Parlamenter sistemde başbakan sadece yürütmenin değil, aynı zamanda yasama organının da patronu. Cumhurbaşkanı, yasaları bir defaya mahsus veto ederek, yasama organı üzerinde sembolik bir denge oluşturuyor. Halkın seçtiği cumhurbaşkanının bunun ötesine geçmesi, tıpkı başbakan gibi yasamanın içinde iş görmesi mümkün mü? Sorunu tekrarlayalım. Sistemde bir unsur değişirse diğer unsurların işlevleri mutlaka değişir. Siyasal sistem adı bunun için kullanılır. Cumhurbaşkanının yetkileri artacaksa, başbakanın ve yasama organının yetkilerinin azalması lazım. Peki bu nasıl mümkün olacak?
12 yıl başbakanlık yapmış güçlü bir liderin cumhurbaşkanlığına geçmesi bir tür itibarlı emeklilik demek. Özal’ın ve Demirel’in cumhurbaşkanlığı hem toplum hem de bu liderler nezdinde bir “alışma dönemi”ne maruz kalmıştı. Sonunda taşlar yerine oturdu ve sistem işlemeye devam etti. Şimdi de aynı şey olacak.
Cumhurbaşkanlığı yaldızlı ve parıltılı bir makam. Çocuğunuzun büyüdüğünde başbakan mı yoksa cumhurbaşkanı mı olmasını istersiniz? Verilecek cevabın “padişah mı, sadrazam mı olmasını istersiniz?” sorusuna verilecek cevaptan pek farkı yok. Devletin bir numaralı protokolü. Ankara’nın en yüksek tepelerinden biri. Yola çıktığınızda arkanızdan bir saltanat ekibi geliyor. Ne grup toplantısı, ne miting gürültüsü ne de her günkü boğuşmalar. Rahatınız ve konforunuz yerinde. Gerçek iktidar sizden uzak olsa da, reddedilecek bir makam değil. Ama hep bir şey eksik. Fiilî güç aşağıda başbakanın ve bakanların elinde.
Öyleyse değişikliğin göstergelerini cumhurbaşkanlığı makamında değil başbakanlıkta aramalıyız. Yetkileri azalmış bir başbakan mümkün mü?