
İHSAN DAĞI
@ihsandagi
Ekrem İmamoğlu sanırım siyaset hayatının en büyük riskini alıyor yeniden İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığına adaylığını açıklarken. ‘İstanbul’u AKP’den alan kişi’ olarak ulusal siyasette yükselişe geçen İmamoğlu Mart 2024’te seçimi kaybederse siyasal kariyeri biter. Söylenenin aksine, İstanbul’u kazananın Türkiye’yi de kazanamadığı anlaşıldı mayıs seçimlerinde, ama İstanbul’u kaybedenin Türkiye’yi de kaybedeceği kuşkusuz. ‘Başarı hikayesi’ni kendi elleriyle yırtıp atmış olur İmamoğlu yeniden aday olup seçimi kaybederse.
Mümkün ama
Peki, ne yapabilir ki?
Cumhurbaşkanlığı adaylığı yakıştırıldı, olmadı. Büyük baskılara rağmen kendisi de inisiyatif almadı bu yönde.
Muhalefetin ağır seçim yenilgisinin ardından ‘değişim’ mesajları verdi, CHP genel başkanlığı yakıştırıldı, yine olmayacak gibi. Bu konuda da inisiyatif almayan bir İmamoğlu var karşımızda.
Mevcut delege yapısıyla o istemeden Kılıçdaroğlu’nun yerini almanın pek mümkün olmadığını düşünüyor muhtemelen. Siyasal bir aktör olarak varlığını sürdürmenin tek yolu olarak geriye İstanbul adaylığı kalıyor. Aday olur, ittifakı yeniden canlandırır, 2019’da olduğu gibi canla başla çalışır ve seçimi kazanır. Beklenti ve umut bu yönde.
Peki bu, gerçekten iyi bir plan mı? İmamoğlu yeniden İstanbul’u kazanabilir mi?
Elbette mümkün. İmamoğlu’nda iyi bir siyasetçi kumaşı var; insanlarla diyaloğu çok iyi, halktan biri algısı yaratmayı başarıyor, topluma duygularını, heyecanını geçirmeyi biliyor. Neredeyse her kesimden oy almayı başarabilen bir siyasetçi. Yani, hafife alınır bir siyasal kişilik değil İmamoğlu.
‘Ya hep ya hiç’
Ancak, 2019’a göre koşullar çok farklı. Bir önceki seçime göre İmamoğlu’nun avantajlı hale geldiği durumlar hiç de az değil. Örneğin, dört yıldır sergilediği bir ‘performans’ var İstanbulluların gördüğü.
Adaylığını açıklayarak tüm siyasal kariyerini masaya sürdü İmamoğlu; ‘Ya hep ya hiç’ dedi. Kazanmaya mahkum eğer siyasette varlığını sürdürmek istiyorsa.
Eksileri hayli fazla
Dolayısıyla artılarından çok eksilerine odaklanmalı seçimi kazanmak için. Ve bu seçimde İmamoğlu’nun 2019’a göre eksileri hayli fazla.
Öncelikle, 2019’da yerel seçimleri kazanmak genel seçimleri kazanma yolunda bir başlangıçtı. O süreç başarısızlıkla sonuçlandı, AKP’yi iktidardan indiren bir genel seçim zaferiyle sonuçlanmadı. Yani, yereldeki değişimin genelde bir değişim yaratamadığı anlaşıldı. Bu önemli motivasyon bu seçimlerde yok. Hem katılım düzeyini hem de seçmenin heyecan ve motivasyonunu olumsuz etkileyecek bir durum bu.
İmamoğlu özeline gelince… 2019’da görece az bilinen bir siyasetçiydi ve seçimlerin favorisi değildi. Karşısında kazanacağından neredeyse emin bir parti ve aday vardı. İmamoğlu’nu, kişiliğini, siyaset tarzını, halka dokunuşunu bilmiyorlardı. Beklenmedik hamlelerle rakibini şaşırttı, ittifak seçmeninin gönlünü kazandı, seçim gecesi dik durmayı becerdi. Ve kazandı…
2024’ün İmamoğlu’su ise deyim yerindeyse ‘deşifre oldu.’ Sadece tanınmıyor; siyasi tarzı, üslubu, yaklaşımı, yapabilecekleri de biliniyor. Yani, artık rakibine sürprizler yapabilecek bir aday değil. Favori olmayanın avantajından yoksun.
Dahası, yerel seçimlerde oy verme eğiliminin düşük olması muhtemel. Özellikle muhalefet seçmeni umudunu ve motivasyonunu kaybetti. ‘İstanbul’u da kaybetmeyelim’ fikri seçmeni yeniden harekete geçirebilir. İmamoğlu da bunu deneyecek basın toplantısında gösterdiği gibi. Ama, muhalif seçmen yorgun ve kırgın. Genel seçimlerde başarısız olan KIlıçdaroğlu ve Akşener’i cezalandırmak, onlara bu başarısızlığın faturasını kesmek isteyen bir seçmen kitlesi mevcut. İmamoğlu, bu seçimde özellikle Kılıçdaroğlu’nu cezalandırmak isteyen seçmenin kurbanı olabilir.
Dolayısıyla, seçimlere giderken CHP’de liderlik koltuğunda kimin oturuyor olacağı da önemli. Bu kişi de Kılıçdaroğlu’ndan başkası olmayacak. Dolayısıyla, İmamoğlu yeniden aday olduğunda Kılıçdaroğlu’nun adayı olarak görülecek. Karşısında değişim bayrağı açtığı, seçim sonrası üzerine düşen rolü oynamadığını sürekli ima ettiği Kılıçdaroğlu’nun yeniden aday gösterdiği bir İmamoğlu ‘kendi’ olmakta zorlanacaktır seçmeni karşısında. Muhalif seçmenin ve özellikle de İYİ Parti seçmeninin tepki gösterdiği bir liderin ‘adamı’ olarak seçime gitmek İmamoğlu için önemli bir risk.
2019’un önemli özelliklerinden birisi teşkilat ve aday uyumuydu. Adayla beraber teşkilatlar da (CHP ve İYİ Parti teşkilatları) seçimlere ağırlığını koymuştu. Kaftancıoğlu ve Kavuncu’nun adayla, teşkilatla ve seçmenle uyumu sonuçta etkili oldu. 2024’te böyle bir uyum beklemek hayal. Bölünmüş CHP teşkilatını İmamoğlu lehine mobilize etmek hiç de kolay olmaz. İYİ Parti’nin ne yapacağı ise muamma. Akşener desteklese de seçmen ne der? HDP’nin ise aday çıkarmaması düşünülemez.
Bütün bunlar 2024’ün hiç de kolay olmayacağını gösteriyor. Dahası, şunu da hatırlayalım: İmamoğlu’nun 2019’da seçilmesi konuşulurken hep hazirandaki tekrar seçimde oluşan 800 bin oyluk fark akla geliyor. Ama seçimin gerçek fotoğrafını 13 bin farkla biten mart sonuçları gösteriyor. Haziranda oluşan fark, seçimlerin yenilenmesi kararına, yargının siyasallaşmasına, YSK’nın ve AKP’nin İstanbulluların iradesine saygı göstermemesine bir tepkiydi. İmamoğlu’nun gerçek oyu Mart 2019’da aldığı oydur.
Ve en önemlisi; İmamoğlu her geçen gün CHP ile biraz daha özdeşleşiyor. 2019’dan bu yana değişen faktörlerden birisi bu. 2019’da İmamoğlu, çok fazla tanınmayan, partizan görülmeyen bir ‘yerel siyasetçi’ kimliğiyle seçimi kazanmıştı. O günden bu yana, cumhurbaşkanı seçiminde üstlendiği rol, yaptığı kampanya İmamoğlu’nu bir yandan ulusal siyasetin önemli bir aktörü haline getirirken öte yandan da ‘partili’ kimliğini öne çıkardı. Mayıs seçimlerinden sonra CHP genel başkanlığının konuşulmasıyla CHP-İmamoğlu özdeşliği daha da belirginleşti. Her partiden oy alabilen, her kesime ulaşabilen bir İmamoğlu değil, CHP ile özdeşleşen, dolayısıyla CHP’nin tarihsel ve algısal bagajını da yüklenen bir İmamoğlu 2024’te seçime girecek. Böyle bir görüntü ve algı İmamoğlu’nu İstanbul’da yüzde 28 CHP seçmenine kilitleyebilir.
İşi zor
Henüz daha AKP’nin ne yapacağını konuşmadık. Yeniden seçim kazanan ve siyasal hegemonyasını adeta mutlak hale getiren Erdoğan’ın ‘göz bebeği’ İstanbul’u geri almak için yargısal müdahaleler dahil ne tür hamleler yapabileceğine değinmedik bile…
Özetle, İmamoğlu’nun işi zor. Ruşen Çakır’ın ifadesiyle “CHP’siz yapamıyor, CHP ile de yapma şansı çok fazla yok gibi.” Paradoksal gibi görünse de İmamoğlu’nun siyasal geleceğini garantileyecek belki de tek yol, yargının hakkındaki siyaset yasağı kararını onaylaması. İktidar ona bu iyiliği yapar mı?