Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasaklı olduğu dönemde üstlendiği başbakanlığı, Abdullah Gül’ün, hem de yolunu açmak için olağanüstü çaba sarf ederek, altı ay sonra terk edebilmesi de şaşırtmıştı; Tayyip Erdoğan’ın kendisi de Çankaya’ya çıkabilecekken cumhurbaşkanlığını ‘kardeşim’ dediği yol arkadaşına bırakması da…
Siyasete farklı bakan bir kadro olduğunu Ak Parti yönetim kadrosunun, artık biliyoruz… Bu sebeple, “Adayımız Tayyip Erdoğan’’ denildiğinde de, bunu, çoktan hak etmiş bir lidere vefa olarak değil, ‘ortak akıl’ tarafından üretilmiş, sadece kişiler ve parti bakımından değil ülke açısından da öylesi hayırlı olduğu için alınmış bir karar olarak görmeliyiz… Kim aday olursa olsun diğeri bu gelişmeden rahatsızlık duymayacaktır…
Esas dikkat edilmesi gereken, şu aşamada, aday belirleme sürecine sağdan soldan yapılacak müdahalelerdir…
Siyaset yandaşlık doğuran bir uğraş alanıdır ve yandaşlık da aşırılığa kaymaya müsaittir. Taraflardan biri için ortaya atılacak ve bunu diğerini rencide edebilecek söz ve tavırlara dökecek olanlar, iyilik yapayım derken süreci zedeleyebilirler de…
Demokratik süreçte halkın oyu kimsenin cebinde değildir. İki önemli siyasi figürden biri lehine olacağı düşünülen diğerini rahatsız edici sözler, belki muhatabından çok, ikili tabloyu önemseyen oyverenleri rencide edebilir…