• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT

Biz size hiç güvenmedik aslında… Bu ülkede doğduğumuza hiç sevinemedik…

14/02/2015 16:24

 

hurrem sonmezHÜRREM SÖNMEZ

“Yaşamımdaki iki şeyin kaderimi belirlediğine inanırım, ülkem ve cinsiyetim.”

Nikaragualı kadın şair ve yazar Gioconda Belli, diktatörlüğe karşı siyasi mücadelesini, aşklarını, sürgünlüğünü anlattığı ‘Tenimdeki Ülke Nikaragua’ adlı otobiyografisine yukarıdaki cümleyle başlar.

Reklam

Bir gün bizler de kendi hikayelerimizi anlatmaya buradan başlayacağız belki. Ve belli ki pek de neşeli hikayeler olmayacak. Coğrafya kaderdir ve ne yazık ki doğrudur.

Özgecan’ı yaktılar

ozgecanSevgililer gününün tüm pırlanta mağazaları ve alışveriş merkezlerinde coşkuyla kutlandığı bir 14 şubat sabahına bağrımızda bir taşla uyandık biz. Dünden bu yana içimiz yanıyor…

Özgecan Aslan’a tecavüz ettiler, Özgecan’ı bıçakladılar, Özgecan’ı yaktılar… Ellerim titriyor bu üç cümleyi ardı ardına yazarken bile, nefesim daralıyor.

Muktedirin evlerdeki, sokaklardaki prototipi

Hepimiz gayet iyi biliyoruz bu ülkede kadın olarak nefes almanın ne kadar zor olduğunu, günden güne ne kadar daha zorlaştığını.

Reklam

Kadınlar daha yüksek bir sesle haykırıyor bir kez daha, ‘Kadın cinayetleri politiktir’ diye. Evet, politiktir kadın cinayetleri. İktidar ilişkisinin bizim küçük hayatlarımıza yansımasıdır. Baba, koca, eş, sevgili… canı isterse dövebilen, canı isterse öldürebilen, ‘Öyle yaşamayacaksın, böyle yaşayacaksın’ diyebilen muktedirin evlerdeki, sokaklardaki prototipi.

‘Kadına seçme ve seçilme hakkını ilk biz verdik’ diye böbürlenen bir ülkede seçimleri yapanlar daima erkekler oldu. Ne seçmemiz istendi ne de seçilmemiz aslında.

Etrafınıza bakınmayın hiç, sizsiniz bahsi geçen

 

Epey zamandır istemediği gebeliği sonlandırmasından, ne giyeceğine, nasıl konuşacağına, nasıl güleceğine kadar kadınların hayatına dair her konuda ahkam kesen yine sizler ve bir kısım işbirlikçiniz kadınlar… ‘Batı’nın teknolojisini alalım ama ahlakını almayalım’ diye diye iPhone’dan tecavüz izleyen, chat odalarında 12 yaşında kız çocuğuna musallat olan ucubelerin ortalıkta gezdiği bir toplum yarattınız.

Dünden bu yana kadınlar anlatıyor, kadınlar haykırıyorlar ve pek çok erkek, bahsi geçenlerin onlardan uzak, başka iklimlerin, başka coğrafyaların ‘kötü kalpli adamlar’ı olduğunu zanneden gözlerle bakıyorlar şaşkınlık içinde. Hayır etrafınıza bakınmayın hiç, sizsiniz bahsi geçen.

Trafikte araba kullanan kadına müstehzi bir gülüşlle, ‘Belli işte kadın değil mi’ yapansınız, sarışına ‘orospu’, esmere ‘kara kuru’ diyensiniz. ‘Sen bir bayansın’ diye başlayan cümlelerle kadınlara nasıl olmaları gerektiği konusunda dersler vermeyi kendine hak görebilen, ‘Kadın dediğin kendine bakacak abicim’ diyerek göbeğini kaşıyanlarsınız.

Yalnız yaşıyorsak siz hayatımızın orta yerinde rahatça tepinebilin diye olduğunu, evlendiysek bir erkeğin korumasına muhtaç olduğumuzu düşünenlersiniz. Mahalleye taşınan boşanmış kadını ‘kolay lokma’ gören mahalle serserisi de sizsiniz, ‘Kadınların cinsel özgürlüğünü kazanması çok önemli’ gibi cümleler kurup karısına şiddet uygulayan akademisyen de sizsiniz.

‘Feminizm kocayı, komünizm parayı bulana kadardır’ gibi sığ vecizeler üretip gevrek gevrek gülebilenlersiniz.

Reddedildiğinizde bunun sebebinin sadece başka bir erkek olabileceğini düşünecek kadar doğuştan bir özgüvenle yaşayanlarsınız.

En eğitimli olanı dahi hiçbir şey bulamazsa entelektüel diliyle kadını aşağılamaya çalışanlarsınız.

Sizin yerinize bir başkasını seçen kadını ‘Başkasına gitti orospu’ diye damgalarken, zinhar kusuru kendinde aramayanlarsınız. ‘Sana  kız mı yok birader’ diye sırtınızın sıvazlanacağını, çekip öldürdüğünüzde ‘Erkek adam kıskanır’ diye mazur görüleceğinizi bilenlersiniz.

Fuhuş yapan kadını cezalandırmayı kendine görev bilen, ‘yoz ilişki’ diye sıfat vaz’eden solcu erkeksiniz.

Otobüste hamile başı açık kadına değil de başörtülü genç kadına, ‘Sen gel bacım’ diye yer veren Müslüman erkeksiniz. Silahının kabzasına bozkurt yapıştırıp üniversiteli kadını taciz eden ülkücü polissiniz.

‘Karı gibi gülme’, ‘İbne gibi kırıtma lan’ diyebilenlersiniz.

Ne yazık ki her yerdesiniz

 

Ne yazık ki her yerdesiniz.

Çünkü siz, karısını öldürene ‘kıskançlıktan gözü dönen çılgın koca’ diye pek tatlı sıfatlar bulup, öldürülen kadının kanlı bedenini manşete taşıyarak ‘Şiddete dikkat çekmek istedik’ diye bunu savunacak bir medyaya sahipsiniz.

‘Kot pantolon giyiyormuş o zaman tecavüz yoktur rızası vardır’ diyecek yargıçlara, ‘Mini etek giyen kadın aranmıştır tecavüzü hak eder’ diyen siyasetçilere sahipsiniz.

‘Madem hamileydin eyleme niye geldin’ diye hamile kadını tekmeleyen polisleriniz, annesini öldüren gence ‘Namusunu temizlemiş’ diye indirim talep eden savcılarınız, evine giren çıkan belli değil diyen namus bekçisi mahalle bakkalınız, kızı yaşındaki öğrenci kadının kapısına pusula bırakan apartman yöneticiniz, kadının dizinden, bileğinden, kahkahasından tahrik olan din adamlarınız var.

Biz ise…

 

Sizin cennetinizin sınırları uçsuz bucaksızkken; biz karanlık bir sokağa tek başına girdiğinde arkasına dönüp bakma ihtiyacı hissedenleriz.

Minibüsteki herkes indiğinde dikiz aynasından şoförün kendisine bakıp bakmadığını kontrol edenleriz.

Giydiğimiz elbisenin etek boyundan, taktığımız küpeye, rujumuzun renginden, gömleğimizin düğmesine kadar dışındaki her ayrıntısı, kafasının ve kalbinin içindeki ayrıntılar kadar mevzu teşkil etmeyenleriz.

Sizin cennetiniz, bizim cehennemimiz

Evet sizin cennetiniz bizim cehennemimiz ve biz o cehennemde bir nebze olsun gönlümüzden geçtiği gibi yaşayabilmek için mücadele etmeyi öğrendik. Biz o cehennemde hayatta kalmak, tecavüze uğramamak, taciz edilmemek için tedbiri elden bırakmadan yaşamayı öğrendik Düşersek kalkmayı, gözyaşlarımızı içimize akıtmayı, kırılsak da eğilmemeyi ve bize karşı bu kadar örgütlü bir hayat içinde inadına isyan etmeyi, ‘İnadına özgürlük’ demeyi öğrendik.

‘Kadın cinayetleri politiktir’ diye haykırmayı, ‘Devletiniz batsın’ demeyi şiar belledik.

Bir erkek tarafından ilk defa kandırılan 15 yaşındaki kasabalı kız çocuğuyla 35 yaşındaki kentli kadın yeri gelir gözlerinde aynı hayalkırıklığıyla bakar bu ülkede. Bu ülkenin hor görülen kadınları gözlerinden tanır birbirini.

Biz size hiç ama hiç güvenmedik aslında. Ve biz burada doğduğumuza hiç sevinemedik, ‘Şükür ki bu ülkede doğmuşum’ diyemedik.

Öyle bir sistem ki

Artık daha da örgütlü bir sistem var karşımızda. ‘Şöyle yaşarsan ahlaksız damgası yersin, böyle yaparsan öldürülürsün’ diyebiliyor. Öyle bir sistem ki, ‘Bizim koyduğumuz kurallara göre göre yaşarsan, bizim dilimizi konuşursan belki hayatını bağışlarız’ diyebiliyor; ‘En az üç çocuk doğurur, evinde oturursan, itaat edersen senden iyisi yok’ diyebiliyor; kadınları köle gibi alıp satanlarla ahbaplık, ülküdaşlık tesis edebiliyor.

Sözümüzü söylemekten vazgeçmeyeceğiz

Bu cehennemi inşa eden erkekler ve egemenin dilini konuşan işbirlikçileri kadınlar, meydanlarda, televizyon programlarında, ev oturmalarında, pencere önlerinde varsınlar alkışlamaya devam etsinler yazılı olmayan kaideleri. ‘Anayım ben’ diye diye, ‘Kadınım ben’ diye diye odun taşısınlar muktedirin cehennemine. Varsınlar anası, bacısı, hanım kardeşi, dava arkadaşı oldukları itaat bekleyen o erkeklerin zulmüne ortak olsunlar.

Biz sözümüzü söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Biz çok şey verdik bu ülkede hayatımızı sürdürmek için. Bizim kader diye önümüze koyduğunuz bu cehenneme razı gelmeyeceğiz. ‘Ahlak’ diye diye, ‘namus’ diye diye dayattığınız pisliğinize ve ikiyüzlülüğünüze teslim olmayacağız.

Özgecan’ı öldürdüler, canımız acıyor, kalbimizin üstünde bir taşla uyandık bu sabah. Alışveriş merkezleriniz, kırmızı kalpli  sevgililer günü vitrinleriniz, pırlantalarınız, yakutlarınız sizin olsun. Bizim yasımız var…

Ve lakin biz ne ölülerimizi unutacağız, ne de kendi ‘cennet’ tasavvurumuzdan vazgeçeceğiz.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Hürrem Sönmez

SON HABERLER

Emekli amiraller adli kontrolle serbest

‘Montrö bildirisi’ nedeniyle gözaltına alınan 14 emekli amiral adliyeye sevk edildi.

Babacan: Erdoğan, o yurtlar şahsınızın değil

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, öğrenci yurtlarında kalacak öğrenciler için ‘cumhurbaşkanına hakaret suçundan mahkum olmamak’ şartının getirilmesini eleştirirken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a şöyle seslendi: “Erdoğan, o yurtlar sizin şahsınızın değil. O yurtlar tüm milletin.”

Sağlıkçılar, bakanlık ve il müdürlükleri önünde toplanacak

Türk Tabipleri Birliği (TTB), bütün sağlık emek-meslek örgütleriyle birlikte ‘iktidarı uyarmak, topluma çağrıda bulunmak için’ 15 Nisan Perşembe günü saat 12.30’da “Yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz! Ölümleri Durdurun!” sloganıyla Ankara’da Sağlık Bakanlığı ve Türkiye’nin bütün illerinde de sağlık müdürlükleri önünde toplanılacağını bildirdi.

Aşısız sağlıkçılar: Her gün hastanedeler; futbolcuların var, onların aşı önceliği yok

Bugüne kadar hastanelerde çalışırken Covid-19’a yakalanan en az sekiz sektör çalışanı hayatını kaybetti: “Covid-19 hastalarının solunum cihazlarının hava filtrelerini değiştiriyoruz, yoğun bakımlara girip çıkıyoruz. Bakanlık ise bizleri risk grubunda görmüyor. Akşam çocuğuma sarılmaya korkuyorum.”

Bakan Koca: Haziranda en az 30 milyon doz BioNTech aşısı gelecek

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Haziran’da en az 30 milyon doz BioNTech aşısı gelecek” dedi.

Onu bunu bırakın, kendinize, dostlarınıza bakın, başka düşmana ihtiyacınız yok!
Bu ülkeden iğrenmeyenden de iğreniyorum

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1260 gündür tutuklu

AGORA

Delik kap su tutar mı?

Azime Acar

S-400’den Montrö tartışmalarına

Bahadır Kaynak

Muhafazakarlar ve Batı: Nereden nereye?

İhsan Dağı

Çok kıskandım

Mehmet Aksel

Emekli askerin ifade özgürlüğü ve ortak bir ‘ilkemiz’ var mı?

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Melih Aşık: İkinci aşıdan 28 gün sonra antikor testi yaptırdım; neredeyse sıfıra yakın

Mehmet Demirkol: Fenerbahçe kazandı ama oyun ayağa kalkmadı

Abdulkadir Selvi: Emekli amirallerin bakan ismi vermediği söyleniyor

Kemal Öztürk: Siyaset için en büyük tehlike

Alaattin Aktaş: Ekonomi iyi gidiyorsa bu işsizlik ne?

İbrahim Kiras: 128 milyar dolar nerede diye sormanın suç sayılması olacak iş değil

Feyzi Açıkalın: Başı kesik tavuk gibi ilerleyen dış politikanın bedelini turizm çekiyor

Akif Beki: AK Parti bir kez daha kaçarken davul çalarak kendi kendini ele verdi

İbrahim Kahveci: Millet her yıl birkaç müteahhide milyarlarca lira açıktan para ödüyor

İsmail Saymaz: Belki de bu yüzden, emekli süperstarlar Montrö’yü anlatıyor

Murat Muratoğlu: Ekonomi bu kafayla buz kesti

Bu bir utanç yazısı

İKSV’ye ‘Bu bienalin farkı ne’ diye sorduk, ‘Dikkat, her an karşınıza çıkabilir’ dediler!

Da Vinci’nin Salvator Mundi tablosu, NFT versiyonuyla yeni rekor peşinde

İzmirli şarkıcı 100 yaşında: Bir kez daha Adieu Dario!

Uluslararası karikatür yarışmasında birincilik ödülü Kübalı sanatçıya

Arka kapıdan giren ayıyı evin hiç beklenmedik iki sakini kovaladı

46 numara mı giyiyorsunuz, 1 milyon dolarınız mı var: Kanye West’in ilk Nike Yeezy’leri tam size göre!

Dünyanın en iri tavşanı çalındı

Kopan parmağını Malta’dan getirip diktirdi

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi