İstanbul Tabip Odası (İTO), pandeminin ‘kıran’a dönüştüğüne dikkat çekerek, en ağır bedeli corona virüsünün çıkış noktası Çin’in Wuhan kentini geride bırakan İstanbul’un ödediğini açıkladı.
İTO Yönetim Kurulu, Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden iki meslektaşına saygı duruşunda bulunmak, pandemiyle ilgili tespit ve alınması gereken önlemleri paylaşmak amacıyla basın toplantısı düzenledi.
İTO Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu şunları söyledi: ”Pandemi adeta ‘kırana’ dönmüş durumda. Öncelikle söylemek gerekir ki bu salgının kesin bir tedavisi henüz yok. Şu an yapabileceğimiz hastalığın yayılmasını önlemektir. Bunun için de bilime güvenerek hareket etmek gerekiyor. Geçtiğimiz ay, ekim raporunu açıklarken dile getirmiştik; hasta sayısı kontrolden çıkmış şekilde artıyor.
Hükümet, Bakanlık yetkilileri yeterince yatağın olduğunu, yoğun bakım ünitelerinde sorun olmadığını dile getirdi ısrarla. Ama sadece geçtiğimiz iki hafta içinde İstanbul’da Covid-19’a ayrılmış yataklar, hastaneler, yoğun bakım üniteleri tamamen dolmuş durumda. Bu doluluk diğer hastaların sağlığa, tedaviye erişimine de engel oluyor, bu da ayrıca bir sağlık sorunu olarak önümüzde. Yine çok açıkça ortaya çıkmıştır ki bakanlığın verileri gerçeği yansıtmıyor. Böyle bir ortamda, en önde mücadele eden sağlık çalışanları da toplumla birlikte enfekte oluyor, ölüyor, tükeniyor. “
Hayatını kaybeden hekim sayısının 62’ye yükseldiğini, toplam sağlık çalışanı kaybının 144 olduğunu söyleyen Küçükosmanoğlu, art arda hayatını kaybeden üyeleri Dr. Yalçın Özdemir ve Dr. Mesut Cem İlkin’i andı.
‘Gerçek vefat sayısı açıklananın yaklaşık üç katı’
İTO Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu ise Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği vefat kriterlerini ‘meçhul’ olarak tanımlayarak şunları söyledi: ”Covid-19 pandemisi sürecinde gerçek vefat sayılarının Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığının yaklaşık üç katı olduğunu biliyoruz. En ağır bedeli ise Sağlık Bakanı’nın daha salgının başlangıcında ‘Türkiye’nin Wuhan’ı’ olarak tanımladığı, bugün ise Wuhan’ı geride bırakmış olan İstanbul ödüyor.”
‘Ambulanslar yetişemiyor’
Ömeroğlu, sahadan alınan bilgilerin durumun ‘vehamet kesbettiğine’ işaret ettiğini belirterek şöyle devam etti:
”Ambulanslar Covid-19 hastalarını taşımaya yetişemiyor, hastalar saatlerce sedyelerde bekletiliyor. Hastanelerde mevcut servisler yetmiyor, her gün yeni yeni Covid-19 servisleri açılıyor. Servise yatması gereken birçok hasta yeterli yatak olmadığı için acillerde tutuluyor. Yoğun bakımda yatması gereken birçok hasta acillerde ya da servislerde bekletilip yoğun bakım yataklarının ‘boşalması’ bekleniyor. Sadece Covid-19 hastaları değil, diğer hastalar da servis, yatak, yoğun bakım sıkıntısı yüzünden sağlık hizmeti alamıyor. Kamu hastaneleri ihtiyaca cevap veremediği için devreye sokulan özel hastaneler Covid-19 hastalarını ancak ücret karşılığında kabul ediyor. Bütünüyle İlçe Sağlık Müdürlükleri’nin üzerine yıkılmış olan filyasyon çalışmaları vakaların ancak çok az bir bölümüne yetişebiliyor.”
‘İstanbul için acil kapanma zamanı’
İstanbul’un sağlık kurumlarının ‘S.O.S. verdiğini ve durumun ‘her geçen gün daha da kötüye gittiğini’ belirten Ömeroğlu, ‘İstanbul için kapanma zamanı’ başlığı altında alınması gereken önlemleri sıraladı.
İstanbul Tabipler Odası’na göre alınması gereken yedi acil tedbir:
1. İstanbul’un sağlık altyapısının bu gidişe dayanabilmesi mümkün görünmemektedir. Başta şehre giriş-çıkış kısıtlaması, en az SARS-CoV-2’nin kuluçka süresi olan 14 güne kadar toplumsal hareketliliğin azaltılması/sokağa çıkma kısıtlaması, temel/zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde çalışmanın durdurulması olmak üzere virüsün yayılmasını azaltacak/durduracak önlemler hızla hayata geçirilmelidir.
2. Salgınla mücadele hastanelerde değil, sahada kazanılır. Etkin bir filyasyon çalışması için birinci basamak sağlık hizmetlerindeki Aile Hekimliği-İlçe Sağlık Müdürlüğü ikiliği kaldırılmalı, Aile Sağlığı Merkezleri hızla bölge tabanlı olarak organize edilmelidir.
3. Salgının kontrol altına alınamamasının sorumluluğunu vatandaşlara yıkıp sadece ‘MaskeMesafe-Hijyen’ tekerlemesiyle pandemiyle başa çıkılamaz. Yapılması gereken, Dünya Sağlık Örgütü’nün başından beri önerdiği gibi çok sayıda test yaparak hastalık tanısı konanlara katı
bir izolasyon uygulamak, evde izolasyon koşullarının sağlanamadığı durumlarda yerel yönetimlerle de işbirliği yaparak barınma olanakları sağlamaktır.
4. Pandeminin bütün insanlığı tehdit ettiği koşullarda sağlık, piyasanın vahşi koşullarına terk edilemez, özel hastanelerin Covid-19 hastalarından para talep etmesine hiçbir şekilde göz yumulamaz. Kamu sağlık kurumlarının ihtiyaca cevap veremediği her durumda özel hastaneler Sağlık Bakanlığı’nın kontrolüne geçirilmeli, yurttaşların sağlık hizmetlerine erişimi istisnasız ve ön koşulsuz bütünüyle parasız olmalıdır.
5. Covid-19 dışı hastaların aylardır ertelemek zorunda kaldıkları sağlık hizmeti ihtiyacı daha fazla bekletilemez. Bölge ve nüfus özellikleri dikkate alınarak ‘pandemi dışı hastaneler’ belirlenmeli ve ilan edilmelidir.
6. Salgın mücadelesi ancak yüksek motivasyonlu ve yeterli sayıda sağlık çalışanlarıyla kazanılabilir. Covid-19 pandemisinin oluşturduğu istihdam ihtiyacı göz önüne alınarak KHK ile ihraç edilmiş ve ataması yapılmayan hekimler/sağlık çalışanları acilen göreve başlatılmalı; aylardır pandemi mücadelesi nedeniyle yorgun düşmüş sağlık çalışanlarının çalışma koşulları ve özlük hakları hızla düzeltilmelidir.
7. Türkiye’de salgının sekiz aydır kontrol altına alınamamasının sorumlusu kuşkusuz on binlerce yurttaşımızın hayatına mal olan pandemi sürecinden başarı hikayesi çıkarmaya çalışan AKP zihniyetidir. Bugüne kadar izlenen eksik, yanlış, tutarsız uygulamalara derhal son verilmeli, acilen aklın ve bilimin ışığında açık, şeffaf, güvenilir, toplumun bütün kesimlerinin katılımına açık yeni bir salgın politikası oluşturulmalıdır.