CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com / @canancoskun
Selahattin Demirtaş dört yıldır hapiste. Yargılama sürecinde tahliye kararı verildi ama 2016’daki darbe girişiminden sonra uygulanmaya başlayan ‘tahliyeden sonra tekrar tutuklama’ diye tanımlanabilecek yöntemle tekrar hapse kondu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Demirtaş’ın hapiste tutulmasının hak ihlali olduğuna karar verdi ancak kararlar uygulanmadığı için özgürlüğüne kavuşamadı.
HDP eski eş genel başkanı Demirtaş’ın tutukluluğunu siyasilerin açıklamaları ve toplumsal gelişmelerle paralel olarak derledik.
Demirtaş neden tutuklu?
Demirtaş, HDP eş genel başkanı iken 4 Kasım 2016’da Diyarbakır’da gözaltına alınarak tutuklandı ve Edirne F Tipi Cezaevi’ne gönderildi. O gün HDP’ye yönelik büyük operasyonun fitilinin ateşlendiği gündü.
Demirtaş’ın dışında diğer eş genel başkan Figen Yüksekdağ, HDP milletvekilleri Selma Irmak, Ferhat Encü, Gülser Yıldırım, Leyla Birlik, Nursel Aydoğan, İdris Baluken, Ziya Pir, Sırrı Süreyya Önder, Faysal Sarıyıldız, İmam Taşçıer, Abdullah Zeydan, DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel de gözaltına alınmış, bu isimlerden birçoğu tutuklanmıştı.
Savcılık gözaltıların gerekçesi olarak ‘kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunması’nı gösterdi..
Erdoğan: ‘Dokunulmazlıkları kaldır’
HDP’ye yönelik operasyonun önü Mayıs 2016’da TBMM’de açıldı.
Yargılanmaları gerektiğini söyleyen ilk kişi ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oldu.
Erdoğan, 16 Mart 2016’da Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen muhtarlar toplantısında 6-8 Ekim 2014’teki Kobani eylemleri nedeniyle İnsan Hakları Derneği’nin raporuna göre 46 kişinin yaşamını yitirmesinden HDP’yi sorumlu tuttu.
Erdoğan’ın sözleri şöyleydi:
“Benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökerek 52 kişinin ölümüne yol açan kişiler yargılanmayacak da parlamentoda boy gösterecek. Arkasında PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin olduğunu söyleyenler temiz olacak öyle mi? Parlamento gereğini yapmazsa, bu millet tarih, bu parlamentodan hesabını sorar. Dokunulmazlıkları kaldır, gönder yargıya.”
Erdoğan’ın açıklamasından sonra dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu Meclis’te bekleyen 506 dokunulmazlık fezlekesi olduğunu anımsatarak “Hepsini birden kaldıralım, hodri meydan” açıklamasını yaptı. Demirtaş’ın Davutoğlu’na yanıtı ise “550 milletvekilinin tamamının dokunulmazlığını kaldıralım” oldu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “Bazı çevrelerde endişe var. Deniyor ki ‘Yargı bağımsız değil.’ Dolayısıyla bunlar hemen alıp sizi hapse atacaklar. Biz de diyoruz ki, eğer birisi hapse girecekse önce siyasetçi girsin. Eğer bedel ödenecekse önce bedeli biz ödeyelim” açıklamasında bulundu.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili AKP ‘yasama dokunulmazlığı’nın düzenlendiği Anayasa’nın 83. maddesine geçici madde ekleyerek Meclis’te bekleyen fezlekelerle ilgili dokunulmazlıkların kaldırılmasını önerdi.
CHP ve HDP’nin bu adıma tepki göstermesinden sonra AKP öneriyi yeniden ele alarak dokunulmazlıkların kaldırıldığı tarih itibariyle savcılıkta ya da Başbakanlık’ta olan dosyaların kapsama alınmasına karar verdi.
CHP’den birçok milletvekili öneriye karşı çıktı ancak Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği “Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen ‘Evet’ diyeceğiz” sözü o günlerin eleştirilen açıklamalarından oldu.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili Anayasa değişikliği teklifi 20 Mayıs 2016’da bir kısım CHP’li milletvekilinin verdiği oylarla kabul edildi.
Dokunulmazlıklar kaldırılmadan önce
Erdoğan’ın 2014’teki Kobani eylemlerinden sorumlu tuttuğu HDP’liler parlamentoya girmeden önce olaylarla ilgili soruşturulmadı veya yargılanmadı.
Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu sırada Twitter hesabından yapılan açıklamaya göre Kobani olaylarından sonraki beş ay boyunca Erdoğan ve AKP ile çözüm süreci kapsamında görüşmeleri devam etmişti.
Açıklamada olaylarda yaşamını yitirenlerin büyük çoğunluğunun HDP’li olduğu, olayların arkasındaki provokatör ve azmettiricilerin ortaya çıkması için TBMM’de verdikleri 12 adet araştırma ve soru önergesinin AKP’liler tarafından reddedildiği belirtilmişti.
Peki, Erdoğan HDP’yi ‘yargıya gönderme’ talimatının arkasında yatan neden neydi?
7 Haziran 2015’te yapılan genel seçim AKP’nin 13 yıllık iktidarını sarsan ilk seçim olacaktı.
Bu seçimden önce 2012 yılından bu yana dönem dönem alevlenen ‘başkanlık sistemi’ tartışmaları gündemdeydi. AKP’nin seçim kampanyasında bu sisteme dair güzellemeler yapılıyordu.
Erdoğan’ın Ocak 2015’te yaptığı “Ben başkanlık sisteminin bu sürece güç katacağına inanıyorum. Seri karar almak, çok daha çabuk netice almayı getirecektir” açıklamasının üzerine Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra bugün iktidarın ortağı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den de sert tepkiler gelmişti.
Bahçeli “Ne acıdır ki, Türk milleti iflah olmaz bir despotla, yasa ve Anayasa tanımaz bir şahsiyetle yüz yüze kalmıştır” demişti.
Demirtaş ise “Şimdi tutturmuş ‘Başkan olacağım’ diye. Olamayacaksın! Senin istediğin sistemi biz bu ülkede asla kabul etmeyeceğiz” diye tepki vermişti.
Demirtaş’ın başkanlık sistemiyle ilgili tavrı açıktı. Partisinin 17 Mart 2015’teki grup toplantısında tek cümlelik bir konuşma yapmıştı: “Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız!”
Erdoğan sokağa iniyor
AKP, bu seçimde kurulduğu 2002 yılından beri Meclis çoğunluğunu ilk defa kaybetti. Sebebi HDP’nin yüzde 13.1 oy alarak 80 milletvekilini Meclis’e göndermesiydi. Ancak koalisyon hükümeti kurulamadı ve seçimin yenilenmesine karar verildi.
1 Kasım 2015’te tekrarlanan genel seçime kadar PKK ile yürütülen çözüm süreci Erdoğan tarafından rafa kaldırıldı ve peşinden Türkiye tarihinin en kanlı olaylarından biri yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu süreçte sokağa indi. Erdoğan’ın konuştuğu mitingler seçim mitingi değildi ancak içerik itibariyle seçim mitingi yapıyor, hedefine HDP ve Demirtaş’ı koyuyordu.
“Milyonlarca nefes, teröre karşı tek ses” sloganıyla 20 Eylül 2015’te düzenlediği mitingde şöyle diyordu: “1 Kasım’da 550 tane yerli, milli, bedeni ve kalbiyle bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum. Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?”
Davutoğlu’nun tehdidi
Tekrarlanan seçimde AKP sandıktan tek başına iktidar olarak çıktı. HDP ise 7 Haziran seçimindeki yükselişi sürdüremeyerek yüzde 10.7 oranında oy aldı.
İki seçim arasındaki kanlı beş ayla ilgili o dönemin başbakanı, şimdinin Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu Ağustos 2019’da katıldığı bir programda “Terörle mücadelede defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz” dedi.
CHP ve HDP’li milletvekilleri Davutoğlu’nun sözleri üzerine söz konusu dönemin araştırılması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi sundu. Soru önergelerinin işleme alınıp alınmadığı bilinmiyor.
HDP mitinge davet edilmedi
Başkanlık sistemi tartışmaları 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra da devam etti.
2016 yılının ilk gündem maddelerinden biri buydu. 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra ‘Yenikapı ruhu’ diye adlandırılacak ‘Demokrasi ve Şehitler Mitingi’ düzenlendi.
Mitinge HDP dışında bütün partiler davet edildi.
Darbe girişiminden sonra Türkiye’de kelimenin tam anlamıyla bir cadı avı başlatıldı.
OHAL kapsamında 37 Kanun Hükmünde Kararname yayınlandı ve bunlarla kamu kurumlarından, akademiden binlerce kişi ihraç edildi.
Gazete, televizyon kanalı, internet sitesi, sivil toplum kuruluşlarının aralarında olduğu yüzlerce kuruluş kapatıldı.
Darbe girişiminden sonra da başkanlık sistemi tartışmaları hız kesmedi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, 19 Ekim 2016’da katıldığı bir televizyon programında başkanlık tartışmalarıyla ilgili “Başkanlık teklifi ocakta Meclis’te görüşülebilir, nisan ayında da referanduma gidilebilir” dedi.
Bu açıklamadan iki hafta sonra bütün darbe dönemlerinde kapatılan Cumhuriyet gazetesinin bütün yönetim kadrosu gözaltına alınarak tutuklandı.
Birkaç gün sonra da HDP’ye yönelik bu büyük operasyon başlatıldı.
Basın ve ifade özgürlüğüne, siyasi bir partiye yönelik büyük darbeler vurularak Nisan 2017’de düzenlenen Anayasa değişikliği referandumuna kadar dikensiz gül bahçesi yaratılmaya çalışıldı.
Demirtaş’ın hukuki süreci
Diyarbakır başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Demirtaş hakkında iddianame hazırlandı. 31 Ocak 2017’de kabul edilen iddianamede Demirtaş’ın Kobani olaylarının meydana gelmesinde etkili olduğu öne sürüldü.
İddianamede Demirtaş’ın ‘terör örgütü yöneticiliği’, ‘terör örgütü propagandası yapmak’, ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet’, ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’, ‘halkı kanunlara uymamaya tahrik’, ‘suç işlemeye tahrik’ ve ‘suçu ve suçluyu övme’ suçlamalardan 43 yıldan 142 yıla hapsi talep edildi.
Demirtaş’ın hakkında açılan dava, 31 ayrı fezlekeyle Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan tek davada birleştirildi.
Tahliye talepleri sürekli olarak reddedilince Demirtaş, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) ve AİHM’ye başvurdu.
AİHM, 20 Kasım 2018’de Demirtaş’ın ‘hukuki’ değil, ‘siyasi’ nedenlerle hapsedildiğine hükmederek tahliye edilmesi gerektiğine karar verdi.
Aynı gün Erdoğan, karara tepki göstererek “AİHM’in verdiği kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” dedi.
Ertesi gün düzenlenen muhtarlar buluşmasında konuşan Erdoğan’ın hedefinde yine AİHM ve Demirtaş vardı.
AİHM’e seslenen Erdoğan, “AİHM sen neredesin? Bunun adı özgürlük arayışına destek değil, terörperestliktir, terörist seviciliktir” dedi.
Bu açıklamalardan sonra Demirtaş’ı yargılayan Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi ise 30 Kasım 2018’de Demirtaş’ın tahliye başvurusunu tutukluluğun ölçülü olduğunu belirterek reddetti.
Tahliye edilmeyen Demirtaş’ın 2013 Nevruz kutlamasında yaptığı konuşma gerekçe gösterilerek İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dört yıl sekiz ay hapis cezasına mahkum edildiği dosya işleme kondu ve ceza 4 Aralık 2018’de istinaf mahkemesi tarafından ceza kesinleştirildi.
Fakat yerel mahkeme birinci yargı paketi kapsamında Demirtaş’ın tahliyesine ve infazın durdurulmasına hükmetse bile, Demirtaş Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyadan tutuklu olduğu için tahliye edilmedi.
Bu sırada AİHM’in kararına hükümet ve Demirtaş’ın avukatları itiraz ettiği için dosyanın Büyük Daire’de görüşülmesine karar verildi. Duruşmanın 18 Eylül 2019’da yapılacağı duyuruldu.
AİHM Büyük Daire’deki duruşmadan önce Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Eylül 2019’daki duruşmada Demirtaş’ın tahliyesine karar verdi. Büyük Daire’de 18 Eylül 2019’da yapılan duruşmada yargıçlar hem Demirtaş’ın avukatlarını hem de Türk hükümetini dinledi.
2 Eylül 2019 tarihli tahliye kararının ardından Demirtaş’ın denetimli serbestlik başvurusu için tutuklu kaldığı sürenin mahkumiyet hükmünden mahsubu için başvuru yapıldı.
Büyük Daire’deki duruşmadan iki gün sonra, 20 Eylül 2019’da mahsup talebinin kabul edilmesiyle birlikte Demirtaş’ın serbest kalmasının önü açıldı.
Bu durumun önüne geçebilmek amacıyla 20 Eylül 2019’da Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, Ankara başsavcılığının Kobani olaylarında sorumlulukları bulunduğu gerekçesiyle başlattığı soruşturma kapsamında bir kez daha tutuklandı.
Erdoğan, aynı gün yaptığı açıklamada HDP’yi eleştirerek “Sonuna kadar bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız. Bunları bırakamayız. Eğer biz bırakırsak ebedi alemde şehitlerimiz bize bunun hesabını sorar. Bu topraklar rastgele topraklar değil” dedi.
Avukatlarının verdiği bilgiye göre Demirtaş, ikinci soruşturmada şüpheli değil.
Avukatları, Demirtaş’ın şüpheli dahi olmadığı bir soruşturma kapsamında, ilk tutukluluğunda isnat edilen suçlamaların değiştirilerek ikinci kez tutuklama kararı verildiğini söylüyor.
Demirtaş’ın ikinci tutukluluğu ile ilgili de AYM’ye ve AİHM’e başvuru yapıldı.
AYM, 9 Haziran tarihli kararında Demirtaş’ın ilk tutukluluğu ile ilgili makul sürenin aşıldığını, tedbirin ölçülü olmadığını ve tutukluluk devam kararlarının gerekçeli olmadığını tespit etti.
Avukatları, bu kararı gerekçe göstererek ikinci tutukluluk henüz soruşturma aşamasında olduğundan Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurdu ve Demirtaş’ın tahliye edilmesini talep etti.
Başvuruyu Demirtaş’ı yargılayan Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirdi ve ‘mevcut delil durumunda şüpheli lehine bir değişiklik bulunmadığı‘ gerekçesiyle reddetti.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bir sonraki duruşması 6 Ekim’de yapılacak.
Dosyanın ilk kısmı dün ‘Ahmet Altan tam dört yıldır hapiste… Peki neden?’ dün Diken’de yayılandı. Üçüncü kısmı ‘Osman Kavala neden tutuklu?’ ise yarın yayınlanacak.