Bu son örnekte artık futbol, daha doğrusu oyunun kendisi hiç yok ortada, düpedüz vandallıkla, saldırganlıkla karşı karşıyayız. Diyeceksiniz ki, “Futbol sadece futbol değildir”, evet öyledir ama sadece futbol olmayan şeyden futbolu çıkarırsanız geriye futbol olmayan bir şey kalır sadece. Karşımızdaki işte o.
Size bir karabatak eyvallahı
Konuştuğumuz, anlaştığımız, anlaşamadığımız, tartıştığımız bir ortam dil; ona özen göstermek dili iyileştirmenin ötesinde iyiliklere pencere açar.
Zarfın içinde ne olduğunu bilmek lazım
Doğrusu, ben zarfların kullanım inceliklerine pek dikkat etmemiştim. Hatta galiba en kötü şekilde kullandım yıllarca, pekçoğumuz gibi.
Hal böyle olunca görünen o ki, bundan sonrasında böyle konuşuyor olacağız
Okuduğum ve dinlediğim haberlerden, röportajlardan, konuşmalardan anladığım kadarıyla gazetecilerimiz (muhabirler, editörler, yayın yönetmenleri, yayın koordinatörleri, haber müdürleri, haber koordinatörleri, yazı işleri müdürleri…) gündelik hayatlarında şöyle konuşuyor…
Artı Gerçek editörü olsaydım Hale Gönültaş’ın haberini şöyle edit ederdim
Artı Gerçek editörü olsaydım Hale Gönültaş’ın haberini nasıl editlerdim?
Oyuna gelmeyin, oyuna katılın
Oğuz Atay’ın dille ilgili hassasiyetini, oyun meselesine özel bir önem verdiğini, oyun içinde oyunlar kurduğunu biliyoruz. Biz de şimdi, Sertaç Beyin mektubuyla, o oyun içindeki oyunlardan birinin içinde bulduk kendimizi işte, elli yıl sonra.
Okura bildiği kelimeyi yadırgat
Pek rastlanmadık kelimeler seçmek, yazıya onları döşemek -en iyi niyetli tavırla- bir özgünlük arayışıdır herhalde. Gerçi ‘tahayyül’, ‘imtina’ gibi artık klişe olmuş kelimeler özgünlüğün katilidir ya biz onlardan değil de pek ışık görmemiş kelimeleri günyüzüne çıkarmaktan bahsediyoruz. Edası olan, eda verdiğini düşündüğümüz herşeyden kaçınmalıyız.
‘Reimagine the cümle’ be abi!
Dilimizdeki bu dikenleri ayıklamak, çıkarmak için elbirliği gerek, o yüzden size de iletiyorum.
Boş muhabbet tez ayrılık getirir
Bir yanlış anlama var sanki yazma ve bilim yapma konusunda. Bilimsellik öncelikle araştırma yöntemiyle, yaklaşımla ilgilidir, düşünmekle olur yani, üslupla, edayla, yazma canbazlıklarıyla değil. Evet, bilimsel yazı hangi bilginin, hangi yorumun, hangi kavramın neye, kime, nereye dayandığını vermek zorundadır, bu da başka metinlerde elzem olmayan bir disiplin gerektirir, ama işte o kadar. Mesele, vardığınız sonuçları mümkün olan en anlaşılır, mümkünse güzel bir dille aktarmaktır.
Ne içerisindeyim zamanın, ne de büsbütün dışarısında
Kelimeler üstünde düşünmeyince, ezbere yazınca ‘içinden’ demek ‘içerimizden’ gelmez, içimizden geldiği gibi değil de her yanı kaplayan kılçıklı bir dille konuşup yazarız, sonra da ‘içerisinden çıkılmaz’ diye tanımladığımız sorunlar içinden çıkılmaz dil sorunları haline dönüşür, temiz bir dille ifade edemediğimiz sorunların da zaten içinden çıkamayız.
- 1
- 2
- 3
- …
- 14
- Sonraki Sayfa »