Türkiye’nin tanınmış mimarlarından Doğan Tekeli, deprem bölgelerinde binaların çok hızlı ve alelade yapılmış olduğunu gözlemlediğini belirterek, “Anadolu’da ‘kalfa yapısı’ denen kimliksiz yapılar her yanı sarmış” diye konuştu.
Kahramanmaraş merkezli yıkıcı depremlerden sonra henüz tamamlanmayan hasar tespitine göre yıkık ve yıkılacak bina sayısıysa 164 bin 321. Can kaybı 44 binden fazla. İktidarsa uzmanların tüm uyarılarına rağmen seçimlerin de yaklaşması nedeniyle hızla inşaat çalışmalarına başladı.
Öte yandan, hükümetin imar barışı uygulaması da yeniden tartışılmaya başladı. Uzmanlar yıkılan binaların çoğunun yapı kayıt belgesi bulunduğunu belirtiyor. İktidarsa yıkılan binaların kaçının imar affından yararlandığı ya da kaçak yapıldığıyla ilgili bilgi vermekten kaçınıyor.
Hürriyet’ten Zeynep Bilgehan’a konuşan mimar Doğan Tekeli, “Benim gözlemim deprem bölgelerinde binaların çok hızlı ve alelade yapılmış olduğu” dedi.
70 yılı geçen meslek hayatında 120’den fazla yapıya imza atan Tekeli, İTÜ mimarlık bölümünde hocalık ve Mimarlar Odası başkanlığı yapmış ve pek çok prestijli projede çalışmış.
‘Bakınca hemen anlaşılıyor’
Tekeli deprem bölgesindeki gözlemlerini şöyle aktardı: “Urfa’da, Malatya’da, Adıyaman’da 13-14 katlı yapıları tahmin edemiyordum. Kamudaki denetimi yapan insanın projeyi yapandan daha tecrübeli olması lazım. Projeyi okumak ve tasdik etmek normalde çok uzun bir süreçtir. Bir anda çok fazla bina yapılmış. Daha dikkatli olması gereken onay süreci çok hızlı ilerlemiş. Beton kalitesinin nasıl olduğu yıkık bina görüntülerine bakınca hemen anlaşılıyor; bütün demirler açıkta, sulanmamış, ya çimentosu az ya iyi karıştırılmamış…”
İnşaat sektöründeki mevcut düzeni de eleştiren Tekeli, şunları söyledi: “Müteahhitin bir mesleki sorumluluğu yoktur. Mimar ve kalfa tutan herkes müteahhit olabilir. Eğitim meselesi burada önem kazanıyor.”
Depremlerin ardından başlatılan ‘müteahhit avı’ da bir yandan sürüyor. 25 Şubat itibariyle tutuklananların sayısı 185.
‘Kaos var’
Türkiye’de değişen mimarlık akımlarını da değerlendiren Tekeli, “Kaos var” diyerek, şöyle devam etti:
*Her şey her yerde yapılabilir. Bataklıkta bile… Bakın Haliç toprağı üzerine kurulmuş Bulgar Kilisesi, Dolmabahçe Sarayı… O dönem kalfalar çok az sayıdaydı ve mesleklerini kendilerinden eski ustalardan öğrenerek gelirlerdi. Yapı biçimi de yüzyıllar boyu aynı tarzdı; taşsa taş, ahşapsa ahşap. Şimdi bin çeşit yapı yapılıyor; modern, post-modern…
Osmanlı karkası
*Eskiden İstanbul’da dar sokaklarda taş taşımak mümkün olmadığından ahşap evler yapılırdı. Yangınlarla mahalleler yok olunca, 1930’larda kanun çıkmış ve ahşap ev yasaklanmış. O zaman kalfalar önce yığma yapı tuğlayı, sonra tuğlaların arasına kolon da koyarak bir nevi Osmanlı karkası denen bir sistem öğreniyorlar.
*Bizim dönemimize, yani 1950’lelere gelinceye kadar bu yapı sistemi gelişiyor. 1980’lerden sonra ‘post-modern’ akımı başladı. Şimdiyse her türlü mimarlık akımı söz konusu. Bir başka deyimle mimarlıkta kaos var. Anadolu’daysa ‘kalfa yapısı’ denen kimliksiz yapılar her yanı sarmış.