ARDA EKŞİGİL
İBB, ‘bayanlara özel metrobüs çalışmasının dünyadaki örnek uygulamalarını incelediğini’ ve ‘uygun bir proje ortaya koymak için’ çalışmalarını sürdürdüğünü bildirmiş.

İBB’nin 19 Mayıs tarihli açıklaması
Projenin isminden, otobüsün renginden bahsetmeyeceğim. Boğaz köprülerinin ışıklandırmasından, kadına –daha doğrusu ‘bayan’a- genel yaklaşıma kadar birçok veri bize aracın pembe olacağını, isminin de ‘pembe otobüs’ seviyesinin üstüne çıkamayacağını gösteriyor. Amacım, ‘dünyadaki örneklerden’ birini gözler önüne seren İran’dan haber etmek, İBB’nin ‘şartlar olgunlaştıkça’ çıtayı nasıl yükseltebileceğine dair birkaç ipucu vermek.

Fotoğraflar pinkpangea.com
İran’da otobüsler ve metrobüslerde kadınlar ve erkekler ayrı ayrı oturuyor. Kadınlar isterse erkeklerle yolculuk yapabiliyor, erkeklerse kadın kısmına geçemiyor.
Metrolarda da durum aynı. Kadınlar ön ve arka vagonlarda yer alıyor, erkeklerse orta kısımlarda kalan bölümlerde. Tıpkı otobüslerdeki gibi, bazı seyyar satıcılar ve çocuklar hariç, kadın kısmına geçiş yasak.
Erkek tarafını asık, yorgun -Oktay Rıfat’ın tabiriyle- ‘darağıcı’ suratlı, nefsine hakim olması beklen(e)meyeceği için cezalandırılmış, sessizce dikilen, oturan, çömelen, yeri gelince birbirini itip kakan bir mutsuzlar ordusu oluşturuyor. Bazıları, göz ucuyla kadın tarafına bakıyor. Onların da erkeklerden pek farkı yok. Sessizce birbirlerinin makyajını veya tırnak boyalarını inceliyor ya da telefonlarına gömülüyorlar. İslam Devrimi’ni içselleştirmişler. Metro yaklaşırken istasyonun ön veya arka tarafına doğru koşturuyor ve ‘kendilerine ayrılan yerler’e geçmeye hazırlanıyorlar.
Tıpkı bizdeki gibi, İran’da da insanları olduklarından daha da mutsuz, bakımsız ve suratsız kılacak bu tür ‘önlemler’in ülkelerindeki sorunları çözeceğine, ‘ahlaki çöküş’ün veya ‘dünyevileşme’nin önüne geçeceğine dair bir inanç var.
Geçenlerde cumhurbaşkanlığı seçimlerini reformcu Ruhani’ye kaybeden İbrahim Raisi’nin vaatlerinden biri, kadın ve erkeklerin yürüdükleri kaldırımları ayırma projesiydi (kadim zamanlardan beri kaldırım söküp takmada ustalaşan İBB’ye duyurulur). Bu tür yaratıcı projelerin temelinde, erkeklerin fıtratında ‘tahrik olmak’, kadınlarınkinde de ‘tahrik etmek’ olduğu gibi hiçbir türlü sarsıl(a)mayan bir kanaat yatıyor. Erkekler birbirlerini kadınsız alanlara kapatıyor, kadın vücudunun da ‘tahrik edici’ saydıkları bölgelerini kapatmalarını emrediyorlar (bazı üniversitelerin önüne yerleştirilen kadın görevliler kız öğrencilerin tırnaklarını kontrol ediyor ve genelde yanlarında bulundurdukları asetonla ojeli tırnakları siliyorlar.)
Bu tür uygulamaların İranlılara ne tür bir fayda sağladığını anlamak zor. Kuşkusuz, bunları destekleyen ve toplumsal meselelerin çözümü olarak görenler var ve sayıları da az değil. Birçok başka şey işlemese de, İBB’nin dikkatle üzerinde durduğu ‘bayanlara özel metrobüs çalışmasının dünyadaki örnek uygulamalarından’ biri, burada büyük bir itinayla yaşatılıyor. Fakat kadın ve erkekler pembe/lacivert diye ayrıştırılsa da bir şekilde buluşma, tanışma ve görüşme fırsatı buluyorlar. Dolmuşlarda, ev partilerinde, hatta kırmızı ışıkta beklerken arabalarının camlarından birbirlerine telefon numaralarını uzatıyorlar. Kuşkusuz, kaldırımlar ayrılsa da buluşacaklar- belki her zamankinden de büyük bir özlemle.
Türkiye’de, ‘bayanlara özel metrobüs çalışması’ kadına şiddet, taciz ve tecavüz vakalarını azaltacağı iddiasına dayanarak savunuluyor ve uygulamaya geçtiğinde de o şekilde sunulacak. Oysa, bu tür ayrımların yapıldığı Müslüman ülkelerin deneyimlerine bakarak, kadın ve erkeklerin yaşam alanları ayrıldıkça tecavüz ve şiddetin artacağını, tecavüz ve şiddet arttıkça da çözüm olarak kadın ve erkekleri ayırma yoluna gidileceği için tecavüz ve şiddetin daha da artacağını öngörmek zor değil.
Eğer amaç gerçekten bu kısır döngüden çıkmak, kadınların günlük hayatta yaşadıkları sorunlara çözüm getirmekse ‘dünyadan başka örnekler’ de bakılabilir diyeceğim ama dava aşkıyla yanıp tutuşanları tatlı rüyalarından uyandırmanın mümkün olmadığını biliyorum.
İlla İran örnek alınacaksa, ezan konusunda alınabilir. Bizdeki ilahi kakafoninin tersine, zaten son derece kısık sesle okunan ezanın sesi yükseltildiği takdirde de polis aranıp kıstırılabiliyor. Ayrıca, ceza hukukunda eşeklerin yükünün belli bir ağırlığı geçmemesi gerektiğine dair bir madde olduğu da söyleniyor. O da – hiç yoksa eşekler için – faydalı olabilir.