Dünyanın genel görünümü bu olmakla birlikte bize özgü başka elverişsiz koşullara da denk geldi korona virüs salgını. Akademinin çökertildiği, biliminin yaşamdan kovulduğu, sağlığın kamusal niteliğini yitirip bir rant sektörüne dönüştürüldüğü, sağlık şarlatanlarının en üst düzeyde kabul gördüğü, eleştirel düşüncenin terör sayıldığı, yüz yıllık birikimlerin haraç mezat satıldığı, hukuk devletinin iflas ettiği, ucube ‘lümpen bir rejimin’ deneysel aşamasında yakalandık salgına. Bakınız; kamuya açık ilk sanal bakanlar kurulundaki diyaloglar!
Ama en kötüsü halkın/cumhurun/ulusun/milletin ‘çözüldüğü’ bir toplumsal duruma denk geldi. Bu kavramların yeniden üreteni olan sosyal devlet uygulamaları, kaygıda ve tasada ortaklaşmak bir yana, yardımlaşmak, bağış yapmak ve dayanışmak gibi en basit faaliyetler bile suç sayılıyor ve bu düşmanlaştırma toplumun önemli bir kesimi tarafından alkışlanıyor.