• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

‘Influencer gazeteciliği’ ya da ‘Devir değişti beybaba!’

26/02/2022 22:20


DAĞHAN IRAK

[email protected]

@daghanirak

Geçtiğimiz günlerde Faruk Bildirici ile Nevşin Mengü arasında başlayan, sonrasında başka gazetecilerin de katıldığı ‘Gazeteci reklam yapabilir mi, yapamaz mı?’ tartışmasını duymuşsunuzdur. Duymayanlar için özetleyelim: Nevşin Mengü’nün Instagram hesabından #işbirliği etiketiyle bir gıda takviyesi markasının reklamını yapmasına Faruk Bildirici’den itiraz geldi; Nevşin Mengü ise Faruk Bildirici’yi ‘kendi kendini medya ombudsmanı ilân etmek‘le, ‘medyadaki konumunu kaybetmiş bir olgun erkek olarak rahatsız olmak‘la suçladı, üzerine şef dokunuşu olarak da “Sayemde hiç okunmadığınız kadar okundunuz”u bıraktı. Bunlar da yetmemiş olacak ki, “Patronsuz medyada tek bir gün çalışmamış olan konuşmasın” diye kimin konuşup kimin konuşmayacağının raconunu da kesiverdi Nevşin Mengü.

Bu yazıyı yazmakta önce tereddüt ettim, zira bakalım Nevşin Mengü’nün standartlarını tutturuyor muydum?


Eski medya düzeninden mi geliyordum? Pek sayılmaz, Nevşin Mengü’nün aksine, yıllar yıllar önce Star’da Ayşenur Arslan’ın haber merkezindeki stajyerliğimi saymazsanız, hep kenar/köşe medyaları ana akıma tercih ettim; ana akım da bana meraklı değildi zaten.

‘Olgun erkek‘ miyim? Maalesef erkeğim (ki bu erkeklerin medyadaki/toplumdaki iktidarı konusundaki itirazında Nevşin Mengü’nün haklılık payı çok yüksek, buna geleceğiz tekrar), ama olgunluk kısmından yırtıyorum sanırım. Yaş olarak tartışmaya katılan diğer isimlerden genç olduğumdan eminim, Nevşin Mengü’den de sanırım bir-iki yaş gencim, en fazla aynı yaştayızdır. Bu gençlik meselesi çok ilginç, zira Ece Temelkuran’ı eleştiren bir yazım Barış İnce döneminde Birgün internet sitesinden apar topar kaldırıldığında Ece hanımdan (ki o da benden topu topu birkaç yaş büyüktür), Twitter’dan, “Yaa genç kardeşim, medyada işler böyledir, öğreneceksin bu işleri” ayarını yemiştim. O zaman fazla gençtim, şimdi de fazla yaşlı kaçmıyorumdur herhalde. Olgunluk meselesi zaten sırf yaş değil, bu yazıyı yazarken kucağımda gamepad durduğunu düşünürsek herhalde o kadar olgun sayılmam. Çocuk irisi denebilir. Konum olarak da ecnebilerin “Hudıfakaryu” dediği kategoride oldum hep, kaybedecek bir konumum olmadı pek.

Ha, unuttum, patronsuz medya meselesi de var. Valla Nevşin hanım, sanırım ‘patronsuz medya‘dan kendi medyasını kurup başına geçmeyi anlıyor sanırım. ‘Patronsuz medya‘ öyle bir şey değil; meslektaşları Gezi’den sonra ‘katılımcı medya‘ projelerine geçerken, kendisi CNN Türk’te Aydın Doğan’ın medya yüzü olarak beş sene daha çalıştığı için bilmeyebilir. Nevşin Mengü, ‘alternatif medya‘nın doğrudan ‘patronsuz medya‘ olduğunu düşünüyor olmalı. Ne kadar patronsuz oldukları tartışılır, zira en az iki tanesinden tepedeki birilerinin sevdiği birini eleştirdiğim için yasaklandım, ama ana akım dışında adı sanı bilinen sol gazetelerde -tabii ki telifsiz olarak, çünkü bizim cenahta emek sömürüsünün adı dayanışmadır- epeyce yazmışlığım ve sonra da teşekkürsüz kapının önüne konulmuşluğum vardır.

Caiz midir Nevşin hanım, konuşabilir miyim?

Asıl konuya gelirsek, özetle Nevşin Mengü ve sonradan tartışmaya dahil olan Cüneyt Özdemir diyor ki; “Devir değişti, artık eski medya düzeni yok, onun kuralları da artık kadük kaldı.” Bu argümanla Faruk Bildirici’ye “OK, boomer” çekiyorlar yani. Burada bir değil, birden fazla faul var kanımca…

Bu faullerden sarı buçuk kart gerektirenle başlayalım: tekno-belirleyicilik. İletişim çalışmaları okuyanlar bilir, bilmemek de ayıp değil, anlatırız, tekno-belirleyicilik, özellikle 2000’lerde yükselişe geçen, yeni teknolojinin tüm toplum hayatını baştan belirleyeceğini savlayan bir anlayış. Bu iyi anlamda da (tekno-iyimserlik), kötü anlamda da (tekno-kötümserlik) olabilir. Lâkin, teknoloji değişince her ne kadar toplum hayatı gerçekten değişiyor olsa da aynı kalan birçok şey var. Kapitalizm şekil değiştiriyor mesela, ama iptal olmuyor. Zira üretim araçlarının çeşidi ve önem sırası değişiyor, ama kontrolü meselesi devreden çıkmıyor, o hâlâ olduğu yerde duruyor sınıfsal olarak.

Ayrıcalık, ayrıcalıklıya görünmediği için Nevşin hanım ve Cüneyt bey göremiyor olabilir, ama kendilerini patronlaştıran şey, hâlâ eski düzenden devşirdikleri sermaye. Yalnızca paradan bahsetmiyorum, ana akımda yıllarca ekran yüzü olmaktan kazandıkları kültürel ve sosyal sermayeden de bahsediyorum. Nevşin hanım ve Cüneyt bey, Aydın Doğan’ın star ekran yüzleriyken ana akım medya, sigortasız-sendikasız gariban editörlerin yüzü suyu hürmetine dönüyordu. Neden onların hiçbiri patronlaşamadı da, bu ikisi patronlaştı, pardon ‘kendi kendinin patronu oldu‘, bunu da bir konuşmak gerekiyor.

Bildirici’nin -katılırsınız, katılmazsınız, o ayrı- meşru eleştirilerine verdiği “Biz burada dükkan döndürüyoruz sinyor” mealli cevabı da Nevşin Mengü’nün adabsızlığından fazlasını tartışmayı gerektiriyor. Birincisi, Nevşin hanımın aklında ‘tık almak‘ ve reklam, pardon ‘işbirliği‘ yapmaktan başka bir gelir modelinin olmadığını anlıyoruz. Oysa, dünyada farklı gelir modelleriyle var olan bir sürü alternatif medya örneği var. Bu modellerin Türkiye’de ne kadar işe yarayabileceği tartışılabilir ama hepsinin tümden yok sayılıp tek bir modelin kafadan meşrulaştırılması kabul edilemez.

Lâkin, Nevşin hanımın Faruk beye verdiği “Tık’ın kadar konuş, sayemde okunuyorsun” temalı cevap, meselenin iş modelinden fazlası olduğunu da düşündürtüyor. İşin ironik tarafı, Nevşin Mengü ve Cüneyt Özdemir’in bir yandan “Düzen değişti, burası Thunderdome, burada her şey gerçek!” temalı tiradları fazlasıyla eski ana akım medya kokuyor. Kendilerine sorarsak, ‘disruptive medya‘ olduklarını, yani hâkim kodları yıktıklarını filan söylerler muhtemelen, ama “Tık’ın kadar konuş” ile “Reytingin kadar konuş” birbirine biraz fazla benziyor sanki.

Gazeteciliğin geçer akçesinin izlenme oranları/trafik/gelir/popülerlik olması yeni bir şey değil. Cüneyt beyin ben tıfıl bir gazetecilik öğrencisiyken benim ve arkadaşlarımın yüzüne bakarak ‘çalışabileceğimiz en iyi patron‘ olduğunu söylediği Aydın Doğan ve çağdaşları, 1970’lerin sonunda medyaya bodoslama daldığından beri var. Farklı endüstrilerden gelme patronların, gazetecilikten gelme gazete sahiplerini taca çıkardığı, darbe sonrası Özal’dan aldığı destekle semirdiği, sonrasında AKP dönemine kadar kendi iş çıkarlarını hükümetlere dikte etmeye çalıştığı, AKP döneminde ise mecburiyetten iktidarın dümen suyuna girdiği bir düzenden bahsediyoruz. Nevşin Mengü ve Cüneyt Özdemir, neredeyse sonuna kadar bu düzenin içinde yer aldı, sermaye biriktirdi. Mesela, Nevşin Mengü, CNN Türk Gezi’de penguen yayınladıktan sonra beş sene daha ekran yüzüydü kanalın. Ana akımın pek çok ekran yüzü gibi, medyadaki iktidar yapılarına karşı olduğu için değil, iktidar olma mücadelesini kaybettiği için orayı terk etmek zorunda kaldı.

Demem o ki meslekte devrim yaptıklarını sanıyor olabilirler ama ufukları Doğan’la başlayıp Doğan’la bitiyor. Yeni medya teknolojilerini kullanarak da ‘kendi kendilerinin Doğan’ı‘ olmaya çalışıyorlar. Eleştirilere verdikleri tepki de gazeteci tepkisi değil, patron tepkisi.

Nevşin hanım, ‘konumunu kaybetmiş olgun erkekler‘ göndermesinde haksız değil. Toplumda, hele ki medyada, cinsiyet gerçekten önemli bir ayrıcalık belirleyicisi. Ana akım medyadaki en ayrıcalıklı kadın gazetecinin bile -ki bu Nevşin Mengü olabilir- meslek hayatı boyunca pek çok ayrımcılığa uğradığını adım gibi biliyorum. Diğer taraftan, kendisinin bu düzeni değiştirmek için ne yaptığı konusu epey flu. Eski ana akım medyayı, yeni medyaya uyarlamak bunu sağlar mı, çok şüpheli. Şu ana kadar gördüğümüz, yaptığı eleştirinin ‘erkek‘ kısmı hariç tamamının kendisi için de geçerli olduğu. TED Koleji ve Bilkent mezunu bir mebus çocuğu ve en büyük medya imparatorluğunun yıldız ekran yüzü olarak, sınıf mücadelesinin bayrak sallayanı olduğunu söylemek zor. Mevcut siyasi iktidarla çatışmasa, düzenden ne şikayeti olurdu acaba? Çok yakın zamana kadar gemiden inmeyi reddettiğine göre herhalde pek olmazdı.

İki hafta önceki yazıda biraz bahsettiğim gibi bir düzende ayrıcalıklılar düzeni korumaya, ezilenler ise o düzeni değiştirmeye çalışır. Nevşin Mengü ve Cüneyt Özdemir örnekleri şu açıdan eğitici: İkisi de düzenin yalnızca işlerine geldiği kadarını değiştirmeye razı. Kendilerinin merkezde olmadığı, eşitlikçi-katılımcı, gerçekten patronsuz bir medya düzenine yanaşmıyorlar, ama rahat hareket etmelerine mâni olan etik kuralları kadük sayıyorlar (Eski patronları Aydın Doğan da böyleydi, bir yasa işine gelmedi mi, hükümete baştan yazdırırdı). Eski ayrıcalıklarını yeni medyaya taşırken, kendi konumlarını tehdit edebilecek her şeyi ‘o artık değişti‘ sıvasıyla kapatıyorlar. Ne yazık ki buna gazetecilik ilkeleri dâhil.

Yıllardır yazıyorum, anlatıyorum; gazetecinin patronu kamudur. Kamu çıkarını savunamaz hâle geldiğinizde gazetecilik yapamazsınız, o artık halkla ilişkiler faaliyetidir. Sosyal medya, gazeteci personanızı büyüttüğünüz bir alansa, orada reklam yapmanız gazetecilik faaliyetinizi zora sokar. Mesela, sponsorunuz haksız işçi çıkardı ya da kripto para reklamı yaptınız, şirket paraları aldı kaçtı. Ne yapacaksınız? Kaldı ki Ümit Kıvanç’ın belirttiği gibi, mevzu reklam da değil, ‘işbirliği‘ gibi tamamen PR literatüründen çıkma bir garabet.

Nevşin hanım, reklamını yaptığı vitamini gerçekten mi kullanıyor, yoksa para alınca mı böyle diyor, o bile tam net değil. Belli ki kendisini ticari olarak bir ‘influencer’ yani sosyal medya fenomeni gibi konumluyor, en azından kendisine reklam verenlerin onu öyle gördüğü açık. Ancak, bir ‘influencer‘dan gazetecilik bekleyebilir miyiz, orası o kadar açık değil.

Yeni nesil gazetecilik oluşumlarının, kendilerini gazeteciliğin sıkı ilkelerinden korumak için ‘platform‘, ‘girişim‘ gibi flu tabirlerle tanımlaması gibi Nevşin hanım da kendisini gazeteci ile ‘influencer‘ arasında bir yere koyup hem gazeteciliğin getirdiği güvenilirlikten besleniyor (ve bunu nakte tahvil ediyor), hem de ‘influencer‘ olarak ayrıca maddi çıkar sağlıyor. Yani hem pastası duruyor, hem karnı doyuyor. Buna itiraz edene de “Devir değişti beybaba!” çekiyor.

Afiyet olsun, ne diyelim.

Mevzu uzun; daha ilkesel bazda tartışmaya devam edeceğim.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Dağhan Irak

SON HABERLER

Nijerya’da cezaevine baskın: 400’ü aşkın mahkum kaçtı

Nijerya'nın başkenti Abuja'daki bir cezaevine yönelik baskında dört mahkum … Devamı...

Elon Musk’ın üst düzey yöneticisinden ikizleri varmış

Tesla ve SpaceX'in kurucusu ABD'li milyarder Elon Musk'ın, geçen yıl bir … Devamı...

Netflix dizisinin yıldızı, çocuğun cinsel istismarı suçundan 12 yıl hapis cezası aldı

Netflix’in belgesel serisi ‘Cheer’ın yıldızı Jerry Harris çocuklara … Devamı...

Erdoğan’dan yerli otomobilin ‘beş babayiğit’ine bedelsiz taşınmaz kıyağı

Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu AŞ'nin (TOGG) Bursa Gemlik'te üretim … Devamı...

El konduğu iddia edilen Rus gemisi Türkiye’den ayrıldı

Ukrayna'nın Türkiye'den el koymasını istediği ve çalıntı tahıl taşıdığı … Devamı...

Altı şirketin anketlerinin analizi: AKP eridi, İYİ Parti sıçradı, CHP bazılarında birinci

ANIL CAN TUNCER @tunceranil [email protected] Altı araştırma … Devamı...

Sekiz kamu-özel işbirliği projesine verilen Hazine garantisi 16,5 milyar dolar

Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın 2021 kamu maliyesi uygulamalarına yönelik … Devamı...

Avcılar sahilinde yedi tekne yandı

İstanbul Avcılar sahilinde bir teknede çıkan yangın, diğer teknelere de … Devamı...

‘Sağlıkta reform’un faturası: 10 yılda 110 bin şiddet olayı

MESUDE ERŞAN @mesudersan [email protected] Sağlıkta şiddet … Devamı...

Anket: ‘Geçim şartları kötüleşti’ diyen AKP seçmeni hangi partiye oy verecek?

MetroPOLL anketine göre son bir senede geçim şartlarının kötüleştiğini … Devamı...

Zamanı boşa harcamayın!
Batı, İslamcılık ve seküler muhalefet: Kim kime karşı?

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1710 gündür hapiste

YAZARLAR

Dört yaşındaki Afgan çocuğun bir ismi de vardı…

Murat Sevinç

Oyun büyük yeğen

Bahadır Kaynak

Neden bu kadar öfkeliyiz?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sedat Peker meselesi ve içine düştüğümüz sefalet

Levent Gültekin

Türkiye demokrasisinde siyasetçilerin halktan uzaklaşmaması mümkün mü?

Murat Sevinç

AKP neden oy kaybediyor?

İhsan Dağı

Cüneyt Arkın’ın ardından: Baş ucundaki ekmeğe bakarak uyumak

Azime Acar

GÜNÜN 11’İ

Yılmaz Özdil: Peker’in iddialarını araştıracak savcı beklenirken, tam tersine…

Bercan Tutar: Erdoğan istediğini aldıkça Putin de kazanıyor

Abdurrahman Yıldırım: Karı realize etmenin zamanı

Uğur Dündar: AKP Türkiye’si, tipik bir ‘ister inan, ister inanma’ ülkesi

Ali Bayramoğlu: Tereddütsüz ‘Evet’ dedim, üç nedenle…

Can Ataklı: CHP oylarında ciddi bir kıpırdanma yok

Zeynep Gürcanlı: Türkiye hava savunmasındaki kritik iki unsurdan da yoksun

Esfender Korkmaz: AKP memur sendikalarını parçaladı ve sendika gücünü bitirdi

Barış Terkoğlu: İbni Haldun bugün yaşasa, Erdoğan’ın gazabından kurtulamazdı

Feray Aytekin Aydoğan: TÜİK’in kararttığı verilerin faili iktidardır

İhsan Çaralan: ‘Kazın artık bağırtmadan yolunması’nın mümkün olmadığı bir dönem

‘Friends’in yaratıcısı kendisiyle hesaplaşmaya devam ediyor: ‘Chandler’ın babasına’ baba dememeliydik

Mevsimlik işçinin tülbentle yaptığı mesai başladı

‘Stranger Things’ yıldızı uygulamadan tanıştığı eşi Lily Allen’a aşık olduğu anı anlattı

Aşırı doz D vitamini hastanelik etti

Mavi yüzgeçli orkinoslara ‘çipli’ takip

Sahnede bayılan Carlos Santana hastaneye kaldırıldı

Kütüphaneden aldığı kitabı 46 yıl gecikmeli iade etti

Trafo merkezine giren yılan 10 bin hanenin elektriğini kesti

Sarıyer’deki balıkçıda sergilenen amforalara el kondu

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi