• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İki güzel insan, Rona Aybay ve Robert Owen…

05/06/2022 10:30


MURAT SEVİNÇ

Sevgili hocamız Rona Aybay’ın anısına…

Robert Owen, iki asır önce yaşamış ‘çok iyi kalpli’ bir sermayedar ve düşünür. Yaşamı, hem bir insanın hayalinin peşinden giderek neler yapabileceğini, hem de iyi niyetle başarılabileceğin sınırlarını gösteren, eşsiz, renkli bir macera.


Rona Aybay, hocamız. Hukukçu ‘Aybay’ ailesinin bir ferdi. İnsan hakları, devletler hukuku alanlarında sayısız çalışma yapan ve tanınan, binlerce öğrenci yetiştirmiş, ülkenin geçmiş zor yıllarında ODTÜ ve Mülkiye’de idarecilik yapmış, öğrenme ve öğretme hevesini kaybetmemiş, çok sevilen sayılan bir hoca.

Hukukçu Rona Aybay, hukukçulukla yetinmeyenlerden. Robert Owen hakkında kaleme aldığı kitabın ilk baskısı Remzi Kitabevi’nden 1970’te yayınlanmış, Owen’ın müze haline getirilmiş evinde de var bu baskı. 2012’de bu kez Alfa yayınlamış. Elimdeki nüsha YKY’den, 2005 tarihli. Tam adı, ‘Sosyalizmin öncülerinden Robert Owen-yaşamı, eylemi, öğretisi.’ Bu baskıda bir de önsöz var, meslektaşı ve kadim dostlarından Cem Eroğul’un kaleme aldığı. Başlıktaki ‘iki güzeli insan’ ifadesi Cem Eroğul’a ait.

Fotoğraf: kitapyurdu.com

Okuduğunuz yazı için bir kez daha okudum, bu kez sindire sindire, yıllar sonra ve başka bir zihinle. Yine heyecanlandım ve bir kez daha çok sevdim Robert Owen’ı. Rona Hoca’nın anlattığı Owen’ı, Hoca’nın üslubundan okumak ayrıca büyük zevk ve muhtemelen Owen’a yönelik sevgimin nedenlerinden biri de anlatımın güzelliği. 18. yüzyılın üçüncü çeyreğinde, dünya çapında büyük bir altüst oluşun arifesinde 1771’de doğmuş Owen ve 87 yıl yaşamış. Modern işçi sınıfının emekleme devrinin girişimcisi, düşünürü ve eylemcisi. Bugünden bakınca medenî dünyanın ilkelerince kabul etmesi güç (ancak diğer yandan, ne yazık ki hâlâ güncel), ancak o günün koşullarında pek yadırganmayan bir biçimde, henüz çocuk yaşta başlıyor çalışma hayatına ve fırsatları değerlendirip kısa sürede büyük başarıya ulaşıyor.

Anlayacağınız, dört dörtlük, parlak bir kapitalist Owen. Doğduğu yer Galler bölgesinde Newtown adlı, küçük çaplı tarım ve hayvancılık yapılan sakin mi sakin bir kasaba. Galler’i de etkilemiş Metodizm mezhebinin canlandırdığı entelektüel ortamın etkisiyle, küçüklüğünden itibaren okumaya merak sarıyor, özellikle din konusundaki tartışmalara. Her ne kadar küçük yaşta köy okuluna başlasa, yani formel eğitimle tanışmış olsa da, Owen büyük ölçüde kendi kendini yetiştirmiş biri.

On yaşındayken ailesinden ayrılıp Londra’ya gitmesiyle başlıyor Owen’ın heyecan verici macerası. Çıraklık, çalışırken kitaplardan vazgeçmeyişi, iş değiştirmeler, köle düzeninde çalışma şartları… Sanayi Devrimi’nin ilk zamanlarında çoluk çocuğun da kölece çalıştırtıldığını, çalışma yaşamının dört-beş yaşlarında başladığını hatırlayalım. Sonunda (1786 civarında) Manchester’daki bir kumaş fabrikasında iş buluyor Owen ve orada 14 yıl geçiriyor. Bir başka deyişle, Sanayi Devrimi’nin merkezinde geçirilen uzun yıllar böylece başlıyor. 

Rona Hoca, olması gerekeni özen ve beceriyle yapıp Owen’ın yaşamını, öncelikle ülkesinin ve Sanayi Devrimi’nin koşullarını betimleyerek, Owen’ı Owen yapan somut koşulları bir an olsun ihmal etmeden anlatıyor. Owen’ı kendi koşullarının çerçevesi içinde öğreniyoruz. Sanayi Devrimi neydi, ne zaman ve nasıl ortaya çıktı, Owen’ın Manchester’ı neden önemliydi ve devrin düşünce insanları kimlerdi, hangi tartışmalar yapılıyor, kimler büyük dönüşümü nasıl anlamlandırıyordu?

Owen’ın diğer büyük kapitalistlerden farklı bir yol seçmesi yirmili yaşlarının sonunda olmuştur. 29 yaşındayken, New Lanark’taki büyük bir fabrika sisteminin yönetmeni olarak ünleniyor. Özgün bir deneye girişiyor Owen. New Lanark, yaşam koşullarının çok kötü olduğu, yaklaşık 2 bin işçinin çalıştığı bir yer ve fabrikaları satın alan, yönetimi tek başına Owen’a bırakınca onun da eline deneyi için fırsat geçiyor. Aybay’ın sözcükleriyle, “Owen bu yeni işe 1800’de başladı ve birkaç yıl sonra New Lenark fabrikalarını ve çevresindeki işçi evleriyle okulları, İngiltere’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen binlerce ziyaretçinin hayranlıkla gezdiği örnek bir yer haline getirmeyi başardı.” 

Owen’ın, sonraki yıllarda giderek zenginleştirerek yazıp çizeceği, duyuracağı, tanıtacağı düşüncelerinin temelinde iki temel kanı vardı. Ona göre, insanın karakterini kendisi değil, çevresi oluşturur ve belirli yöntemler uygulanarak her topluluğa ve giderek dünyaya, en kötüsünden en iyisine, en eğitimlisinden en cahiline her türlü karakter verilebilir; bu yöntem ve araçlar, geniş ölçüde, ulusların hükümetlerine egemen olanların elinde ve kontrolü altındadır ya da kolaylıkla kontrollerine geçebilir. Owen söz konusu düşüncelerini 1813’teki ilk kitabında (A New View of Society/Toplum Konusunda Yeni Bir Görüş) yazıya döküyor.

İşçilerin haftanın altı günü, günde 13-14 saat çalıştığı, ortalama işçinin yedi yaşında çalışmaya başladığı, fabrikaların fiziki koşullarının son derece sağlıksız olduğu tam bir sefalet ortamıdır New Lenark ve Owen, ‘perişan bir toplumu mutlu bir endüstri topluluğu haline getirmek’ işine girişir. Bunun için, her şeyi kontrol eden ‘kendi hükümetini’ kurar. Owen’ın görüşleri, çağına hâkim olan ”İnsanlar aylak, günahkâr ve cahil oldukları için yoksuldurlar” görüşüne taban tabana zıt. 

Owen, insanların bu halini onların yoksulluğuna bağlıyordu ve eğer daha iyi koşullarda yaşar ve eğitim alırlarsa, karakterlerinin de düzeleceğini savunuyordu. Sömürünün ne olduğunu çok iyi bilen bir kapitalist olan Owen, yaşamının neredeyse sonuna dek süren ve özellikle bazı karar aşamaları hakikaten büyük cesaret-azim gerektiren mücadelesini, bu sac ayakları üzerine kurmuştur. İnsan düzelebilir, yeter ki uygun koşullara sahip olsun; ayrıca, işçi ve ailelerinin yaşam koşulları düzeltilince üretim ve verimlilik de artacaktır. 

Üretim aşamasında özgün yöntemlerle artırmaya çalışıyor verimliliği. Yaygın cezalandırma yöntemlerini reddediyor. Örneğin her işçinin yanına, dört köşeli ve her köşesi ayrı renkte, renklerin her birinin işçinin bir davranışını gösterdiği tahta parçaları koyuyor. İşçinin o günkü performansı nasılsa, ustabaşı o rengi öne çıkarıyor ve böylece işçinin verimlilik durumu ‘sessizce’ denetlenebiliyor. İşçilerin itiraz hakları da var. Buna ‘sessiz izleyici’ (silent monitor) demişler.

Günün koşulları düşünülürse, bu çocuksu yöntem hayli insancıldır. Özyaşam öyküsünde şöyle diyor Owen: “Cezalara çok muhaliftim ve insanlar için ve insanlar için her zaman adaletsiz olan bu cezaları gereksiz kılacak, mümkün olduğu kadar basit usulleri tercih ediyordum. Gençleri kamçı veya kayışla dövmek âdetinde olan ve cehalet yüzünden, çoğu zaman yetkilerini kötüye kullanan ustabaşılarının ceza vermelerine engel olmak için bu usulü keşfettim. Bu usul, cezaların önüne geçti. Artık ne dayak vardı, ne de kötü sözler. Belki de insan tarihinde hiçbir zaman, bu kadar basit bir usul, bu kadar kısa zamanda düzen, ahlak, iyilik ve mutluluk sağlayamamıştır.”

Owen yıllar içinde toplum konusundaki görüşlerini giderek geliştirip çok sayıda metin kaleme almıştır. Ancak temel derdi değişmiyor: insanın yaşam koşulları iyileştirilmeli, çocuklar anne babalarının kötü alışkanlıklarından korunmalı, yeni kuşaklar dürüstlük, dayanışma ve sevgi ilkelerine göre yetiştirilmeli. İlerleyen yıllarda, yalnızca özel mülkiyete değil dinlere de açık tavır almasının nedeni bu. Ona göre dünya, bütün dinsel kavramlardan vazgeçmedikçe ve din özgürlüğü en sınırsız biçimde tanınmadıkça, örneğin ‘kooperasyon köyleri’ (sosyalizmi geçekleştireceğini savunduğu kooperatif köy planı) kurmak olumlu sonuç vermez, dinsel hoşgörüsüzlük, birlik ve yardımlaşma ülküsüyle kurulacak köylerdeki uyum ve mutluluğu ortadan kaldırır.

New Lenark denemesi muhtelif gerekçelerle tavsamaya başlayıp kooperasyon köyleri planı da pek desteklenmeyince, artık dünyaca tanınan ve izlenen Owen ABD’ye gider. Hayali, komünist köyü orada gerçekleştirmek. Tükenmez enerjisiyle giriştiği ‘New Harmony’ macerasında neredeyse tüm servetini tüketmiştir. İngiltere’ye döndüğünde ise siyasî/toplumsal ortam değişmiş, yüzyılın başındaki bunalım büyük ölçüde aşılmış, sınıf savaşımı keskinleşmeye başlamıştır.

Owen, sınıf gerçeğini kavrayamadığı için yine ‘insanlığa seslenir’, ancak bu kez onu duyan müteşebbisler değil işçiler olmuştur. İşçi hareketinin omuzlarında yükselir. 1834’te İngiltere’de işçi sendikaları ilk kez aynı çatı altında toplandığında, başında Owen var. Ancak o tarihte, kitaba önsöz yazan Cem Eroğul’un satırlarıyla; “İşçilerin, insanlık adına söylevlerin değil, öncü bir yoldaşlığa gereksinimleri var. İşte bu uyumsuzluk Robert Owen’i gitgide topluma yabancılaştırıyor.”

Rona Aybay’ın anlattığı Owen, yalnızca ‘iyi kalpli’ bir kapitalistin Sanayi Devrimi’nin emekleme devrindeki uyanışı ve mücadelesini görmek için değil, aynı zamanda, ‘iyi ve insancıl şeyler’ yapmaya çalışan bir müteşebbisin ne gibi zorluklar ve engellerle karşılaştığını görmek için de ders niteliğinde. Onun gibi düşünmeyen ve sınıfının hakkını veren kapitalistlerin, o kapitalistlerin parlamentodaki temsilcilerinin, asgari insanî taleplere gösterdikleri tepki, Owen’ın taleplerinin kabul edilmemesi için verdikleri canhıraş mücadele ve ona karşı çıkanların  Owen’in ‘dinsizliğinin’ propagandasını yapması, iki asır sonra da her bakımdan tanıdık ve güncel görünüyor. 

Owen’ın uğruna mücadele verdiği ve tarihsel önemi büyük 1919 Fabrika Yasası, Owen’ın çoğu talebi onun savunduğu şekliyle kabul edilmemiş de olsa sosyal mevzuat tarihinde çok önemli yer tutar. Fabrikalarda işe başlama yaşı olarak dokuz yerine 10 yaş, günlük çalışma süresi yemek tatili hariç 12 saat (ya da yemek saati dahil 13.5 saat) olarak belirlenmiştir. Kölelik koşullarından, daha insaflı köleliğe bu sayede geçilebilmişti. Doğru dürüst bir denetim mekanizması da yoktu. Ancak hiç olmazsa bu yasa, sonraki devlet müdahalelerine temel oluşturmuştur. 

Toplumsal sorunlara akılcı ve insancıl çözümler öneren ve çağına/sonrasına büyük katkı sunan bir aydınlanmacı, Robert Owen’in, burada kısanın da kısası anlatmaya çalıştığım destansı insanlık mücadelesini Türkçe’de okumak isterseniz, Rona Hoca’nın kitabı edinmenizi ‘ısrarla’ tavsiye ederim. Bir ‘bireyin’ istediğinde nasıl olağanüstü işler yapabileceğini, hayal kurmanın ve çaba harcamanın eşsiz değerini gösteren bir hikâye, Owen’ınki.

Owen, ölüm döşeğindeyken papazın duasını reddeder ve papaz kendisine ‘ömrünü sonuçsuz çabalarla geçirdiği için üzgün olup olmadığını’ sorduğunda şu yanıtı verir: “Hayatım faydasız geçmedi; dünyaya önemli gerçekler verdim. Bunlara aldırılmamış olmasının tek nedeni anlayışsızlıktır. Ben zamanımdan ileriydim.”

Rona Hoca’nın, Robert Owen’ı neden seçtiğinin yanıtını, önsözün son cümlesinde Cem Eroğul vermiş: “İşin özü şu ki, iki güzel insan buluşmuş bu yapıtta. Işığın sönmedi Robert Owen! Bunu bize taşıdığın için, sen sağol Rona Aybay!”

Sevgili hocamız Rona Aybay’ı çok sevdiğim kitabıyla anmak istedim. 

7 Mayıs günü İznik’te toprağa verdik. İdealist akademisyen kuşağının, hocalarımızın, en üretkenlerinden ve çok yönlülerindendi. Öğrencisi için emek harcama isteği, hocalık tutkusu ve insan hakları savunuculuğu en ağır siyasî koşullarda dahi sürdü. Bir de, güler yüzü. Her şey bir yana, çok iyi bir insandı Rona Hoca. 

Onun nüktedanlığına yakışır bir anıyla bitsin yazı…

7 Şubat 2017’de, ileri demokratlar tarafından atıldığımız akşam ilk arayanlardan biriydi Rona Hoca. Kendisi de arkadaşlarıyla birlikte, 34 yıl önce, 1402’lik olmuştu. Moral vermeye çalışırken şunları söyledi: “Yahu, bizi de Ankara ayazında, kış ortasında atmışlardı, demek ki bunlar özellikle soğuk günleri seçiyor bu işler için!”

Sevgili hocamızı özleyeceğim, özleyeceğiz. Nur içinde yatsın…

Yazı önerileri: Korkut Boratav Hoca’nın, Rona Hoca’nın ardından kaleme aldığı yazı.

Bir de, sevgili Burak Çelik’in yazısı

Filed Under: Agora, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Denizden uyuşturucu kaçakçılığı için ‘sualtı dronu’ tasarlamışlar: Polis el koydu

İspanya polisi, deniz yoluyla uyuşturucu kaçakçılığı için tasarlanmış üç … Devamı...

BDDK, TL kredi kararını esnetmiş

Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alpaslan Çakar, BDDK'nın elinde belirli … Devamı...

ABD’li banka, Türkiye için enflasyon tahminini 13 puan yükseltti

ABD'nin büyük bankalarından JPMorgan, Türkiye’de enflasyona neden olan … Devamı...

Yolcu otobüsü şarampole devrildi: Altı ölü, 25 yaralı

Kırklareli'nde yolcu otobüsünün devrilmesi sonucu biri çocuk altı kişi … Devamı...

Türkiye’den Avrupa Konseyi’ne itiraz raporu: Vize reddi üç kat arttı

Türk vatandaşlarının Avrupa Birliği üyesi ülkelere girişte yaşadığı vize … Devamı...

Doğa Koruma ve Milli Parklar müdürü İsmail Üzmez görevden alındı

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü İsmail Üzmez ve iki yardımcısı … Devamı...

Demirtaş’tan ortak aday çağrısı: Seçim en az 80’e 20 kazanılır

HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hem muhalefete hem de … Devamı...

Meteoroloji günlük tahmin raporu: Altı ilde yağış bekleniyor, kuvvetli rüzgar uyarısı yapıldı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü günlük tahmin raporuna göre Samsun, Ordu, … Devamı...

‘Altılı masa’ ortak aday konusunda neyi bekliyor?

ALTAN SANCAR [email protected] @altansancarr Altı muhalefet … Devamı...

Bakan Koca da tepki göstermişti: Ambulansa yol vermeyen beş araca para cezası

Ankara Emniyet Müdürlüğü, Erbakan Bulvarı'nda ambulansın geçişine izin … Devamı...

AKP YSK temsilcisi ‘el yükseltti’: Dünyadaki en güvenli seçimler Türkiye’de
Roland Garros’ta final günü: Nadal 14. kupa için Ruud’la karşılaşacak

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1708 gündür hapiste

YAZARLAR

Oyun büyük yeğen

Bahadır Kaynak

Neden bu kadar öfkeliyiz?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sedat Peker meselesi ve içine düştüğümüz sefalet

Levent Gültekin

Türkiye demokrasisinde siyasetçilerin halktan uzaklaşmaması mümkün mü?

Murat Sevinç

AKP neden oy kaybediyor?

İhsan Dağı

Cüneyt Arkın’ın ardından: Baş ucundaki ekmeğe bakarak uyumak

Azime Acar

Başka bir Cüneyt Arkın: Oğlum, İkinci Yenicilerle düştük kalktık biz gençliğimizde

Mustafa Dağıstanlı

GÜNÜN 11’İ

Arif Kızılyalın: Görünen o ki altılı masa artık tüm konularda anlaştı

Hasan Basri Yalçın: NATO’nun içi boşalacak gibi duruyor

Mustafa Karaalioğlu: Son anda bir mutabakatsızlık enerjiyi alıp götürebilir

Can Ataklı: Cumhurbaşkanlığı helikopteri AKP’li yöneticiler için dolmuş görevi yapıyor

Rahmi Turan: İktidar, hala ‘Durumu bizden başka kimse düzeltemez’ havasında

Murat Muratoğlu: Neden sendikalar var?

Şeref Oğuz: Asgari ücret enflasyonu azdırır

Aziz Çelik: Asgari ücretin 1970’lerdeki düzeyi korunsaydı

Remzi Özdemir: Politikacılar ortaya çıkıp enflasyon bütün dünyanın sorunu diyecekler

İbrahim Kahveci: Asgari ücrete zam yapılmasının tek nedeni var

Alaattin Aktaş: Bir iktisat teorisini daha alt üst etmeyi başardık!

‘Cennete açılan kapı’dan atlayıp Kemaliye semalarında uçtular

12 yaşındaki çocuk istedi, dünyaca ünlü mimar çizdi: Özel tasarım köpek kulübesi

HBO Max daha gelmeden Türkiye’deki projelerini durdurdu

Ankara’nın seğmen kıyafeti tescillendi

Elliot Page paylaştı: Pasaport fotoğrafımı seveceğim hiç aklıma gelmezdi

Mandalar günün dört saatini nehirde geçiriyor: Amaç süt verimini artırmak

Yeni Zelanda tartışıyor: Nereye s*çacaklar?

Yanlışlıkla hesabına maaşının 330 katı yatan işçi kayıplara karıştı

Kırşehir’in ‘koku vadisi’ ziyaretçilerini bekliyor

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi