‘Bak cari açık azalacak’, ‘Azaldıkça döviz ihtiyacı azalacak, döviz kurları düşecek’, ‘Enflasyon makul seviyeye inecek’, ‘Ekonomi rayına oturacak’…
Varsın emekçiler kazığa otursun(!)
***
Uğruna, halkın geniş kesiminin ‘bedel’ ödemeye çağrıldığı, iyileştiği söylenen veriye bakalım; cari açığa…
Önce altına bir Türkiye gerçeğinin altını çizelim: Ne kadar cari açık o kadar büyüme!
Ekonomi açık vermeden büyüyemiyor; büyüme artıkça cari açık da büyüyor.
Çünkü…
Üretebilmek için gerekli olan ara malı, ham madde ve sermaye malı ülkede yok; ithal edilmek zorunda.
İthalat için döviz lazım. O da yeterli düzeyde yok. ‘Mecbur’ dışarıdan (borç) bulunuyor.
İthal edilenlerle üretilenin bir kısmı dış ülkelere satılıyor (İhraç ediliyor) ama satış alışın altında kalıyor. Açık sürekli büyüyor.
Ekonomi büyüyor, açık büyüyor, günün sonunda kurlar patlıyor.
***
Cari açıktaki güncel duruma bakacak olursak…
Müjde verildi: Cari açık ocak ayında yıllık 37.5 milyar dolara indi.
Geçen yıl 46 milyar dolardı. 8.5 milyar dolar daha fazla. Yeni durum ülke ekonomisinin elinden 8.5 milyar dolar daha az para çıkması demek.
Gel gör ki…
Yıllık olarak düşerken aylık olarak artmış; aralık ayında 2.1 milyar dolarken, ocak ayındaki cari açık 2.6 milyar dolar olmuş.
Bir yanı iyi (yıllık düşüş) bir yanı kötü (aylık artış) gözüken bu zıtlığın sebebi ne?..
Bu zıtlık kronik sorunun-dışa bağımlılığın-aynen devam etmesinin bir sonucu.
Dünyada enerji fiyatları düştü! Bu da ülkenin enerji faturasını düşürdü. Faturanın düşmesi de açığı biraz daha küçülttü.
Altın ithalatına sınırlama getirildi; bu da açığı biraz daha azalttı.
Aslında hepsi bu gerisi aynen duruyor.