Tutuklu Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ “Şimdi toplum bir anlamda AKP’nin 28 Şubat’ını yaşıyor… Hukuki bozulma sadece muhalefeti değil, iktidar yanlılarını da rahatsız ediyor” dedi.

‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme’ suçlamasıyla 22 Ocak’ta tutuklanan ve yaklaşık üç aydır cezaevinde bulunan Özdağ, Sözcü gazetesine mektup yolladı. ‘Türkiye barışa değil felakete doğru gidiyor’ başlıklı mektupta Özdağ özetle şunları yazdı:
‘Toplum AKP’nin 28 Şubat’ını yaşıyor’
* Aradan 23 yıl geçti. Şimdi toplum bir anlamda AKP’nin 28 Şubat’ını yaşıyor. 28 Şubat, muhafazakâr tabanı yabancı hissettirmişti. AK Parti’nin ötekine reva gördüğü 28 Şubat’ı ise 19 Mart sonrasında düşman ceza hukuku uygulamalarına tepki olarak sokaklara çıkan genç, yaşlı, emekli insanlara benzer bir duyguyu yaşatıyor.
‘Düşman ceza hukuku…’
* Türkiye, politik, ekonomik ve toplumsal bir kaosun pençesinde. Politik kutuplaşma düşmanlaşmaya, ekonomik kriz ekonomik programın çöküşüyle buhrana, toplumsal gerilim ise çatışmaya doğru ilerliyor. Yüksek tansiyon, nasıl ki vücudun organlarını olumsuz etkiliyorsa; toplumsal yüksek tansiyon da siyaseti, ekonomiyi, iktidarı ve muhalefeti olumsuz etkiliyor. Nasıl ki insanda yüksek tansiyonu tetikleyen etkenler varsa, toplumsal yüksek tansiyonu da tetikleyen bazı faktörler var. Bunların en önemlilerinden biri, bir süredir iktidarın muhalefete yönelik uyguladığı düşman ceza hukukudur. Bu uygulamalar o kadar yaygınlaştı ki, ülkede bir süredir iki farklı hukuk sistemi yan yana işlemeye başladı.
* İktidara yakınsanız, yasalar size ya en yumuşak şekliyle uygulanıyor ya da hiç uygulanmıyor. Benzer bir şeyi muhalif bir siyasetçi, gazeteci ya da yurttaş yaparsa, yasaların en sert maddeleri devreye giriyor. Hukuk sistemimizde yaşanan bu krizi artık ‘bağımsız yargı’ ya da ‘yargının araçsallaştırılması’ gibi kavramlarla açıklamak mümkün değil.
…
Rasim Ozan Kütahyalı’yı hatırlattı
* Rasim Ozan Kütahyalı’nın ‘CHP’ye kayyum atanacak‘ iddiası, iktidar yanlısı gazeteciler tarafından bile tepkiyle karşılandı. Borsa çöküş yaşadığı için adalet bakanı müdahale etti ve Kütahyalı Bolu’dan SEGBİS aracılığıyla Ankara Başsavcılığı’na ifade verdi; ardından yoluna devam etti. Oysa aynı açıklamayı muhalif biri yapsaydı tutuklanırdı.
Ayşe Barım ve Can Atalay
* Düşman ceza hukuku, yasada suç olarak tanımlanmayan gerekçelerle insanların tutuklanması anlamına gelir. Örneğin Ayşe Barım, yasada olmayan ‘etki ajanlığı’ suçlamasıyla tutuklandı. Mahkeme kendisini serbest bırakmasına rağmen, savcılık bu karara yasaya aykırı şekilde ağır ceza mahkemesine itiraz ederek Barım’ı tekrar tutuklattı.
* Bir yurttaşın ulaşabileceği en yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi’dir. Kararları TBMM’yi ve tüm yargı organlarını bağlar. Ancak Can Atalay davasında iktidar, Anayasa Mahkemesi kararını tanımadı. Bu açıkça düşman ceza hukuku uygulamasıdır. Anayasal haklar yok sayılmaktadır.
* Düşman ceza hukuku; toplumu şoklara, belirsizliğe, korkuya ve en nihayetinde isyana sürükler. Bugün meydanları dolduran milyonlar, aslında bu hukuka isyan etmektedir.
‘Hukuki bozulma iktidar yanlılarını da rahatsız ediyor’
* Üstelik bu hukuki bozulma sadece muhalefeti değil, iktidar yanlılarını da rahatsız ediyor. Sayın Bahçeli’nin İmamoğlu davasına dair çıkışı, mevcut hukuk anlayışına içeriden bir düzeltme girişimidir. AKP’nin TBMM grubundaki bazı önemli isimlerin sessizliği, eski sözcü Hüseyin Çelik ile Şamil Tayyar’ın eleştirileri de bunu doğruluyor.
* MHP’nin TBMM’deki önde gelen hukukçularından Feti Yıldız da ceza yargılamasında ölçülülük ilkesinin ihlal edildiğini şu sözlerle ifade etti: “Tutuklama, mutlak zorunluluk yoksa yerine başka tedbirler düşünülmelidir.”
* Her ne kadar ‘düşman ceza hukuku’ demese de mevcut uygulamaları eleştirmiştir. Aynı şekilde yüksek yargı mensupları arasında da artan bir rahatsızlık vardır.
‘Yapılması gereken yasaları tüm yurttaşlara eşit ve tarafsız uygulamak’
Özdağ mektubunu şöyle tamamladı: “PKK ve DEM ile barışalım, geri kalanları ikinci sınıf yurttaş ilan edip diz çöktürelim anlayışı, Türkiye’yi barışa değil, felakete götürür. Yapılması gereken çok açıktır: Anayasa ve yasaları tüm yurttaşlara eşit ve tarafsız şekilde uygulamak. İktidar seçmeninin ve siyasetçilerinin dahi rahatsızlık duyduğu bu düşman ceza hukuku uygulamalarından vazgeçmek; ekonomik krizden çıkışın da ilk ve zorunlu adımıdır.”