Birleşmiş Milletler (BM) Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye, Türkiye’ye yaptığı ziyaret ve gerçekleştirdiği temaslarla ilgili yazdığı makalede Batı’nın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ‘hukukun üstünlüğü çizgisine’ ikna etmesi için daha fazlasını yapması gerektiğini belirtti.
Kaye, 14-18 Kasım tarihleri arasında hükümet ve yargı yetkilileriyle, gazeteci ve yazarlar, akademisyenler, politikacılar ve bağımsız toplum örgütlerinden insanlarla yaptığı görüşmelerin ardından tutuklu yazar, gazeteci ve akademisyenlerin serbest bırakılması çağrısı yapmıştı.
Reuters’ta yayınlanan makalesinde Kaye, Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu bulunan yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay’ı ziyaretini şöyle anlattı: “Avukatı aracılığıyla bana yolladığı mektupta Aslı Erdoğan tutukluluğunu hukuki bir temeli ve gerekçesi olmayan bir ‘cadı yakma’ ayinine benzetiyor. Necmiye Alpay da görüşmemizde verdiği mektupta suçlamaları ‘akıl ve mantık dışı, gerçek üstü’ diye niteliyor. Savcılar her iki kadın için de müebbet hapis cezası istiyor.”
‘Görüşme isteğim hükümet tarafından reddedildi’
Silivri’de Cumhuriyet gazetesi yöneticileriyle görüştüğünü aktaran Kaye, Ahmet ve Mehmet Altan, karikatürist Musa Kart ve gazeteci-yazar Kadri Gürsel’le görüşme isteğinin ise hükümet tarafından reddedildiğini belirtti: “Alpay ve Erdoğan gibi Cumhuriyet gazetesi mensubu tutuklular da haklarındaki suçlamalara dayanak olan delillere ulaşabilmiş değil. Görüştüklerim Türkiye’de şu anda cezaevinde bulunan tahminen 155 yazar, gazeteci ve medya yöneticinden sadece bazıları. Çoğu göründüğü kadarıyla sadece işinin gereğini yaptıkları için yargılanmayı bekliyor. Yetkililer alanda işini yapan gazetecileri de gözaltına alıyor. Bunun son örneği BBC muhabiri Hatice Kamer’in hafta sonunda güneydoğuda Kürt bölgesinde gözaltına alınıp bir gün sonra bırakılması oldu.”
‘Kürt medyası tamamen yok edildi’
BM raportörü, hükümetin eleştirel seslere yönelik kapsamlı bir saldırıda bulunduğunu ve 12 televizyon kanalı ile 11 radyo istasyonu kapattığını vurguladı: “Kürt medyası tamamen yok edildi. İnternet siteleri düzenli olarak engelleniyor, iletişim ağları kapatılıyor, sosyal medya platformları sansürleniyor. Muhalif siyasi liderler tehdit ediliyor veya tutuklanıyor. Sadece Erdoğan’ın açtığı 1,900 hakaret davası var. Bunların çoğu ironi, alay, çirkinlik içeren sosyal medya mesajlarına karşı açılmış. Hükümetin baskı girdabına yakalanmış onlarca diğer insanla görüştüm. Kapatılan yüzlerce bağımsız toplum örgütü ve kültür merkezinin sözcüleri hükümetin niye kapatıldıkları konusunda gerekçe göstermediğini anlattılar.”
‘Geri dönmek için geç değil’
Batı’nın Erdoğan’ı yeniden hukukun üstünlüğü çizgisine ikna etmek için ‘daha fazlasını yapmak’ durumunda olduğunu da vurgulayan Kaye şöyle devam etti: “En azından Ankara’nın terör tehdidiyle mücadelesine destek verdiklerini ama, atılan aşırı adımların devamı halinde, ülkenin Avrupa Konseyi ve dünya düzenini sağlayan diğer uluslararası kurumlardaki konumunun tehlikeye düşeceğini net bir şekilde belirtebilirler.”
Aslı Erdoğan’ın mektubunda kendisine “Bildiğim kadarıyla 21’inci yüzyılın müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan ilk yazarım” dediğini aktaran Kaye, makalesini, “Türkiye çok uzak olmayan bir geçmişte bu haklar ve değerleri koruma yolunda ilerliyordu. Geri dönmek için çok geç değil” diye tamamladı.