Tam 99 yıl geçmiş. Seneye 100. yıldönümü olacak ve adeta bir ‘ebedi baş ağrısı’ gibi süreceğe benziyor Türkiye’nin ‘ahlaki migreni’. Dikkatimi çektiği için bir seferinde damdan düşer gibi sormuştum Hrant’a: “Bugüne dek senin ağzından hiç ‘soykırım’ sözcüğünü işitmedim. Ne aramızdaki konuşmalarda ne televizyonlarda ya da panellerde konuştuğun vakit. Sence ‘soykırım’ mıydı?”
Hrant, şaşkın nazarlarını dikmişti üzerime; ağzından “Ben Ermeniyim Cengizciğim” sözcükleri dökülmüştü. İrdelemeye devam ediyordum, “Peki, sence ‘soykırım’ mıydı” sorusunun tek sözcüklük cevabına takılarak. Hrant, anlamlı bir karşılık vermişti: “Bu, bizler için bir ‘iç bilgi’dir. Bu bilgiyle doğarız biz” demişti: “Aramızda hiç konuşulmaz. Konuşmayız. Ama biliriz.”
…. Hepimiz için ‘mesele’ her şeyden önce ‘ahlaki’ ve ‘insani’dir. 1915’te olanı tanımak yerine ona ‘mazeret’ ararsak, hep birlikte çürürüz.
Tanırsak, ‘özgürleşiriz’. Bugün, 99. yıldönümünde 1915 anıları önünde saygıyla eğiliyorum.