AYŞEGÜL KASAP
[email protected]
@aysegul_kasap
AKP’nin bir süredir üzerinde çalıştığı ve adalet bakanlığına Bekir Bozdağ’ın getirilmesiyle tekrar gündeme düşen ‘nafaka’ düzenlemesinde yeni bir taslak hazırlandı.
Kadın hakları aktivisti avukat Tuba Torun, taslağının detaylarını, arka plandaki ‘asıl amacı’ Diken’e anlattı.
Taslağa göre iki yıla kadar evli kalanlarda beş, beş ila 10 yıl süren evliliklerdeyse 12 yıl nafaka ödenmesi planlanıyor. 15 yıldan fazla süren evliliklerde de evlilik süresine bakılacak.
Nafaka bitiminde eşin maddi durumu incelenecek, süreye iki-üç yıl daha eklenebilecek.
Ayrıca nafaka için bir fon oluşturulması da gündemde. Buna göre, belirlenen nafakanın bir kısmı eş bir kısmı da devlet tarafından ödenebilecek.
Öte yandan, boşanma davalarında nafaka hakim tarafından belirlenirken, uygulamada nafaka ödemesi ‘süresiz’ olabiliyor. Yeni düzenlemede, 18 yaşını doldurmuş çocuklar eğer işe girerse ya da farklı bir gelir elde ederse nafaka sonlandırılabilecek.
Düzenlemenin ‘kadınlar için hayati önemdeki onca düzenleme gündeme alınmayı beklerken, kazanılmış haklarına yönelik bir saldırı niteliği taşıdığını’ belirten Torun, nafaka düzenlemesinin öne alınmasına ayrıca dikkat çekti.
Torun şunları söyledi: “Biz sahada olan avukatlar olarak çok iyi biliyoruz ki, nafaka alacağı düşüncesi, bir kadın için güçtür ve bu gücü kırmak istiyorlar. En önemli kısmı bu. Sanki istihdamda kadın erkek eşitliği sağlanmış da kadınlar da erkekler gibi evlilik birliği içerisinde eşit emek veriyormuşçasına nafakayı sınırlandırmaya çalışıyorlar. Bu bakımdan da son derece mantıksız ve aslında kadının boşanmadan sonraki hayatını baltalayan ve cesaretini kıran bir durum.“
‘Kazanılmış haklara saldırı’
Avukat Torun halihazırda kadınların birçok zorlukla karşı karşıya olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti: “Halletmemiz gereken yaşam hakkımıza dair onca sorunumuz varken, uygulanması gereken o kadar yasa varken, iyileştirilmesi gereken o kadar mevzuat varken, yargıda etkin uygulamaya o kadar çok ihtiyacımız varken bir nafaka sınırlandırılmasıdır gidiyor. Hatta sadece nafaka değil, başkaca kazanılmış haklarımıza yönelik saldırı niteliğinde birçok öneriyi 2015 yılından beri özellikle tartışıyoruz. Neden 2015-2016 yılı? Çünkü 2015’te Boşanmaları Araştırma ve İnceleme Komisyonu kuruldu. Boşanmaların arttığına dair bir istatistik vardı Türkiye için ve dediler ki bunu araştıralım. 2016’da rapor verdi bu komisyon. Bu raporda da nafakanın sınırlandırılması dahil olmak üzere birçok kazanılmış hakkımıza yönelik saldırı teşkil eden öneriler yer aldı. ‘Kadının beyanına esastır’ ilkesinin eleştirilmesinden tutun da hepimiz için korkunç bir öneri olan istismar affına kadar. İstismar failinin çocuğun evlenmesi halinde indirim ve erteleme olacağına ilişkin düzenlemeden bahsediyorum.
‘Proje rapor’
Birçoğuna tepkilerimizle engel olabildik. Bir kısmı hayata geçirildi. Ama bir kısmı da hala beklemede duruyor. Ama hiç unutmuyorlar bu önerilerini. Zaman içerisinde sürekli ısıtıp tekrar önümüze getiriyorlar. Çünkü tamamen ‘proje rapor’ olarak adlandırdığım bu raporu hayata geçirmek hedefleri.”
‘Bu gücü kırmak istiyorlar’
Nafaka düzenlemesinin altında yatan ana nedeniyse şöyle anlattı Torun: “Bunun altında yatan genç nüfus artışı hedefleri var. Ebetteki genç nüfus önemli ama Türkiye hali hazırda dünyanın en yüksek oranda genç nüfusuna sahip ülkelerinden biri. Buna ilişkin bir tehlike yok. Cumhurbaşkanı sürekli ‘üç çocuk ve evlenin’ talimatı veriyor. Bütün bu projeler ya boşandırmamaya ya da daha çok evlendirmeye teşvik etmek içindi. Nafakanın sınırlandırılması da aslında boşanmaları engellemek için yapılan bir proje daha ziyade.“
Nafakanın kadınlar için ciddi bir psikolojik destek olduğunun altını çizen Torun şöyle devam etti: “Miktarı bir yana, isterse 10 lira olsun hiç önemli değil. Biz sahada olan avukatlar olarak çok iyi biliyoruz ki, nafaka alacağı düşüncesi, bir kadın için güçtür ve bu gücü kırmak istiyorlar. En önemli kısmı bu.”
‘Boşanmadan sonraki hayatı baltalıyor’
Torun, ‘nafaka’ hükmünün getirilme nedenini de şu ifadelerle hatırlattı: “Kadın evlenince işinden olabiliyor. Evine ve çocuğuna odaklanmak zorunda kalabiliyor. Tekrar boşandığında, işi varsa bile işine dönebilmesi adapte olabilmesi zor oluyor. Boşandıktan sonra kadının yaşamsal standartlarını devam ettirmek için verilen bir şeydir nafaka. Fakat sanki istihdamda kadın erkek eşitliği sağlanmış da kadınlar da erkekler gibi evlilik birliği içerisinde eşit emek veriyormuşçasına nafakayı sınırlandırmaya çalışıyorlar. Bu bakımdan da son derece mantıksız ve aslında kadının boşanmadan sonraki hayatını baltalayan ve cesaretini kıran bir durum.”
“Bir yıl evli kalıp 10 yıl nafaka ödeyen yok”
Torun, nafaka mağduru olduğunu öne süren erkeklerin “Bir yıl evli kalınıyor ama 10 yıl nafaka ödeniyor” tezinin de pratikte bir karşılığı olmadığını söyledi: “Nafakanın geri alınma koşulları, bir yıl evli kalsalar dahi, ilerleyen aşamalarda yakın yıllarda bitiyor. Örneğin, kadın çalışmaya başlıyor. Kadın evlenebiliyor, kadın biriyle evlenmeksizin yaşayabiliyor. Ya da ölüm gerçekleşebiliyor. Yani medeni kanunun 176’ıncı maddesinde geçen bütün nafakanın sonlanmasına ilişkin bütün haller gerçekleşiyor zaten. Ya da erkek ‘Benim kazancım düştü’ gibi nafakanın kaldırılmasına ilişkin muhakkak dava açabiliyor ilerleyen aşamalarda. Nafakanın süresiz olmadığına ilişkin bütün bunlar gerçekleşebilirken ama ben bir yıl evli kaldım 10 yıldır nafaka ödüyorum örneği fiiliyatta olmuyor.”
‘Fayda zarar dengesi gözetilmek zorunda’
Torun nafaka mağduru olduğunu iddia edenlerle ilgili saha çalışması da yaptıklarını ancak iddialarının karşılığı olmadığını belirtti: “Nafaka mağduru olduklarını söyleyenlere de baktığımızda aslında bize bir örnek gösteremediklerini görüyoruz. Biz bunun sorusunu sorduk kampanyasını yaptık. Kadın dernekleri olarak buna çetele de tutmaya çalıştık. Ve o çetele bomboş. Belki tek tük vardır. Ama bununla ilgili de yapılabilecek şeyler aslında var. Ama bu tek tük mağduriyetler için kadınların çok büyük oranda yaşamsal anlamda hayatını destekleyen bir hükmün sınırlandırılmasını gerektirmez. Burada fayda zarar dengesi gözetilmek zorunda. Bütün kanunlar kötüye kullanılabilir, etrafından dolaşılabilir. Buna açıktır. Çünkü hiçbir zaman birebir karşılamaz yasalar. Bu her alanda olduğu gibi. Burada da olabilir. Tek tük mağduriyetler için çok ciddi derece faydası olan hükümleri ortadan kaldıramazsınız.”
‘Kadını kamusal alandan çekmeye yönelik plan’
Benzer durum ‘uzaklaştırma kararı’ konusunda da yaşandı: “Ne yazık ki iktidar çok üzün süredir kadın hakları konusunda bunu yapıyor. Örneğin 6284 sayısı yasaya da çok uzun süre, ‘Uzaklaştırma kararları yuvayı yıkıyor’ diye saldırdılar. Oysa ki uzaklaştırma karaları can kurtarıyordu. Dolayısıyla 6284 sayılı yasayı sebepsiz gerekçesiz tamamen karşı tarafı hırpalamak amacıyla kullanan kadınlar vardır ama o kadar hayat kurtarmıştır ki, tek tük bu kötüye kullananlar için bu yasayı kaldıramazsın. Bunu maalesef yapıyor topyekûn şekilde hem istihdam da hem sağlıkta hem siyasette… Maalesef ki kadını kamusal yaşamdan geriye çekmeye yönelik bir dizi planı hayata geçirmenin bir parçasından ibaret nafaka sınırlandırılması da.”
‘Siyasi bekalarına kadının bedeni alet ediliyor’
“Aile birliğini korumak için kadınları kurban ediyor diyebilir miyiz” diye sorduğumuzda “Kesinlikle” yanıtını veren Torun şöyle devam etti: “Her şeye rağmen kadın haklarına saldırı teşkil eden projelerini hayat geçirmeye çalışıyorlar ve bu genç nüfus kaygısı daha çok evlilik daha az boşanma kaygısı aslında genç nüfusta oy ve niteliksiz iş potansiyeli yaratma amacına hizmet ediyor. Neticede de kadın bedenini kendi siyasi bekalarına alet ettiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.”
‘Fonun amacı için kullanılmadığını biliyoruz’
Torun nafaka için oluşturulacağı söylenen fon maddesinin de risklerine değindi: “Bu fonların çoğunun, örneğin işsizlik fonu gibi iktidarın ekonomik belirsizliği neticesindeki başka amaçlar için kullanıldığını, fonun amacı için kullanılmadığını da biliyoruz. Bu nedenle fonu desteklemiyoruz. O fonun kadınlara harcanıp harcanmayacağı belli değil. Kaldı ki zaten sosyal devlet sorumluluğu gereği kadınlar desteklenmeli karşı taraf yükümlülüğünle sosyal devleti de birbirine karıştırmamak gerekiyor.”
‘Kadınlara eşitsizlik neticesinde tanınmış bir hak’
Torun nafakanın sadece kadınlar üzerinden konuşulmasının bile aslında çok şey anlattığına dikkat çekti: “Sürekli biz kadınların nafaka alması özerinden konuşuyoruz bu bile başlı başına mağdur olanların kadınların kadınlar olduğunun göstergesi. Normalde afaka her iki tarafa için de erkekler için de kullanılabilen bir hüküm olmasına rağmen nedense hep kadınlar talep ediyor ve kadınların kullandığı bir hükmün üzerinden faydalandığı dile getiriliyor. Çünkü bu kadınlara eşitsizlik neticesinde tanınmış bir hak.”