25 Aralık operasyonuyla gözaltına alınan ve mal varlığına tedbir konulan işadamı Mehmet Cengiz, “Milletin a… koyacağız” ifadesini ‘montaj’ diye niteleyip ‘itibarsızlaştırma çabası’ olarak değerlendirdi. Kanıt olarak ise yerden yere vurduğu savcı Muaamer Akkaş’ın fezlekesini gösterdi!
İmzasız söyleşi
Hükümete yakın Star gazetesinde ve nedense imzasız yayınlanan söyleşide Cengiz Holding Yönetim Kurulu Başkanı’na kendisini aklamaya yönelik sorular sorulması dikkat çekti. Cengiz, “Medya işine girmeyi -maalesef- düşünmüş bulunduk” dedi.
Söyleşiden satırbaşları:
-Bugüne kadar neden suskun kaldınız?
Elbette söylemek istediğiniz çok şey oluyor. Avukatlarımızın telkini ile hukuk önünde konuşmadan, kamuoyu önünde konuşmamın doğru olmayacağını düşünmüştük. Geçen hafta savcılıkta ifademi verdim. Bir karalama, itibarsızlaşma kampanyasına dönüşünce Türk halkına bir açıklama yapmak ertelenemez hale geldi.
36 yıllık iş hayatım boyunca ihtilal dönemi dahil bütün hükûmetlerle çalıştım. Her hükümet değişikliğinde devlet tarafından detaylı incelendik ve hesap verdik. 36 yıl boyunca yaptığım işlerden bir ceza ödemedim. Bu işler birilerini rahatsız ediyorsa ve aleyhime yönlenmesine sebep oluyorsa, söyleyeceğim tek söz, ülkeyi sevmek bu mudur?
-Malvarlığınıza tedbir konduğunda neler hissettiniz?
İlk duygum büyük bir şaşkınlıktı. Türkiye’nin ve dünyanın en büyük bankalarıyla çalışıyorum. Bu itibarsızlaştırma sadece beni ve çalışanlarımı değil, uluslararası alanda Türk ekonomisini itibarsızlaştırmak anlamına gelir.
-Peki bu küfür meselesi nedir Mehmet bey?
O cümlelere baktığımızda elbette çok da hoşuma giden şeyler değil. Bunu hazırlayan ön yargılı kişilerin bile fezlekede ‘Rakip firmaları kastetmektedir’ dedikleri bir konuşmayı diğerine ekleyerek, millete yönelik bir hakaret olarak sunmaları şahsımı kamuoyu önünde itibarsızlaştırma, hedef gösterme faaliyetinin bir parçasıdır.
-Medya ile ilgili konu da çok tartışıldı, o konu nedir?
Grubumuz büyük işler yaptığı için özellikle de enerji işlerinde hem üretim hem dağıtım işlerinde varız. Grubumuzun geniş kitlelere ulaşabilme özelliği ve iş geliştirme departmanımızın önerisiyle, medya işine girmeyi -maalesef- düşünmüş bulunduk.
Önce Akşam grubuyla ilgilendik. Çukurova grubu ile ön anlaşmaları yaptık. TMSF’ye de 5.2 milyon TL ön ödeme yaptık.
Danışmanlarımız ve avukatlarımız 4 aylık bir incelemeden sonra bunun uygun olmadığını ifade etti. Bu işin matematiği de kafama yatmadığı için vazgeçtim.
Daha sonra, yine iş geliştirme birimimizin teklifi ile başka bir medya grubu ile de ilgilendik. Tapelerde yayınlanan ifadeler bununla ilgilendiğimiz döneme aittir. Ancak, Zirve Holding bu medya grubu ile anlaşınca vazgeçtik. Kısaca söz konusu medya yapısına ilişkin, başlangıç ilgimiz haricinde bir rolümünüz olmamıştır.
‘Boynumuz kıldan ince’
Hukuk önünde boynumuz kıldan incedir. Hukuk sistemi kin ve öfkeyle hareket edemez. Adalet sisteminin davalıya düşmanlık etme yetkisi yoktur. Ama ben dosyayı başlatan savcının adliye önünde bildiri okurken ki görüntüleri seyrettim. Orda lisanına ve beden diline yerleşen o öfke ve kini gördüm. O öfkeye baktığımda bu olanlara çok şaşırmıyorum ama o öfke neyin öfkesi, onu işte anlayamıyorum.
Hukuk adamı, insanları mağdur etmek için de strateji uygulamaz. Yarım saatlik bir çalışma ile klasörlerin mührü dahi açılmadan verilen tedbir kararını hangi hukuk, vicdan ve ahlaki prensiple açıklayabilirsiniz? Bize ilişkin fezlekenin Emniyette örneği yok. Savcı bu dosyaların içeriğini rüyasında mı gördü? Çok merak ediyorum.
Yaşadıklarını mağduriyet olarak görüyor
-Bu süreç sizin yatırım kararlarınızı etkileyecek mi?
Hayır. Şahsen bu yaşadıklarımı bir mağduriyet olarak görsem de bütünüyle kişisel almıyorum. Bu ülkenin geleceğine inanan bir işadamıyım. Ve bu ülkeye karşı herkes gibi sorumluluklarım var diye düşünüyorum. Kastınız, teşebbüs cesaretimin kırılıp kırılmadığını sormaksa cevabım kesinlikle, hayır. Ama bu ülkede cari açık diye bir meselemiz varsa, artık müteşebbislerin her yüksek miktarlı ticari ilişkisini, ya da her ihaleyi, bunları takip etmeyi kirli bir şeymiş gibi sunma alışkanlığından vazgeçmeliyiz. İhale eşittir, suç anlayışı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.
Tabii ki bu ihaleler soruşturmamalı anlamına da gelmez. Ama adil, şeffaf ve genel kamu menfaatlerini de koruyarak. Bu süreçte bir karar aldım. Biz arkadaşlarımızla tedbir kararının etkilerini değerlendirirken arkadaşlarımdan öğrendim ki, Avrupa’da, özellikle de Amerika’da bu konuları özel olarak inceleyen, Law and Economics kürsüleri varmış. Yani hukuk ve ekonomi ilişkisini araştıran öğreten birimler. Sanırım bu kültür bizim hukuk eğitimimizde yeterince ele alınan bir şey değil.