Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’ne atadığı ‘kayyım rektör’ Naci İnci yönetimi, e-posta grubunda sendikanın 10 Kasım mesajını paylaşan personel hakkında başlattığı soruşturmanın derhal geri çekilmesini istedi.
Diken 21 Aralık’ta, Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışan Eğitim-Sen Boğaziçi Üniversitesi işyeri temsilcisi idari personelin, Eğitim-Sen’in Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümü vesilesiyle 10 Kasım’da attığı e-postayı tüm personelin erişimine açık olan e-posta grubuna atması sonrası rektörlük tarafından hakkında ‘suç teşkil eden ifadeler’ nedeniyle soruşturma başlatıldığını ortaya çıkarmıştı.
Eğitim-Sen’in açıklamasında şunlar yazıldı: “Söz konusu mailde, Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış!’ sözüne vurgu yapılmış, ırkçı ve gerici uygulamalara dikkat çekilmiş, kadın ve çocuk haklarına yönelik artan saldırılar eleştirilmiş ve otoriter, bilimi hedef alan ve laiklik karşıtı adımlar öne çıkarılarak Atatürk’ün aydınlanmadan ve bilimden yana tutumu vurgulanmıştır.
Belli ki bu tavır Boğaziçi Üniversitesi yönetimini rahatsız etmiş ve açıklamadaki eleştiri ve tespitler “suç teşkil eden ifadeler” olarak addedilmiştir. Ancak bizler biliyoruz ki Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin söz konusu soruşturmayı açmasının temel nedeni, Atatürk anmasında dile getirilen hakikatin karşısındaki acizlikleri ve hukuksuzluğun, otoriterliğin, kayırmacılığın ve keyfi yönetimin suç ortaklığını yapıyor olmalarıdır!”
Açıklamada ayrıca Boğaziçi Üniversitesi’nde işe alımlarda görevli genel sekreter yardımcısı Mustafa Candan’ın üniversite çalışanlarına 20 Eylül 2022’de zorla iktidara yakın Eğitim Bir Sen üyelik formu doldurtmaya çalıştığı da hatırlatılarak şöyle devam edildi: “Bunun üzerine İstanbul 6 No’lu Üniversite Şubemizin üniversite yönetimine sunduğu 3 Kasım 2022 tarihli dilekçeyle, üniversitede yaşanan hukuksuzluklar ve bu hukuksuzluğu yapan yöneticiler hakkında şikâyette bulunmuş, hukuksuzlukların kayıt altına alınması sağlanmıştır.
Belli ki Mustafa Candan, günümüz koşullarında yaygınlaşan cezasızlığın cazibesine kapılmış ve geçmişteki uygulamaları nedeniyle gördüğü mükâfattan gözleri kamaşmıştır. Ancak Mustafa Candan, tıpkı mesai arkadaşı Faruk Yakaryılmaz (rüşvet operasyonu şüphelisi Bilgi İşlem Daire başkanı) gibi ne tarihten ne de temel hukuk normlarından haberdardır!
Şöyle ki;
- Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Candan, Ankara’daki Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin müdür yardımcılığını yaptığı dönemde de çalışanların zorla yandaş sendikaya üye yapılması, üye olmayanların görev yerinin değiştirilmesi tehdidinde bulunulması iddialarıyla gündeme gelmiştir!
- Türkiye’nin dört yanında, açık arazilerde, tek odalı ev görünümüne sahip, suyu dahi olmayabilen çok sayıdaki deprem istasyonu, makbul görülmeyen personelin sürgün yeri olarak kullanılmaktadır. Muhalif sendikalara üye olanların, üniversite lojmanlarında oturabilmeleri için sendikalarından istifa etmeleri, yandaş sendikaya üye olmaları, aksi halde deprem istasyonlarına sürgün edilecekleri tehditleri yapılmaktadır. İstanbul’da görev yapan personelin neredeyse Türkiye’nin tüm illerine sürgün edilebilmesini sağlayan Mustafa Candan hakkındaki şikâyetler ise sümen altı edilmektedir.
- Yaşananlar öyle boyutlara ulaşmıştır ki 1 yaşında bebeği olan bir anne 1600 rakımdaki Sivas Kuruçayır’da bulunan deprem istasyonuna sürgün edilmiş ve istifaya zorlanmıştır. Söz konusu kişiden önce de aynı yere teknik bir personel sürgün edilmiş, işe gitmediği gerekçesiyle işten atılmıştır.
- Ayrıca Mustafa Candan’ın Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde müdür yardımcılığı yaptığı dönemdeki özgeçmişinde, yükseköğretim diplomasına dair herhangi bir bilgi de bulunmamaktadır! Ancak bugün Boğaziçi Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcılığı görevini ifa etmektedir! Diplomasının olup olmadığı dahi belli değildir!
YÖK’e çağrımız, Genel Sekreter Yardımcılığı görevi yapan Mustafa Candan’ın yükseköğretim diplomasının olup olmadığını kontrol edilmesi ve hakkındaki şikâyetlerin soruşturma konusu yapılmasıdır! Sendikal hak ve özgürlükleri yok sayan, üniversite personelini sürgünle tehdit eden, çalışanları yandaş sendika üyeliğine zorlayan, kısacası suç işleyen Mustafa Candan, ne kurumsal hafızamızdan ne de hukuk önündeki adalet mücadelemizden kaçabilecektir!”