ZEYNEP KARAARSLAN BAŞARAN*
@zeynepbasaran
Semiramis Pekkan bir süredir gayet yeni nesil bir şekilde tekrar göz önünde: Issız Adam filmi ile yeniden hatırladığımız ‘Bana Yalan Söylediler’ eski sevgilisi Haldun Dormen’in yüreklendirmesiyle önce sahnede seslendirdi, ardından klip çekti, şimdi de düzenli Youtube röportajlarıyla hayatına ve dolayısıyla ablası büyük Türk divası Ajda Pekkan’ın hayatına daha evvel hiç aralanmamış genişlikte bir pencere açıyor.
Semiramis Pekkan’ın yıllar, yıllar sonra gerçekleştirdiği bu ‘dönüş‘ün gerekçesi belki de Youtube röportajlarından birinde basitçe söylediklerinde gizli: “Bir tek oğlum var, ona güzel hatıralar bırakmak benim için en önemli şeylerden biri. Bugün de yapmak istediğim o, başka bir şey değil; güzel bir hatıra bırakmak.”

İki kız kardeş: Biri Türkiye’ye ‘süper star‘ kavramını getiren, şarkılarını nesillerinin ezbere bildiği bir sanatçı. Diğeri benzer bir yörüngede ilerlerken, eşit derecede yetenekliyken, evlenmeyi, çocuk yapmayı ve iş açısından geri planda kalmayı tercih etmiş. Şimdi ise hatıra bırakmak dürtüsüyle yolu tekrar müziğe ve sosyal medyaya çıkmış…
Yaratıcılık, üretkenlik, sanatçı kadının imkanları, imkansızlıkları, anneliğin bu denklemdeki yeri…tüm bu kavramları gündeme getiren bu popüler kültür sokağının sonu Ursula Le Guin’in unutulmaz ‘Balıkçı Kadının Kızı’ makalesine çıkıyor.
Her şeyi feda etmek… Çocuk dahil
Metis Yayınları’ndan on birinci basımı Şubat 2022’de yapılan ‘Kadınlar Rüyalar Ejderhalar’ kitabı, Ursula’mızın yüceliğini ortaya koyan müthiş makalelerle ve bu makalelerin tam hakkını veren mükemmel çevirilerle adeta ışıldıyor ve, evet, Nurdan Gürbilek çevirisiyle ‘Balıkçı Kadının Kızı’ makalesini de içeriyor.
Ursula Le Guin 1976 yılında yazdığı bu yazıda okuru Jane Austen’den Virginia Woolf’a, Margaret Drabble’dan Harriet Beecher Stowe’a kadın yazarlar, Küçük Kadınlar’ın Jo March’ından Dickens’ın Bayan Jellyby’sine kadın kahramanlar arasında bir gezintiye çıkarıyor ve ta 1976’dan bugüne ulaşan bir dizi soru soruyor: Çocuk dahil her şeyi sanat uğruna ‘feda etmeyi’ gerektiren kahraman/ sanatçı fikri kapsayıcı mı, gerçekçi mi ve neden daha çok anne/ sanatçı modeli yok etrafta?
Semiramis Pekkan’ın hoş sohbetinden feminizme
Ursula bizi makalede feminizmin dönemeçlerinden geçiriyor; o kadar hoş ki, burada özetlemek haksızlık olur, merak eden okur diye umuyorum. Ama bu makalenin bıraktığı izle, 74 yaşındaki Semiramis Pekkan’a “Bu dünyada ben de vardım, izimi de bıraktım” dedirten itici gücü düşünüyorum, daha evvel önünde ne engeller olmuş diye merak ediyorum…
Popüler kültürün kerameti… İnsanı Semiramis Pekkan’ın hoş sohbetinden, feminizme getiriyor, sonra da hayaller kurduruyor: Semiramis Pekkan ve Ajda Pekkan ilginç hayatları, kız kardeşlik dinamikleri, kadınlık anlayışları, üretme biçimleri ve zamanlamalarıyla yaşarken bir dökümenteri, bir diziyi ya da bir biopic’i hak ediyorlar bence. Hayali bile heyecan verici.

Le Guin’in Balıkçı Kadının Kızı makalesinde hayal gücü şöyle der: “Bir yazarda olması gereken tek şey bir kalem ve bir miktar da kağıttır…Yeter ki o kalemin ve kağıt üzerinde yazdıklarının tek sorumlusunun yalnız ve yalnızca kendisinin olduğunu bilsin. Bir başka deyişle, özgür olduğunu bilsin. Tam özgür olmadığını. Hiçbir zaman tam özgür olmadığını. Belki çok kısmen. Belki yalnızca…yazan bir kadın olarak zihnin gölünde avlanırken. Ama burada sorumlu, burada özerk, burada özgür.”
Özgürce düşündüğümüz, düşündüğümüzü özgürce söyleyebildiğimiz, kafamıza uymayanlara ‘anlamazdın anlamazdın’ ve ‘kapı açık arkanı dön ve çık’ diyebildiğimiz yeni bir yıl olsun!

* Zeynep Karaarslan Başaran uzun yıllar çokuluslu reklam ajanslarında yöneticilik yaptı; Türkiye’nin ilk marka stratejistlerinden. Robert Kolej’den sonra ABD’de Bryn Mawr College’da edebiyat okudu. Bugün marka danışmanlığı ve Koç Üniversite’sinde verdiği derslerin yanında, RC Quarterly‘de editörlük ve yazarlık, üç ayrı kitap kulübüyle okuma yapıyor.