BURÇAK ÜNSAL*
ABD’de usul, Türkiye hukukundan farklı.
ABD’de bir kişinin isnad edilen söz konusu federal suçlardan yargılanıp yargılanmayacağının kararını 16-23 arası sayıda kişiden oluşan federal büyük jüri verir.
Normal jürinin sayısı altı ile 12 arası değişirken büyük jüri isnad edilen suçların ciddiyeti ve cezaların büyüklüğü nedeniyle 16 ila 23 arası bir sayıyla kurulur.
Savcı delil toplama ve ifade dinleme süreçlerini, yani yargılamanın ilk safhasını büyük jüriyle yapar. Ancak zanlı yakalandıktan ve gizli olarak ifade alma ve bazı delil toplama işlemleri yapıldıktan sonra hakim önüne çıkarılır ve isnad edilen suçlar kendisine anlatılır.
Bu aşamanın diğer bir özelliği içeriğinin gizli tutulması. Yani ne tam iddianame, ne alınan ifadeler, ne de deliller dışarıya sızdırılın ve bilgi verilir. Bu gizlilik sanıkların ve tanıkların tam bir mahremiyet ve güven içinde delilleri sunmalarını ve ifadelerini verebilmesini sağlar.
Sarraf’ın iddianamesi, bir büyük jüri iddianamesi
Rıza Sarraf ve diğer zanlılar hakkında hazırlanan iddianame de bir büyük jüri iddianamesi. Yani sadece savcının kendi ihtiyariyle yaptığı bir tasarruf değil, büyük jüri delillerle ikna edildikten sonra, büyük jüri kararıyla hazırlanan resmi bir iddianame ve ceza davası açma sürecinin ilk adımı.
Sarraf da 19 Mart’ta tutuklandı, hakim önüne ise ancak 21 Mart’ta, gizli ifade dinlemeleri de tamamlayan büyük jürinin dava açma ve tutuklu yargılama kararıyla çıkarıldı.
‘İtiraf pazarlığı’ teklif edilebilir
Bundan sonraki aşamada yine Türkiye’den çok farklı bir başka husus da şu: İddia makamı, yani savcı suçunu itiraf etmesini, delilleri göstermesini ve suçu her boyutuyla aydınlatabilme amacıyla işbirliği yapmasını sağlamak için zanlıya ‘itiraf pazarlığı’ teklif edebilir. Bu aynı zamanda hukukta ‘usul ekonomisi’ dediğimiz, yargı sisteminin meşgul edilmemesi ve adaletin ivedi tecellisine de imkan veren bir usul.
Eğer Sarraf böyle bir teklifle karşı karşıya kalırsa daha az ceza alma karşılığında suçunu kabul ederek savcıyla işbirliği yapıp durumun aydınlanmasını sağlayabilir.
Ceza artabilir de, azalabilir de
Sarraf’a isnad edilen suçlar iddianamede dört maddede (four counts) açıklanmış. Bunlar sırasıyla (i) ABD devletini dolandırma, (ii) ABD tarafından uygulanan ekonomik yaptırımları ihlal etme, (iii) banka dolandırma ve (iv) karapara aklama suçları.
Bu suçların azami ceza sürelerini topladığımızda 75 yıl hapis ediyor. Ancak bunlardan herhangi biri, mesela ekonomik yaptırım ihlali, münferit bir fiil teşkil edebilecek şekilde birden fazla işlendiyse ceza süresi artabilir. Veya yukarıda ifade ettiğim şekilde Sarraf’a itiraf pazarlığı teklif edilir, o da itirafta bulunursa süre kısalabilir.
Başka Türkiye vatandaşlarına da dava açılabilir
Uzan davalarından tanıdığımız Güney New York Bölge Federal Mahkemesi tarafından bakılacak dava sürecinde veya sonucunda ortaya çıkabilecek maddi vakıalara göre eğer başka Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da yukarıda anlattığım suçlara karıştığı tespit edilirse o kişiler hakkında da ABD aynı süreci işletme yoluna gidebilir.
Örneğin 2004’te Ukrayna’nın eski başbakanı Pavlo Lazarenko, siyasi sığınma talebiyle gittiği Amerika’da karapara aklama, banka dolandırma ve çalıntı mal sevkiyatı suçlarından tutuklanmış ve hüküm giymişti.
Çok iyi biliyoruz ki Sarraf hakkında bu davayla sonuçlanan bilgiler ve deliller uzun zamandır ABD’ye tehdit teşkil eden yabancı kaynaklı terör finansmanı, karapara aklama, ekonomik yaptırım ihlallerini araştıran OFAC ve CIA’nin mali suçlar birimi tarafından toplanmaktaydı.
Dosyanın mahkeme tarafından görüşülme ve duruşma safhası başlayınca çok ayrıntılı olarak tüm bilgiler, varsa ilgili kimselere ilişkin iddialar ve deliller de ortaya çıkacak.
* New York Barosu ve İstanbul Barosu avukatı, akademisyen