Ortadaki büyük sehpada devasa bir ok. Koltuk ise en az kendisi kadar ünlü bir demir taht.
‘Game of Thrones’ dizisinin ünlü demir koltuğunu ve okunu Beyaz Saray’ın ortasına koydurarak medya için yine ve yeni bir hikaye yaratan Obama’dan bahsediyoruz.
‘Game of Thrones’, dokuz büyük aileden oluşan ütopik bir kıtadaki üstün gelme mücadelesini anlatan son yılların efsane dizisi.
Gerçi Obama, dizinin yeni bölümünü izlerken çekirdek çitleyip, çay içmiyor. Ama yemeyip, içmeyip bu anı tweet atıyor. Gerisi tahmin etmek zor değil, sosyal ve klasik medya bu karenin üzerinden anında konuşmaya başlıyor.
Aslında, Obama bu haftaki asıl hikayeyi Beyaz Saray Muhabirleri yemeğinde anlattı.
Bizde de bir zamanlar parlamento muhabirleri vardı
Yemeğe geçmeden, dikkatinizi bir an için ‘muhabir’ kelimesine çekelim ve bizdeki durumu hatırlatalım.
Bizde de bir zamanlar başbakanlık muhabirleri, parlamento muhabirleri vardı; bu işi çoktan genel yayın yönetmenleri üstlendi.
Yemeğe, bu yıl Hürriyet’in patronu Vuslat Doğan Sabancı’nın eşi Ali Sabancı ile birlikte katıldığını Hürriyet’in birinci sayfasındaki boy fotoğraflarıyla öğrendik.
Vuslat Doğan Sabancı’nın tam sayfa yer alan ‘Paranın satın alamayacağı bir medya yemeği’ başlıklı yazısında, okurlar ‘saçını, makyajını kime yaptırdığı’, ‘IMF Başkanı Lagarde’nin etek boyu’ gibi detaylara da erişebildi.
‘Sizden saygı görmesem de…’
Beyaz Saray Muhabirleri Derneği, 1914 yılında, Woodrow Wilson döneminde ‘yapılacak bir basın toplantısına katılacak gazetecileri bir parlamento komisyonunun seçeceği dedikodusu’ üzerine, başkent gazetecileri tarafından kurulmuş.
İki bin 500 kişilik bu yılki yemekte 20 dakikalık bir konuşma yapan Obama, yıl boyunca kendisine yöneltilen eleştirilere göndermeler yaptı. Gazetecilere “Bazen sizlerden saygı görmediğimi hissediyorum, ama olsun” diyerek, çuvaldızı bazen medyaya bazen kendine batırdı. Nasıl mı?
Obama, kendi adıyla anılan sağlık hizmeti reformuna ilişkin web sitesinde yaşanan teknik aksaklıklar ve sayfanın donması nedeniyle yıl boyunca medyanın hedefindeydi.
Sitenin, ‘donmuş’ anlamına gelen Oscar ödüllü film ‘Frozen’dan esinlendiği esprisini yaparak, ekranlara filmin afişini yansıttı. Bununla da yetinmedi. Kendi videosunu izletirken, ekranın donması üzerine salondakilere “Bu sorunu giderecek biri var mı?” çağrısı da yaptı.
Çağrıya yanıt kimden geldi dersiniz?
Eleştirilerin odak noktası eski sağlık bakanı Kathleen Sebelius’dan. Sebelius‘un “Ben hallederim. Bu problemle her zaman karşılaşıyorum” sözleri salondakileri güldürdü.
Doğaçlama mı dediniz?
Emin olun, günlerce videodaki kurgunun tam olarak nerede dondurulacağı; kimin, nasıl cevap vereceği üzerine sıkı provalar yapılmıştır. Konuşmadaki her bir kelime tek tek hesaplanmış, planlanmıştır.
Guantanamo eleştirisi ‘sadece güldürdü’
Ama belki de planlamadıkları, Obama’dan sonra sahneye çıkan komedyen Joel McHale’nin konuşmaya başlarken söylediği şu cümleydi;
“Başkanın performansınızı beğendiniz mi? Benim en beğendiğim espri, Guantanamo üssünü kapatacağınızı söylediğiniz andı. Tam bir klasikti, gerçekten komikti.”
Başkan olmadan önce insan hakları örgütlerinin büyük tepkisini çeken, işkence üssü olarak tanımlanan Guantanamo’yu kapatacağını söylemiş, ancak kapatmamış olan Obama ne mi yapıyor? Sadece gülüyor.
Evet, eleştirilerin nereden ve nasıl geleceğini yüzde yüz tahmin edemeyeceğinin farkında ama ‘nasıl karşılayacağını’ biliyor, üzerinde çalışmış.
Moraran Türk medyası
Amerikan medyasından Türk medyasına dönelim.
Türk medyasını ‘özgür olmayan’ ülkeler kategorisine düşüren, merkezi Washington’da bulunan Freedom House raporu geçen haftaya damgasını vurdu.
197 ülke arasında geçen yıla göre 14 basamak birden gerileyen Türk medyası, 134’üncü sıraya düşmüş durumda. Geçen yıl ‘kısmen özgür’ kategorisindeydi, şimdi ‘özgür olmayanlar’ arasında.
Tükiye, 42 ülkeli Avrupa’nın özgür olmayan tek ülkesi oldu.
Davutoğlu’ndan ‘günün şakası’
Bu rapora itiraz eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Dünyanın en özgür basını bizde” çıkışı ise sosyal medyada günün şakası olarak yankı buldu.
Aslında rapor, dünyada da medya özgürlüğü açısından durumun kötüleştiğini vurguluyor. Amerika’da Obama yönetiminin baskılarıyla ulusal güvenlik haberlerine getirilen engelleri, gazetecilere karşı geliştirilen caydırma politikalarını da hatırlatıyor.
RTÜK ceza yağdırdı
Bu hafta Türk medyasıyla ilgili bir başka rapor daha yayınlandı.
BİA’nın üç aylık Medya Gözlem Raporu’na göre, Başbakan Erdoğan‘a hakaretten 17 kişi toplam 31 yıla mahkum oldu. 35 gazeteci ve 15 dağıtımcı hapiste. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üç ayda TV kuruluşlarına 25 uyarı, 53 para cezası; radyo kuruluşlarına da altı uyarı, bir de para cezası verdi.
RSF, ‘problemli ülke’ sınıfına koydu
Ocak ayında, merkezi Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 2014 Basın Özgürlüğü Endeksi’ni yayınlamıştı. RSF, Türkiye’yi ‘problemli ülke’ kategorisinde ve basın özgürlüğü olmayan ülke olarak tanımlamıştı.
O raporda da Türkiye’nin hemen önündeki ülkeler şöyle sıralanmıştı;
Fas, Libya, Filistin, Çad, Etiyopya, Kamboçya, Myanmar, Bangladeş, Irak ve Türkiye…
Freedom House raporunda, özgürlüğün rengi yeşil, kısmen özgürlüğün rengi sarı, özgür olmayanların rengi ise mor.
Geçen yıl dünya nüfusunun sadece yüzde 14’ü özgür bir basına sahip olmuş. Sararıp, moraran medyanın tekrar can bulup yeşillenmesi, tüm dünya haritasının basın özgürlüğü açısından yemyeşil olması dileğiyle.