Acaba enflasyon oranındaki düşüş, şirket kârlarının düşüşünden mi yoksa faiz oranı artışlarından mı kaynaklanıyor?
Hangisinin ne kadar etkisi var doğrusu henüz bilmiyoruz.
Sayın Şimşek yayınladığı mesajda Mayıs 2023’te 60,1 milyar dolar olan cari açığın Ocak 2024’te 37,5 milyar dolara düştüğünü keyifle belirtiyor.
Daha önceki yazılarımda defalarca belirttiğim bir olgu var: Türkiye her yıl en az 230 milyar doları ithal olmak üzere 330 milyar dolar civarında sanayi malı tüketiyor.
Dünyadaki fiyat azalışları Türkiye’nin cari açığını olumlu etkiledi fakat enflasyonu da etkiledi mi, belli değil.
Çünkü bizim ithalatçıların çoğu mesela otomobil üretici ve ithalatçıları (Doğuş, TOFAŞ ve FORD) 2022 ve 2023 yıllarında oluşan kârlılığı azaltacak bir talep azalışıyla henüz karşılaşmadılar; yayınladıkları bilançolarda, yüksek kârlılıkları devam ediyor.
Türkiye son yirmi yılda iki kez faiz oranlarını ciddi oranlarda düşürebildi.
Birincisi 2001 krizinden sonraki dönemde ve ikincisi Sayın Murat Çetinkaya’nın faizleri 17,75’ten %24’e yükselttiği dönemde.
Fakat her ikisinin de çok önemli bir destekçisi vardı.
2003’ten sonra hem IMF hem de yabancı fonlar adeta Türkiye’ye para yağdırmışlardı. TL değerlenmiş, ithal ürünler ucuzlamış ve fiyatlar adeta donmuştu.
Sayın Murat Çetinkaya döneminde de, yabancı fonlar kadar etkili bir olgu yaşandı: “128 milyar dolar” satıldı.
“128 milyar dolar” satılarak TL’nin değerlenmesi sağlanmış ithal ürünler ucuzlamıştı.
Enflasyonun bileşenleri ve enflasyonla mücadele gerçekten çetrefilli ve zor bir konu.
Üstelik ne yurtdışından beklenen fonlarda bir hareket var ne de TCMB’nin satabileceği ilave bir “128 milyar dolar”ı.
Galiba, 2028 seçimlerine de en az %30 enflasyonla gireceğiz.