24 Haziran’daki seçim için kilit rol oynayan kitle Kürtler, gençler ve KHK mağdurları. İlk iki şık en azından gündemde yer alıyor, çabalara, vaatlere konu oluyor. Ancak AK Parti tabanı sayılan kitlede hemen herkesin ya aile ya akraba ya komşuları üzerinden etkilendiği KHK mağdurlarının durumlarını düzeltmeye (özellikle beraat ve takipsizlik almasına rağmen hâlâ işsiz olanlarının) dair bir vaatte bulunulmamış olması.
“Erdoğan ikinci tura kalabilir” cümlesinin tabu haline getirilmesi ve “İlk turda alacak” argümanına tahkimat yapmanın sonucunun da rehavete yol açması.
Rahmetli Erol Olçok’un yerinin doldurulamıyor oluşu. Mesela, “Vakit Türkiye Vakti” sloganıyla hazırlanan AK Parti kampanya videosunda tarihimizin ilk yenilgi marşlarından biri olan “Plevne Marşı”nın yer alması.
Not: Tarih TRT dizilerinden ibaret olmadığı gibi, malum, Plevne Marşı da aslında Abdülhamid’e yazılmış değil. Dahası Plevne savaşı bir zafer değil. Osman Paşa’nın üst üste kazandığı muharebelere rağmen yenilgiyle sonuçlanmış bir savaş. Dolayısıyla Plevne Marşı aslında bir marş bile değil, ağıt… Ezgisi güzel, melodi insanın içine işliyor ama kolektif hafızadaki çağrışımı umut değil, başarı hikâyesi değil, hüzün.
Nihal Bengisu Karaca’nın yazısı