MURAT SEVİNÇ
Sevgili arkadaşım Vera,
İsmim Defne Suna, hiç karşılaşmadık, birbirimizi görmedik ama bugün doğum günün olduğunu öğrendim. Bir fotoğrafını da gördüm, üzerinde beyaz tüy gibi şeyler olan bir çiçeği üflüyordun fotoğrafta, ben de seviyorum onu üflemeyi, uçtuklarını görünce de çok mutlu oluyorum. Sen de benim gibi pek bıcırık bir şeysin belli ki ama ben abla sayılırım, senden taam bir yaş büyüğüm, üçüncü yaş doğum günümü de dün gibi hatırlıyorum, pastaya mumları dizmiştik, sonra çevremdekiler alkış alkış alkış yaparken ben de mumlara üflemiştim, birkaç kez üflemek zorunda kalıyorum söndürebilmek için, abla da olsam henüz çocuğum tabii, nefesim yetmiyor o kadarına. Doğum günlerini çok seviyorum, hemen her gün zihnimde birinin doğum gününü canlandırıp onun için şarkılar söylüyorum, bayılıyorum bir şeyleri kutlamaya.
Vera, okulum tatile girdiği için genellikle evdeyim şu sıralar, arada bir parka gidiyoruz, öğlen vakti biraz uyuyorum, akşama kadar çeşitli oyunlar oynuyorum, bazen pastane istiyorum, çok sevdiğim bir yer var, oraya gidip çikolatalı bir şeyler yiyorum… sen de seviyorsundur, çikolata denilen şey ne harika değil mi? Gerçi çok yiyince zarar verirmiş, bu yüzden istediğim kadar yiyemiyorum ama o kadarı bile ne güzel, ben en çok koyu renkli çikolatayı seviyorum, adı bihtermiş, kakaosu çok olduğu için rengi öyle siyah gibiymiş bihterin, sana da tavsiye ederim.
Bir de, her gün biraz çizgi film ve danslı şarkılar seyrediyorum. Çok değil ama, gözlerimi bozmayacak kadar. Kokomelon’u biliyor musun, çok güzel bence, sıkılınca Kukuli’ye geçiyorum, ondan da sıkılırsam Encıl seyrediyorum biraz. Bir de dans ettiğim, hoplayıp zıpladığım şarkılar var, güzel bir teyze söylüyor “ada vapuru yandan çarklı” oh oh, “bayraklar donanmış cafcaflı,” “kız seni yerler yerler”… Bir abinin şarkısı, “geççek,” onunla da nasıl oynuyorum anlatamam, sözlerini de ezberledim… Bir de amca, uzun saçlı, “a de bakiyim aaa, oku bakıyım aaayı,” nasıl gülüyorum bu şarkılara, “buugün bayram erken kalkın çocuklar, giyelim…”
Yutub denilen bir yer var televizyon ve bilgisayarda, yabancı dans şarkıları da seyredilebiliyor, hepsi harika, tütülü eteklerle daha da eğlenceli oluyor, senin de kimbilir ne güzel ve renkli elbiselerin vardır, ben renkleri seviyorum, her rengi ama en çok pembeyi, maviyi, moru, beyazı ve siyahı… Bence renkler güzel zaten, bazıları daha güzel ama, sen en çok hangi renkleri seviyorsun?
Son zamanlarda masal kitaplarına merak sardım, sürekli masal kitabı okuyorum, yok canım ablayım dediysem o kadar da değil, henüz okuma bilmiyorum, yanımda kim varsa o okuyor, annem, babam, halalarım, anânem, kim varsa… Bir süre sonra ezberliyorum tabii, bazen, annem değil de, özellikle babam okurken masalları bir-iki satır atlıyor, hemen fark edip “Orayı da oku, yanlış okudun” diyorum, düzeltiyor hatasını.
Sevgili Vera, sana doğum günü hediyesi olarak hep okuduğum iki masal kitabını birazcık anlatmak istiyorum, bunlar en sevdiğim kitaplardan ikisi. Birinde renklerden söz ediyor, diğeri bir yolcu otobüsünü kaçıran şoförün hikâyesi.
Renkleri anlatan kitapta bizim gibi bir çocuk var, ismi Ada, annesiyle duvarları boyuyor. Biliyor musun, her şeyin bir rengi varmış, insan ne yana baksa orada bir renk görürmüş. Ada’nın her renkten boya kalemleri varmış, beyaz bir kâğıdın üzerini o renklerle boyuyormuş ve kâğıtlar birdenbire sarı, turuncu, yeşil oluyormuş ve Ada, insanların vücutlarını çevrelediğini görüp de söyleyemediği renkleri o kâğıtlara boyuyormuş, kalemiyle çizdiği pembe, aslında insanların çevresinde gördüğü pembeymiş, hatta annesinin yanakları, Ada’nın üzerindeki kıyafet, pembeymiş. Sanki Ada’nın elinde, avuçlarında hiç kimsenin görmediği bir toz varmış ve diyelim kavga eden iki kişinin üzerine o pembe tozu attığında, hemen kavgayı bırakıp barışıyorlarmış. Zaten kavga hiç iyi bir şey değil. Ada, çevresini boyadıkça ve renklendirdikçe, eskiden sıkıcı olan eşyalar birdenbire daha eğlenceli hale geliyormuş, özellikle pembeleştikçe. Çevremizde çok renk olması ne güzel bir şey Vera, sen de seviyorsundur mutlaka.
Hediye etmek istediğim diğer kitapta çok komik ve iyi niyetli bir şoför var, ismi Animo. Animo her gün aynı otobüsü kullanıp aynı duraklara uğruyormuş. Otobüsün yolcuları bile pek değişmiyormuş. Bir gün Animo, “F” durağında durmamış, yolcular ve durakta bekleyenler çok şaşırmış tabii. Sonra, “G” durağında, ardından diğer duraklarda da durmayıp yoluna devam etmiş. Herkes çok şaşırmış, yolcular biraz da telaşlanmış, kızmışlar Animo’ya, çünkü hepsinin işi gücü varmış, ama Animo hiçbirine aldırmadan otobüsü kullanmaya devam etmiş. Yolcular, ne yapmaya çalıştığını sorduğunda, Animo, “Çok sıkıldım” deyivermiş, evet, Animo her gün hep aynı şeyi yaptığı için çok sıkılmış, hayatında bir değişiklik istemiş. Her gün aynı şeyleri yapmak, hep aynı insanları, renkleri, kuralları görmek, aynı sözleri işitmek bence de çok sıkıcı, Animo’yu bu yüzden çok sevdim galiba, sen de sevecek misin, çok merek ediyorum. Yolcular ne yapmış biliyor musun Vera, her gün aynı şeyi yapan yolcular, “Arkandayız Animo,” demişler. Bir şehri geçmişler, sonra bir şehri daha, gittikçe gitmiş Animo, bazı şehirlerde kendisiyle görüşmek isteyen gazetecilerle konuşmuş, yolcular onu desteklemeye devam etmiş, bütün ülke Animo’dan söz ediyormuş, nereye giderse gitsin insanlar Animo’yu karşılayıp sevgi gösterilerinde bulunuyormuş, belli ki o insanlar da çok sıkılmış… Animo direksiyonu başka ülkelere kırmış, her gittiği yerde coşkuyla karşılanmış. Sonunda geri dönüp otobüs şirketinin müdürünün karşısına çıkınca, müdür de ona hak verdiğini söylemiş, çünkü müdür de yaşadığı hayattan, her gün aynı şeyleri yapmaktan bıkkınmış aslında. Böylece Animo, herkese, hayatın başka türlü de yaşanabileceğini gösterip yaşattığı heyecanla insanlara umut vermiş.
Ne güzel bir hikâye değil mi, belki sen ve ben, büyüdüğümüzde, her gün aynı şeyleri yapmanın, hep aynı insanların hiç değişmeyen sözlerini dinlemenin ne denli sıkıcı olduğunu anlatabiliriz çevremizdekilere ve her yeri rengârenk boyarız. Biliyor musun, biraz ayrı kalacağın babacığın da, aynı işyerindeki arkadaşları da, ellerindeki renkli kalemlerle bunu yapmaya çalışıyormuş işte, sen ve ben daha renkli ve güzel bir şehirde, ülkede ve dünyada yaşayalım, mutlu olalım diye çaba harcıyorlarmış.
Canım Veracım, seni çok seviyorum ve senden bir yaş büyük ablan olarak, yanaklarından öpüyorum, çok sıkı sarılıyorum. Annemle babam dedi ki, annene ve babana çok selam söyleyecekmişsin. Unutmadan, sana bugün senin için çizdiğim bir güneş resmi gönderiyorum.
Dur bak, şarkımı da söyleyeyim… mutlu yıllaaar Veraa, mutlu yıllaaar Veraa, mutlu yıllaaar mutlu yıllaaar, iyi ki doğdun canım Veraaa…
İki kutlama daha: Çiğdem Mater ve Mine Özerden’in annesi Halide Hanım’ın da doğum günleri kutlu olsun. Ailece sağlıklı, mutlu, özgür günler diliyoruz.
Not: İki çocuk kitabının da yazarı Nihan Kaya, yayınevi Eksik Parça Çocuk (İstanbul).