5 yıl boyunca bütün yatırımımızı Suriye’de rejimi değiştirmeye, o da olmazsa bölmeye ve bir ‘mezhep devletçiği’ yaratmaya yaptık. Bunun için ülke topraklarını ‘muhalif’ adı altında cihatçılara kullandırdık, sınırlarımızı açtık, lojistik destek verdik, hastanelerimizde tedavi ettik, Rusya’nın uçağını düşürdük, İran’la defalarca karşı karşıya geldik.
Sonuç? Bir sabah, Moskova’da Rusya ve İran’la imzalanan bir deklarasyonla bu yatırımın çöpe gitmiş olduğunu sessiz sedasız kabullendik, Suriye’nin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, seküler yapısını tanıdığımızı ilan ettik.
Türkiye’nin güvenliği Suriye’de başlamaktadır ama şu an tam tersi yapılmaktadır. Çünkü, Türkiye’nin güvenliği, Suriye’de sonu bilinmez maceralardan değil, Suriye’nin egemenliğini tanımaktan, cihatçılarla olan bütün ilişkileri koparmaktan ve Kürt sorununda siyasi mekanizmaları devreye sokmaktan geçmektedir. Aksi, daha çok insanımızı kaybetmek, daha çok vahşet videosu izlemek anlamına gelecektir.