Sözlerinin anlaşılmaması üzerine eleştirilere “Doktor unvanı için çok uğraş verdim. Aynı zamanda akademisyenim. Aynı zamanda doçentim. Yadsıyamazsınız. Doç. Dr. Nureddin Nebati’yim” diyen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin tezi ortaya çıktı.
AKP üzerine bir tez konusu yazan Nebati, burada da ‘epistemoloji’yi ihmal etmezken; partisinin özgürlükçü ve eşitlikçi olduğunu söyledi. Nebati tezinde uluslararası hukuk sözleşmelerine önem verilmesini ve hakimlere ‘özerk’ bir alan sağlanması gerektiğini de vurguladı.
“Neoklasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden, heteredoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan; davranışsal ekonomi ve nöro ekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır” sözlerinin anlaşılmamasıyla eleştiri oklarını üzerine çeken Nebati, CNN
Türk’te çıktığı programda kendini ‘doçent doktor’ olarak tanıtmış; bulunduğu ortamın ‘bilimsel bir toplantı’ olduğunu kaydetmişti: “Dünyadan davet ettiğimiz 21 tane hoca var. Dinleyicilerin tamamına yakını dekan. Bilimsel bir toplantı. Doktor unvanı için çok uğraş verdim. Aynı zamanda akademisyenim. Aynı zamanda doçentim. Yadsıyamazsınız. Doç. Dr. Nureddin Nebati’yim.”
Independent Türkçe’den Cihat Arpacık, Nebati’nin tezini araştırdı.
Tezi AKP üzerine
Buna göre Nebati, doktora ünvanını 2014 yılında Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı’ndan aldı. Nebati’nin doktora konusuyla ‘AK Parti Teşkilatlarının Demokratik Değerlere Bakışı Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz: Milli Görüşten Muhafazakâr Demokrasiye’ olmuş.
Kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu’nun da tezde kullanılan ankette Nebati’ye yardımcı olduğu görülüyor. Nebati de tezinde Uslu’ya bu yardımları için teşekkür etti.
Tezinde yargının bağımsızlığına ve bu bağımsızlıkta uluslararası kurum ve kuruluşların sözleşmelerinin önemine vurgu yapan Nebati, hakimlere özerk bir alanın tanınması gerektiğini kaydediyor.
‘Epistemolojik bir ibraz…’
AKP’nin muhafazakar kimliği sahiplenişini anlatan Nebati, burada da ‘epistemoloji’yi eksik etmiyor: “Kendi içinde bir bütünsellik ve değişime yönelik epistomolojik bir itiraz, bir çeşit temkin içerir. AK Parti muhafazakâr kimliği sahiplenerek çevrenin ve merkez sağın bileşenlerini bünyesinde toparlamıştır. AK Parti’nin ürettiği siyasetin bir sonucu da geriliğin, iptidailiğin üreticisi ve bir çeşit patoloji anti-miti olarak konumlandırılan İslami kimliğe dair algının kırılmasıdır.”
AKP’liler farklı fikirlere daha saygılı
Tezinde AKP’liler ile Saadet Partilileri karşılaştıran Nebati, AKP’lilerin farklı fikirlere daha saygılı olduğunu savunuyor: “AK Parti’de demokrasinin gereği olarak düşünsel hoşgörünün yer etmesinden kaynaklanıyor.”
Tezden: AKP teşkilatının yüzde 38’i laikliği önemsiz buldu
Her iki partide de ‘halkın serbest seçimlerle kendi yöneticilerini seçmesi’ni demokratik bir yönetim için önemli bulan katılımcıların toplamının yüzde 97,3 olduğunu tezinde aktaran Nebati, şunları yazmış: “AK Parti’li teşkilat mensuplarının laikliğe verdiği önem, onu Milli Görüş çizgisinden ayıran en önemli göstergedir. Demokrasinin laiklik önkoşuluna bağlanması AK Parti’li teşkilat mensuplarının bir kısmı tarafından kabul görmüştür. Seçmenler nezdinde de aynı sonucun çıkması beklenmektedir. AK Parti teşkilatları demokratik bir yönetim için laiklik ilkesini yüzde 46,5 oranında önemli bulmakta buna karşın yüzde 38,1 ise önemsiz bulmaktadır. Bu ise AK Parti’li teşkilat mensuplarında demokratik bir devlet için laikliğin önemi konusunda homojen bir tavrın olmadığını göstermesi açısından önemlidir.”
Nebati, tezinin devamında AKP’lilerin eşitliği savunduğunu iddia ederken; kendilerini daha ‘dindar’ gördüklerini söylüyor.