güney Sudan ve nihayetinde beşiktekinden eşiktekine inanılmaz bir halet-i ruhiye ile Gazze.
Dünyada çok büyük sosyo-ekonomik farklılıklar var. Bir tarafta en temel insani ihtiyaçlara, sağlık hizmetlerine ulaşılamıyor. Bu insanların kurtuluşu mümkün mü sizce?
“Üç Sakallı”ya bir selam daha! Teorik olarak mümkün elbet de… Nasıl, ne zaman, hakikaten?!..
Benim dünya görüşümde boyun eğmeye yer yok. Saptamaları gerçekçi yapalım ama o güzelim “ihtimal” üzerine de umudumu sürdürmeyi yeğleyeyim.
Bu cehennem ortamlarında en çok hangi gruplar etkileniyor?
Hiç tartışmasız çocuklar ve kadınlar.
Şu anda Nijerya’dasınız. Bizden vize istediklerini duyunca doğrusu şaşırmıştım.
İki kez MSF ile Port Harcourt’a gittim. Üç kez de Uluslararası Kızılhaç (ICRC) ile Boko Haram’ın bölgesindeki Maiduguri’ye.
Genelde var o düşünce, düz mantıkla bakılınca şaşılıyor! Öyle ya, “Allah’ın Afrikalısı bize vize koyuyor?!” Oysa Nijerya’nın Afrika’nın en potansiyel-güçlü ekonomisi olduğu göz ardı ediliyor. Ama Nijerya değil Zimbabwe de olsa gerçeklik aynı. Bizdeki gibi “paran varsa sana her şey kolay ve güzel, vatandaşlık dahil” değil, temel ilkeler geçerli. Dış politikadaki mütekabiliyet esası uyarınca senin vize koyduğun “o kıytırık” Afrika ülkesi de sana vize koyuyor.
Hayır, vize almam kolay olmadı. Valla, hiç abartısız; ABD, Schengen vizeleri için bile bu kadar belge hazırlamamıştım.
Kızılhaç kendi mi hastane kurdu? Hastane koşulları nasıl?
Uluslararası Kızılhaç (ICRC, International Committe of the Red Cross) bizim eski il devlet hastaneleri kompleksine benzeyen bir yapılanmanın kimi ünitelerini; ameliyathane, yakın bakım, erkek ve kadın-çocuk cerrahi koğuşları olarak düzenlemişti. Önceki yıllarda yalnızca biz, ICRC olarak travma cerrahisi faaliyeti gösteriyorduk. Son birkaç yılda ordunun Maiduguri’de karargah kurması ile çatışmaların kent dışına ve uzağına taşınması; bu nedenle tansiyonun azalması federal hükümeti gayrete getirmiş. Bu kez gördüğüm o ki artık hastane kompleksindeki çoğu bina değişik bölümler olarak faaliyete başlamış. Halen daha çok devir-teslim türü bir faaliyetle yerel unsurlarla birlikte çalışma, onları yetkinleştirme ve giderek sorumluluğu devredip 2024’de alandan bütünüyle çekilme planları yapılıyor.
Hastalar size nasıl ulaşıyor? Ne tür müdahaleler yapabiliyorsunuz?
Askeri, polis ya da sivil araçlarla. Dört tekeri olan her şeyle geliyor. Genel cerrahi ve ortopedi vakaları yapıyoruz. ICRC’nin iyi bir lojistik örgütlenmesi var. Malzeme eksikliği olmuyor. Hatta sahra koşullarına göre oldukça iyi bir standart sağlandığı söylenebilir.
Sadece cerrahi müdahaleler mi yapıyorsunuz? Başka tıbbi destekler veriyor musunuz?
Çatışma ve savaş ortamından söz edilince ateşli silah yaralanması elbet geliyor. Zaten yaptığımız iş silah yaralısı hastanesi/tedavisi (Weapon Wounded Hospital) olarak geçiyor. İlginçtir; başlangıçta bu kavram sahradaki konuşma ve yazışmalarda savaş yarılısı olarak geçerdi. İktidarlar ve kurumlarının, “Onlar terörist! Bu savaş değil terörizm!” diye hiddetlenmeleri üzerine terminoloji zamanla değişti. Savaş-travma cerrahisi yaptığımız için HIV’ye yönelik bir girişim ve tedavi söz konusu değil. Ancak HIV ve hepatit C neredeyse bütün popülasyonda rutin. Ekipçe bulaş ve korunmaya çok dikkat ediliyor. Hastalarımızda “Vakay-ı adiyeden” sıtma, bağırsak paraziti ve anemi için her yatışta tahlille birlikte tedavi standart başlanıyor. Eskisi kadar yaygın olmasa da Afrika’nın kimi bölge ve kabilelerinde süren kadın sünneti vakaları (gangrenleştiğinde) gelebiliyor. Cerrahi ve tedavisini yapıyoruz.
Güvenliğiniz için hangi önlemler alınıyor? Dışarıya halka karışabiliyor musunuz?
Şöyle söyleyeyim: örneğin kaldığımız kampüs dış kapısından yatağıma gelinceye kadar tam 5 çelik kapı var. Yaya olamıyorsunuz. Araçla; yeşil ışık verilmeden, çıkış ve varışta telsiz anonsuyla onay almadan hareket edemiyorsunuz. Ortam gergin, risk faktörü yüksekse faaliyetler iptal ediliyor. Kapanmaya gidiyorsunuz ve ancak acil vaka olduğunda mobil cerrahi tim hastaneye gidebiliyor.
Dışarıya, halka karışmak mı? Yok öyle bir şey!
İslamcı terör örgütü Boko Haram, yabancı misyonlara saldırıyor mu?
Boko Haram ile son dönemde zuhur eden İslami Devlet Batı Afrika Cephesi (ISWAP) ve El Nusra birbirleriyle çatışmak, köyleri basıp insan öldürmek ve kadın ile sığır kaçırmaktan fırsat bulursa güvenlik güçleriyle çatışıyor. O yoğunlukta bize sıra gelmiyor.
İnsanların siz gönüllülere yaklaşımı nasıl?
Günümüz dünyasındaki turistlere yaklaşıma benzer. Değişen dünya ve insanları gibi onların yaklaşımı da değişti. Olumsuz anlamda, kaçırılarak, kazıklanarak para kazanılacak tipler olarak bakıyorlar çoğunlukla.
Seçimlere denk geldiniz. Nasıl geçti o süreç?
Amerikan seçimleri gibi. Ora kampanyalarının Afrika’ya uyarlanmış hali, Her türden kirlilik dolu…
Ama acı olan şu, 90 milyon üzerinde seçmeni ve 200 milyondan fazla nüfuslu ülkede federal devlet başkanı sekiz küsür milyon oyla seçildi. Bizdekine rahmet okutan bir yolsuzluk ve yozlaşmışlık nedeniyle halkın politika ve seçimlere ilgisi bu düzeyde kalıyor ne yazık ki!
Misyondan sizi çok etkileyen, unutamadığınız hikayeniz var mı?
İllaki var da, sessizlik hakkımı kullanmayı yeğliyorum!