Hâlâ memleket televizyonlarında Türkiye’nin mesela İdlip’teki El Bab’taki varlığı PKK ile açıklanıyor ancak Rusya ve İran’ın da katıldığı toplantıların sonuç bildirgelerine bakılırsa bu söylem henüz bu ülkelere bile tam olarak kabul ettirilmiş değil. Ayrıca Süleyman Şah Türbesi’ni YPG’nin yardımı ile IŞİD bölgesinden çıkaran Ankara’nın bugün terörist listesinin başına koyduğu Kürt siyasetçi Salih Müslim’i Ankara’da ağırladığı da unutulmuş. O günlerde Kürtler ÖSO’ya katılmayı kabul etselerdi bugün terörist olarak kabul edilirler miydi acaba? Kaldı ki, İdlip nere Kamışlı nere ve yine Türkiye’nin Suriye PKK’sı dediği Suriye Demokratik Güçleri Kürtler kadar Araplar, Süryaniler ve o bölgedeki etnik ve dini gruplardan müteşekkil. Zaten Ankara ve Şam arasında çözülmesi gereken ilk büyük sorun da bu olacak gibi görünüyor; kime göre terörist, neye göre terörist?
Sahada bu belirsizlikler hakimken Suudi Arabistan başta olmak üzere bölge ülkeleri Suriye’nin tamamında istikrar istiyor ki, enerji ve ticaret projeleri hayata geçirilebilsin. Artık işin içinde Rusya da var Çin de İran da…
Velhasıl Türkiye’nin Suriye yumağını çözmeden bölge ülkeleri ile ilişkilerini rayına oturtması oldukça zor. Haliyle kurulması istenen köprülerin ayakları Suriye’den geçiyor.