MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan, deprem bölgelerinde yakalanan hırsız ve yağmacılara polislerin işkence yaptığını gösteren görüntülerin gerçek olup olmadığının yetkili savcılıklarca araştırılması gerektiğini söyledi. İşkencenin insanlık suçu olduğunu ve zaman aşımına uğramadığını hatırlatan Türkdoğan, “Doğruysa bu görüntülerdeki kişiler tespit edilmeli ve cumhuriyet savcıları resen harekete geçmeli” dedi.
6 Şubat’taki Kahramanmaraş depremlerinin ardından sosyal medyada hırsızlık ve yağma görüntüleri de paylaşılmaya başladı. Bunları hırsız ya da yağmacı denilen kişilere yönelik işkence, hatta linç görüntüleri izledi. Bazı görüntülerde şiddet uygulayanlar resmi üniformalıydı.
TCK’da işkence suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından, herhangi bir şikayet süresi yok. Savcılığın işkence suçu işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma başlatması gerekiyor. Hatta şikayetten vazgeçme ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmuyor. İşkence suçunda dava zamanaşımı süreleri işlemiyor.
‘Deprem felaketi içinde işkence suçu işlenen ülke’
İHD eş başkanı, “Hiç kimse birilerine, siyasi iktidara ya kimlerse güvenerek işkence yapmasın, kötü muamelede bulunmasın. Türkiye’deki güçlü cezasızlık politikasından cesaret alarak birçok güvenlik görevlisi işkence suçuna karışıyor ve bu ciddi bir sorun” dedi.
Türkdoğan, yansıyan görüntülerin ‘akla ziyan’ olduğunu ifade etti: “Şu anda Türkiye dünyada bu deprem felaketinin içinde bile insanlara işkence yapılan bir ülke olarak görülüyor. Bu nasıl bir devlet yönetimi?”
‘Eleştirenin kapısında polis beliriyor, işkencecilere neden kimse dokunmuyor’
Sosyal medyanın yakından izlendiğini, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ya da devlet yetkililerini eleştirenlere hemen resen soruşturma açıldığını da belirten Türkdoğan, şöyle devam etti:
“Demek ki sosyal medya sürekli takip altında. O halde takibi yapan kolluk birimleri bu tarz işkence görüntülerini gördükleri zaman ki görüyorlar, aynı şekilde, resen harekete geçmeli. Hemen görüntülerdeki kişileri tespit edip cumhuriyet savcılarına dosyayı intikal ettirmeleri gerekiyor. Birisi cumhurbaşkanı ve hükümeti eleştirdiğinde hemen kapısında polis beliriyor. Ama işkence, asla kabul edilemeyecek görüntüler sosyal medyada dolaştığı halde, yapanların kimliği çok rahat tespit edilebileceği halde harekete geçildiğini görmüyoruz. Başsavcıları harekete geçmek için Ankara’dan talimat mı bekliyor?”
Türkdoğan harekete geçilmemesinin bu ve benzer durumlarda Türkiye’deki cezasızlığı gösterdiğini düşünüyor: “Bu öyle bazı güvenlik birimlerinin kendi başına yaptığı bir şey olarak gözükmüyor. Düşünün orada kişiye işkence yapmış, sonra bunu sosyal medyadan paylaşıyor. Burada başka bir şey var. Altında sebebi araştırmak gerekiyor. Biri cezasızlık. Cezasız kalacağını biliyor. Bir yerlere güveniyor. Yoksa devlet memuru statüsünde bir güvenlik görevlisi insanlığı karşı bir suç işlediğini bile bile bunun görüntüsünü paylaşır mı? Böyle bir suç işlemez zaten. İşlememesi gerekir. İşlerse zaten memuriyeti sona erer, hapse girer. Ama bunun aksi bir durum varsa burada başka bir sorun var.”
‘Öfkeyi başka yere kanalize ediyorlar’
Türkdoğan’a göde bu görüntülerin rahatça servis edilmesinin bir sebebi de deprem bölgesindeki halkın tepkisini başka yerlere yönlendirmeye zemin hazırlamak.
Bir suçu örtbas etmek için başka suçlar işlenmesinin çok yanlış olduğunu vurgulayan İHD eş başkanı, buna kesinlikle izin verilmemesi gerektiğini belirtti: “Bir deprem olduğunda yapmanız gerekenleri yapmıyorsunuz, ilk iki gün müdahale etmiyorsunuz, yetersiz kalıyorsunuz, ne yapacağını bilmiyorsunuz, halk size tabii ki öfke duyacak. Sonra o öfkeyi başka bir yere yönlendirmek etmek için ‘yağmacılar’, ‘hırsızlar’ deyip olağanüstü hal ilan ediyorsunuz. Bu da çok yanlış. Öfke daha fazla büyüyor. Deprem mağduru, yakınlarını kaybedenlerin acısını hafifletmez ki.”
Yağmacılara, hırsızlarla elbette mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Türkdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Ancak yakalananların adalete teslim edilmesi gerekiyor. Bu tarz uygulamalar mutlaka etkili bir şekilde soruşturulmalı. Ama öncesinde yetkili bir kişi çıkıp işkencenin suç olduğunu, kimsenin işkence yapamayacağını açıklamalı. Hırsızları, yağmacıları yakalayıp adalete teslim etmek devletin görevi. Ama devletin görevi onları dövmek, işkence yapmak değil. Kolluk birimleri nasıl ki hakaret fiillerinde hemen harekete geçiyorlarsa, burada da hemen harekete geçsinler. Cumhurbaşkanının, içişleri ve adalet bakanlarının iki laf etmesi gerekiyor. ‘Bu görüntüler suçtur, ey savcılar harekete geçin’ demeliler. Siyasi iktidar işkenceye karşı olduğunu her fırsatta dile getirecek ki buna yeltenenler önlensin.”